evde ve okulda farklı

279 27 4
                                    

Hyunjin

Jeongin'in söylediklerini haklı bulmuyordum, ben sadece oyunu oynayıp sevinmem gereken yerde sevinmiştim çocuk işleri fazla bana bağlamaya başlamıştı. Jeongin zaten böyleydi yeri gelir melek gibi çocuk olur yeri gelirse de sinirden deliye dönerdi. Bende Minho'nun yanına gittim banklarda oturuyordu. "Şşt noldu lan sana" dedim ve Minho gözlerini bana çevirdi yanına oturdum ve baktığı yere baktım. Jisung'un olduğu pencereye bakıyordu. "Jisung'a mı bakıyorsun?" dedim ve başını salladı.

"Endişelendim Hyunjin, neden bilmiyorum ama çok endişelendim ona bir şey olduğu için sürekli aklıma geliyor ve onu düşünmeden edemiyorum." diyecek bir şey bulamadım. Ben bu duygunun ne demek olduğunu bilmiyordum belki de aşık olmuştur diye düşündüm. "Aşık mı oldun sen Jisung'a." sorduğumda bana baktı ve "emin değilim duygularımdan" böyle işlerden anlamıyordum ben kimseyle de flört tarzı bir şey yaşamamıştım. Bu yüzden minho'ya yardım edemedim. "Biliyorsun böyle şeylerle ilgilenmiyorum sana yardım edeceğim ama tamam mı?" başını salladı ve gülümsedi daha sonra ise bende Minho'nun baktığı yere baktım. Jeongin'i de görebiliyordum.

Jisung'a bir şeyler anlatıyordu ne anlattığını bilmiyordum ama benim hakkımda konuşuyor olabilirdi. Neden konuşsun ki. Doğru ben mukkemmelim bu yüzden benim mukkemmeliğimi de konuşuyor olabilir. Belki de benim yüzümden bahsediyordur ne kadar güzel olduğuyla alakalı herkesin bahsettiği gibi.

Jeongin

"Çok sinirleniyorum Jisung varya o yüzüne bir tüküreceksin için rahat edecek bak." jisung bana bakarak gülüyordu. Jisung'un çıkmasına izin verdiler ve biz revirden çıktık. Hala ayağında sargı vardı ama biraz daha iyiydi tüm gün revirde boş boş oturamazdı zaten dersin sonu gelmek üzereydi. Jisung ile beden odasından çantalarımızı almaya gittik kapıyı açtığımızda içeride Minho ve Hyunjin de vardı. "Jisung bileğin nasıl iyi mi?" jisung başını salladı ve iyi olduğunu söyledi bende hemen çantamı aldım ve odadan çıktım.

"Kim küçük prens adlı kitabı okur bilir misin Jeongin. Senin gibi çocuklar. Ama sen çocuk değilsin bence ben buna karar verdim." dedi Hyunjin. Onun sürekli peşimde olmasından sıkılmıştım artık. "Fark etmene sevindim." güldü ve benim yanıma geldi. "Sen tilkisin, çöl tilkisi. Baya düşündüm biliyor musun dedim Jeongin neye benziyor tilkiye benziyorsun sen."

Hayır çocuk daha iyi olabilirdi. Tilki mi? Hemen jisung'un gelmesini istedim ama jisung'un da gelmeyeceği tutmuştu Minho da hala içeriden gelmemişti. Beklemek için banklardan birine oturdum daha sonra ise Hyunjin yanıma oturdu. "Lan peşimden gitsene mal mısın her yere geliyorsun." hyunjin umursamaz bir tavırla bacağını diger bacağının üstüne koydu ve gokyuzune bakmaya başladı.

"Bank babanın mı istediğim yere otururum." evet babamın napcan. Oturduğum banktan kalktım ve diğer banka geçtim. Daha sonra Hyunjin bana bakmaya başladı. "Jeongin korkaksın biliyorsun değil mi? Seni yemiyorum kesmiyorum. Öpmüyorum?" insanları kesiyor sanıyordum?

"Biliyoruz herhalde. Sadece peşimden git artık, cidden sıkıldım artık." gözlerini devirdi ve derin bir nefes verdi. "Bence senin hissettiğin bu değil derinlerde bir duygu var ama sen onu hissedemiyorsun." Napacaksın o derinlerde ki duyguyu bana yedirecek misin.

"Derinlerimdeki duyguyu sen bilemezsin Hyunjin bu yüzden o sesini ve  konuşmayı kes artık." dediğimde Hyunjin yerinden kalktı ve başını sallayıp gitti. Ardından Minho ve Jisung çıktı. Hyunjin'in arkasından baktım sadece daha sonra ise Jisung yanıma geldi. "Hyunjin neden gitti." bilmiyordum.

baş belası - hyunin [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin