nineteen

281 16 1
                                    

Titreyen ellerim ile uzandım yerde ki telefona. Rehbere girdim ve Yixing'in bana numarasını verdiği için şükür ettim binlerce kez Tanrıya.

Hıçkırıklarımı tutmaya çalışırken telefonu açmasını bekliyordum. Açmazsa, ne yapardım? Nasıl ulaşırdım? Dayımı arasam, hastaneyi söyler miydi bana?

Tanrıya şükürler olsun ki bunlara gerek kalmadı ve Yixing açtı telefonu. Titreyen sesim ve bedenim ile konuşmaya çalıştım. ''H-hangi hastane?'' Arkada bağırış sesleri geliyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlayan insanların sesi geliyordu. 

Sakin kalmaya çalışsam da, yapamıyordum. Ona yeni kavuşmuştum. Daha yirmi altı yaşındaydı. Gençti, hayalleri vardı. Hayallerimiz vardı. Yixing'in söylediği hastane isminden sonra hızla çıktım evimden.

Koşar adım ilerledim işlek caddeye. Tanınmam da ağlıyor olmam da umurumda değildi. Benim, sevgilim hastanedeydi. İyi değildi, durumunu dahi bilmiyordum. 

İlk bulduğum taksiye bindim hızla. Hastanenin ismini söyledim zorlukla. On beş dakika süren yoluculuk bana on beş saat gibi gelmişti. Gerçeklikle kopmuş gibi hissediyordum. 

Hızla verdim parayı ve indim arabadan. Hastanenin önü hayran kaynadığı için beni arka kapıda indirmişti taksici. Sanırım beni tanımıştı. 

Koşar adım girdim hastaneye ve danışmaya ilerledim. Danışmadaki kız beni gördüğünde hızla büyüdü gözleri. '' Do K-kyungsoo'' ''Kim Jongin hangi kartta?'' diye sordum hızla. ''İkinci katta koridorun sonundaki yoğun bakımda.'' 

Bakışlarımı hastanede gezdirdim hızla. İlk önce asansöre ilerledim ama gelmesine vardı. Yanındaki merdivenleri koşar adım çıktım. İkinci katta zorlukla durdum ve koridorda ilerlemeye başladım. 

Çok korkuyordum.

Yoğun bakımın önünde bekleyen Exo üyelerini gördüğümde ise bacaklarımdaki tüm güç tükendi. Hepsi, çok kötü haldeydi. 

Birbirlerine destek olmaya çalışıyorlardı. Duvara tutundum. Beni ilk gören kişi ağlayan Baekhyun'du. Baekhyun da kötü olmasına rağmen Chanyeol'u sakinleştirmeye çalışıyordu. Hızla döndü yanındaki Minseok'a beni gösterdi gözleri ile. 

Ayağa kalkan Minseok hyung yanıma geldi. ''D-durumu nasıl?'' diye sordum zorlukla. Yutkundu sertçe karşımdaki adam. Gözleri kızarmıştı ve güçlü durmaya çalışıyordu. -Minminimi çok özledim altı aralık hemen gel-

''Pek bir şey söylemediler.'' diye mırıldandı. ''Gel, otur iyi değilsin.'' sandalyeye oturmama yardımcı oldu. Junmyeon hyung koridorda bir o tarafa bir bu tarafa yürüyordu. ''Pratik yaptığını sanıyorduk. Neredeydi, nereden geliyordu?'' kendi kendine konuşurken beni gördü. 

Hızla geldi yanıma. Karşımda dizinin üzerine çöktü ve ''Sen, sende miydi yoksa?'' yutkundum zorlukla başımı olumluca salladım sadece. ''B-bendeydi. size söyleyecektik. O-onu konuşmuştuk hatta gitmeden önce. B-ben başka bir şey bilmiyorum.'' 

Junmyeon hyung yutkundu sertçe ''İçmiş miydiniz?'' Başımı olumsuzca salladım. ''Hayır içmedik. Kafası iyi değildi.'' Chanyeol atıldı hızla ''Jongin'in bir suçu yok hyung. Görgü tanılarının neler dediğini duymadın mı? Diğer araç çok hızlı geliyormuş ve ters şeritteymiş.''

Zorlukla sordum ''Durumu nasıl?'' ''Kötü, çok kan vardı.'' diye mırıldandı Sehun. ''Araçlar, mahvolmuştu. Ç-çok kan vardı.'' Chanyeol döndü Sehun'a ''Çocuk kötü zaten, yeter sehun.'' Sehun başını olumluca salladı sadece. 

Saatler geçti ama Jongin'den doğru düzgün tek bir haber alamadım. Koltukta öylece oturmuş yere bakıyordum. Kolumu hafifçe dürten Minseok hyunga döndüm ağırca. ''Gel, saatlerdir oturuyorsun burada. Kantine inelim, su alalım en azından.'' başımı olumsuzca salladım. ''Ya biz yokken bir şey olursa?'' 

''Buradayız zaten. Gerçekten iyi görünmüyorsun senin için diyorum. Biraz yürü, kendine gel.'' dolu gözlerim ile baktım gözlerine. ''O içerideyken nasıl iyi olabilirim hyung? Kalbim yaşam savaşı veriyor benim.'' 

İç çekti ağırca "benim için de çok zor. O kardeşim benim. Çok korkuyorum Kyungsoo ama dediğim gibi o benim kardeşim. Seni seviyor, ve bu halde olmanı asla istemez. Bırak da kardeşim iyileştiğinde bana kızmayacağı şeyler yapayım."

Başımı olumluca salladım. "T-tamam ama çok fazla oyalanmayalım tamam mı?" "Tamam, gel hadi." Diğerlerinin yanından ayrıldık ağırca.

Kantine indiğimizde kendimi ağırca bıraktım sandalyeye. Minseok Hyung ise bir sandviç ve su alıp gelmişti. Elim sandviçe gitmese de kuruyan boğazımı ıslattım bir kaç yudum su ile.

"Kaza, anlatılan gibi mi olmuş? Ters istikametten gelen araçla mı çarpışmış Jongin?" Diye sordum zorlukla. Minseok Hyung başını salladı sadece "evet, dikkatsiz bir sürücüydü büyük ihtimalle. Dikkatsizliği canına mâl oldu baksana."

"Olay yerinde hayatını kayıp mı etti?" "Evet, öyle olmuş." Yutkundum sertçe. "Tanrı günahlarını bağışlasın."

"Bizim yaşlarımızda biriymiş sanırım, ismi neydi Jaehyun muydu? Ah cidden unuttum."

Bakışlarım hızla buldu Minseok hyung'u. "J-jaehyun mu?" Kaşları çatıldı "sanırım, neden ki?" Hızla kalktım yerimden "benim öğrenmem lazım, biri biliyor müdür? Suho Hyung biliyor mudur?" Kollarımdan tutarak durdurdu beni. "sakinleş önce, ve bana ne olduğunu anlat. Neden öğrenmek istiyorsun ismini? Kaza sonuçta."

Dolan gözlerime engel olamadım. "J-jaehyun ise, kaza olmayabilir Hyung." Minseok bir adım geriledi "nasıl, nasıl yani?" "Lisedeyken bana takıntılı biri vardı. İsmi, Jaehyun. Bizi tehdit eden de oydu. Ben ona olmayacağını söyledim. Haftalar önce çıkardım hayatımdan. Böyle bir şey yapmış olamaz değil mi? Belki de sen ismi yanlış hatırlıyorsundur ha?"

Minseok hyung kendini sandalyeye bıraktı ve titreyen bakışları bakışlarımı buldu. "Üzgünüm ama doğru hatırlıyorum Kyungsoo."

"Jongin'in arabasına çarpan sürücü bizim yaşlarımızdaydı ve ismi de Jaehyun'du."

Instagram/KaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin