Hyunjin
Jeongin ile sohbet etmeye devam ediyorduk ve birden bire şimşek çaktı. "Çok gürültülü değil mi?" dedi Jeongin. Başımı salladım ve battaniyeye iyice sarıldım, Jeongin ise bu halime gülmeye başladı. "Bana anlatmak istediğin bir şeyler var mı?" dedi Jeongin. Kaşlarımı çatıp ona baktım ve ne olduğunu sordum.
"Hayır, beni yanlış anlama sadece bir şeyler anlatmak ister misin diye sordum. Bazen paylaşmak iyi gelir. Yani abim öyle söylüyor." dedi ve ensesini kaşıdı. "Benim yanımda gerilmene gerek yok Jeongin. Ama cidden bir şey yok." dedim ve Jeongin'e gülümsedim. Bunca işin yanında Jeongin'e kendi sorunlarımı anlatamazdım, bunu yapmak istemiyordum.
İkimiz gece boyunca sohbet ettik, daha sonra ise uykumuz gelince Jeongin ile beraber odaya geçtik. "Yatağımda yatabilirsin. Ben abimin odasında yatarım." dedi Jeongin. Aslında ben Jeonginle uyumak istiyordum, gece hava çok karanlıktı ve ben masa lambamı hep açık bırakırdım. "Jeongin. Burada kalsan." dedim ve gülümsedim.
"Neden, korkuyor musun?" dedi ve güldü. "Çok karanlık, ya bir şey çıkarsa." dedim ve güldüm, Jeongin'de yanıma geldi ve uzandı. "Rahatsız olursan giderim ama tamam mı?" dedi ve güldü. "Olmam Jeongin." dedim ve ona bakarak gülümsedim. "Üşüyor musun yağmurda kalmıştın, umarım hasta olmazsın." dedi ve elini alnıma koydu.
"İyiyim Jeongin." dedim ve Jeongin'e bakarak yan tarafa döndüm Jeongin'de aynı şekilde benim tarafıma döndü ve yüzlerimiz yakınlaştı. Kalbimin hızlı hızlı atışını hissedebiliyordum, bu gerçek aşk olmalıydı. Jeongin ile şuan gerçekten aynı yatakta birbirimize bakarak uzanıyorduk. Güzelliği ile aklım büyülenmişti, her şeyi unutmuştum.
"Camlar çarpıyor bekle kontrol edip geleceğim." dedi Jeongin ve yataktan kalktı benim için masa lambasını açtı ve içeriye gitti. Daha sonrasında ise cam kırılma sesi geldi ve yatağımdan koşarak Jeongin'in yanına gittim. "JEONGİN!" diye bağırdım ve onu kontrol ettim, yere vazo düşmüştü. "Niye dikkat etmiyorsun?" diye Jeongin'i azarladım ve yere düşen cam parçalarını toplamaya başladım.
"Hyunjin bırak. Eline batacak." dediği zaman ise Jeongin'e bakarak. "Boşver, senin eline bir şey olmasın." dedim ve toplamaya devam ettim, bir poşete cam parçalarını koydum ve topladım. Jeongin ise bana kızgın bir şekilde bakmaya devam ediyordu. "Salak. Bir şey olmadı." dedi ve omzuma vurdu.
"Salak sensin, önüne bak bir dahakine." dedim ve odaya geri döndüm. Bir kaç dakika sonra da Jeongin yanıma geldi. Bana baktı ve ellerini yanağıma koydu, "Bazen beni gerçekten kızdırıyorsun Hyunjin." dedi. "Biliyorum." dedim ve yatağa yattım. Jeongin açık olan masa lambasını kapattı, perdeyi hafifçe açtı ve içeriye ışık girmesini sağladı.
"Böyle daha iyi değil mi?" dedi ve yanıma uzandı, ikimizde pencereye bakıyorduk. Ay buradan çok güzel gözüküyordu, gözlerim birden Jeongin'e takıldı. Gözleri ay ışığında parlıyordu, ona bakarken kendimi kaptırdığımı bile fark etmemiştim. İkimiz de birbirimize bakarak konuşmaya başladık, bu gece uyku yok gibi duruyordu. "Bende küçükken bir keresinde, ormanda kaybolmuştum." dedi Jeongin. "Ee nasıl buldular seni." dedim.
"Bilmiyorum ama baya sürdü beni bulmaları bazen düşünüyorum da kaybolduğumu bile geç farketmiş olabilirlerdi. Abim olmasa o gece ormanda ayılarla uyurdum." dedi ve güldü. Nedense üzüldüğünü hissettim, bir şey yapamadım. "Ben seni kurtarırdım Jeongin." dedim. Jeongin gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baş belası - hyunin [minsung]
FanfictionBaş Belası. "Sen bir şey yapmadın sevmek suç değildir Jeongin. Sen Hyunjin'i çok sevdin, o da ilk başlarda öyleydi. Dediğin gibi değişti, sende değiştin Jeongin'im. Biz seninle çok saka yapardık, şimdi seni izliyorum da hep ağlıyorsun be miniğim. G...