nine

445 26 5
                                    

Kafeden çıkarken sinirle bir nefes verdim. "nasıl tahmin edemedik ki işten çıktığını" arkamdan gelen Jongin koluma hafifçe dokunduğunda ona döndüm hızla.

"Ne yapacağız Jongin?" "İlk önce arabaya geçelim tamam mı? Bize bakıyorlar." Etrafa bakınarak konuştuğunda başımla onayladım ve hızla arabasına doğru ilerledim.

Arabaya bindiğimiz de bana döndü hızla. "İşten çıkması, onun olduğunun kanıtı gibi bir şey." Başımı olumluca salladım. "Diğerini duymuş olsaydı, neden sevgilim olduğu haberiyle yetinsin ki direkt onu patlatırdı."

Jongin kararsızca baktı bana. "Belki de kanıtı yoktur." Sinirle karıştırdım saçlarımı "neden buluşuruz ki zaten? Ah aptal kafam." Elimin üzerinde hissettiğim el ile hızla Jongin'e döndüm.

Elimi tutmuş ve ona bakmamı sağlamıştı. "Lütfen sakin ol. Kanıtı olsaydı beklemezdi. Biz sadece karşılıklı konuştuk. Üstelik yıllar öncesinde kalmış bir şeyi kanıtlayamaz değil mi?"

Başımı olumluca salladım ve elimi ağırca elinin altından çektim. "Gidelim buradan." Hızla arabayı çalıştırdı ve bana döndü. "seni evine bırakayım." "Evim buraya uzak, sen beni şirkete bıraksan da olur."

Başını olumsuzca salladı. "Evine bırakacağım. Tarif et lütfen." Yenilmişlik ile tarif ettim evimin yolunu. Bugün çok yorulmuştum. Üstelik tekrar Jongin'i görmek bana hiç iyi gelmemişti.

Arabayı durduğunda yana oturan bedene döndüm hafifçe. Bana döndüğünde bakışlarımı ayıramadım bakışlarından. Çok üzgün görünüyordu.

Bu neden benim kalbimi acıtıyordu?

"Mutlusun değil mi Soo?" Sorduğu soru ile yutkundum sertçe "öyleyim. Niye mutlu olmamayım ki? Değil mi?" Dudakları gerildi ağırca. Ama asla samimi bir gülüş değildi.

"Sevgilinle yani, iyi gidiyor değil mi? Bu, geçen günkü buluşmamız yüzünden olanlar. Sana zarar versin istemezdim." Dediği şeylerle bakışlarımı kaçırdım bakışlarından.

Hayatımda biri bile yoktu.

"Zarar vermedi. Sen, sen nasılsın?" Elini boşver dercesine salladı. "İdare ediyorum." Dudağımı ısırdım hafifçe "bir sorun mu var?" Güldü hafifçe ama alaylı gibiydi.

"Bir çok sorun var. Bu sorunları dinlemek istediğini bilseydim anlatırdım ama istemiyorsun." Şaşkınlıkla baktım gözlerinin içine. "Benimle konuşmak bile sana rahatsızlık veriyor görebiliyorum."

Başımı olumsuzca salladım hızla. "Hayır, yani herkesi dinlerim ben. Üstelik konuşmak istemeseydim konuşmazdım."

Bakışları evime kaydığında ağırca yutkundum. "Bir şeyler içmek ister misin?" Diye mırıldandım. Ne yaptığımı ben bile bilmiyordum ama yapıyordum işte.

Ona hala kıyamıyordum. O beni parçalara ayırmış olsa bile, yapamıyordum.

Parıldayan bakışları ile kabul etti Jongin. Sonrasında ise birlikte indik arabadan ve müstakil evime girdik. Benim ardımdan mutfağa girdiğinde ona salonu işaret ettim.

Güldü hafifçe "yalnız başıma salonda oturmaktansa seninle birlikte mutfakta olmayı tercih ederim." Aklıma gelen anılar ile yutkundum tekrar. Jongin asla yemek yapmayı bilmezdi. En azından o yıllarda bilmiyordu.

Ben ise annemin yemek kitaplarını fazlaca okurdum. Yemek yapmayı ayrı bir seviyordum. O yüzden onunla birlikte bir çok kez mutfağa girmiş yaptığım yemekleri ona öğretmeye çalışmıştım.

Her seferinde başarısız olsam da, güzel anılardı. Hazırladığım kahveleri masaya bıraktım ve karşısına oturdum.

Derin bir nefes verdi bakışları yüzümde dolanırken. "Kim derdi ki, yıllar sonra senin evinde karşılıklı oturacağız." Güldüm hafifçe "sen beni terk edene kadar aynı evde yaşayacağımızı bile düşünmüştüm." Bakışlarım bakışları ile buluştu. "Tabii, onca olandan sonra garip bir durum."

Büyük bir yudum aldı kahvesinden. "Değişmeyen şeyler de var. Elinin lezzeti hala bir başka." Mutfakta gezdirdi bakışlarını "sen burada ne güzel yemekler yapmışsındır."

"Artık, pek zamanım olmuyor yemek yapmaya. Çalışıyorum, biliyorsun." Başını olumluca salladı "doğru çalışıyorsun."

"Sorunlar demiştin." Diye mırıldandım merakla. Başını olumluca salladı tekrar. "Evet, bir çok sorun." "Nasıl şeyler?" Gözleri gözlerimle buluştu. "İnanmayacaksın biliyorum ama, senden sonra doğru düzgün bir ilişkim olmadı Soo. Jennie ile olan şey zaten, bizden çok şirketlerin ilişkisi gibi. Onların kuklalarıyız sadece."

"Biz Jennie ile bir kaç hafta konuştuk sadece. Sonrasında ise bu şirketin kulağına gittiğinde, bunu kullanmak istediler. Bende grup için tamam dedim. Biliyorsun, yakın zamanda şarkı çıktı. Onun promosyonlarına yardımcı oldu."

Kafa karışıklığı ile durdum bir kaç saniye. "Yani aranızda bir şey yok mu?" "Var ama yok gibi. Sanki işimizin bir parçası gibi. Ben, onu sevdiğimi hissetmiyorum."

Bakışlarını bakışlarımdan kaçırdı. "Üstelik seni, bir anda yıllar sonra görünce." Sözlerinden sonra buna bile hızlanan kalbim benim en büyük lanetimdi.

"Beni görünce ne oldu ki?" Diye mırıldandım zorlukla. Bakışları bakışlarımı buldu. "Tüm anılarımız doldu zihnime bir anda. Yaşadığımız şeyler, sana yaşattığım ayrılık." Masada duran elimi tuttuğunda çekmek istesem de sadece istedim. Elimi hareket ettirecek gücüm yoktu.

"Sana da aynısı olmadı mı Soo? Bize dair, sadece son günümüz mü var aklında?" "Biz" diye mırıldandım. "Biz, çok güzeldik Jongin." Hafifçe gülümsedi dediklerimden sonra. "Seni yıllar sonra mutfağımda görünce bile hatırladım bize dair şeyleri."

"Ama dediğimiz gibi, geçmiş Jongin." Yutkunduğunu gördüğümde elinin elinin üzerindeki ağırlığı ağırca kalktı. "geçmemiş olmasını dilerdim." Diye mırıldandı. Bakışlarımı masaya çevirdim ve içimi acıtan bakışlarından kaçtım.

"Ben, gideyim." Diye mırıldandı ve hızla kalktı masadan. Ardından saniyeler sonra kapanan kapının sesi ulaştı kulaklarıma.

Jongin, geçmemiş olmasını mı istiyordu yani? Onu hala seviyor olmamı mı istiyordu? Peki ya onda geçmiş miydik biz? O beni unutmuş muydu?

Instagram/KaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin