Jisung
Sabah güzel bir kokuyla gözlerimi açtım, etrafa baktım ve Minho'nun yanımda uyuduğunu gördüm. Bana sıkıca sarılmıştı ve çok tatlı gözüküyordu, çarpan cama baktım ve hala yağmurun yağdığını gördüm. Minho'yu rahatsız etmek istemediğim için hareket etmemeye çalıştım, daha sonrasında ise Minho'nun ellerinin arasına bir yastık koydum ve yataktan kalktım. Dun gece benim uyumamı beklemiş olmalıydı, gerçekten de yorgun gözüküyordu.
Mutfağa gittim ve dolaptan bir şeyler çıkarıp hazırlamaya başladım, Minho omlet yemeyi severdi. Gereken şeyleri çıkardım ve mutfak tezgahına koydum, ocağı açtım ve tavayı da üstüne koydum. Omleti yaptım ve ocağın altını kapattım, domates, peynir gibi şeyler çıkardım ve kesmeye başladım. Daha sonrasında ise cam çarpma sesi gelince yanlışlıkla elimi kestim, çok derin bir kesik değildi. Banyodan bir yara bandı aldım ve parmağıma yapıştırdım.
Minho'ya bakmaya gittim ve hala uyuyordu, telefonumu alıp onun fotoğrafını çektim. Çok güzel gözüküyordu daha sonrasında ise çarpan camı kapattım ve Minho'nun üstünü örttüm. İçeriye geçtim ve bir şeyler daha hazırlamaya başladım. Salonu topladım dün gece oyunlar her yere dağılmıştı, Minho'nun yorulmasını istemediğim için her şeyi derleyip toplamıştım.
Son zamanlarda o benim için kendini çok yoruyordu ve bu beni üzüyordu biraz da ben kendimi onun için yoracaktım. Biraz uyumasını istiyordum çünkü gozlerinden uyku aktığı dün geceden bile belliydi. Salonu topladım ve oyunları dolaba kaldırdım, birkaç dakika sonra ise Minho'nun sesi geldi. "JİSUNG NERDESİN!" diye bağırıyordu.
Koşarak yanına gittim, kapıyı açtım. "Tanrım şükürler olsun, gittin sandım." dedi ve bana sarıldı. Bende aynı şekilde ona sarıldım. "Seni nasıl bırakabilirim ben Minho. Aptallaşma, herkes gider ama ben gitmem." dedim ve dudağını öptüm.
"Gitmezsin değil mi?" dedi ve güldü. "Hayır şapşal ben gitmem." dedim ve saçlarını okşadım mutfağa gelmesini söyledim. İkimize de birer tabak çıkardım ve omleti koydum ikimize de bitki çayı yapmıştım. Cam açık kalmıştı, ikimiz de hasta olabilirdik belki de Minho olabilirdi çünkü battaniyenin hepsi benim üstündeydi. Kendisi örtünmemiş ve soğukta kalmıştı.
"Benim sevgilim bize kahvaltı mı hazırlamış." deyip yanağımı öptü ve masaya geçip yemeklerimizi yemeye başladık. "Ben seni yemeğe götürecektim." dedi ve başını eğdi.
"Öğlen yemeğine gideriz, akşam yemeğine gideriz olmaz mı?" dedim ve güldüm.Başını salladı ve omletini yemeye devam etti. "Oha bu çok güzel olmuş. Kesinlikle seninle evlenecegim." dedi ve güldü. Aynı şekilde bende güldüm. "Bende seninle evleneceğim. Bu arada uyurken çok güzel gözüküyorsun." dedim ve Minho'ya öpücük attım.
"Sende öyle gözüküyorsun, biliyorsun değil mi?" başımı salladım ve güldüm. Yemeklerimiz bitince ise ortalığı beraber topladık koltuğa oturduk ve konuşmaya başladık. "Jeongin sence Hyunjin'i seviyor mudur?" diye sordum Minho'ya.
"Seviyordur. Hyunjin ile Jeongin çok yakışıyorlar bence, kesinlikle seviyor." dedi ve bana bakarak gülümsedi. İçimde bir burukluk vardı ama neden olduğunu bilmiyordum, zaten her zaman böyle oluyordu. Tam mutlu olduğum zaman sanki kotu bir şey olacakmış gibi hissediyordum, bir şeyleri nasıl devam ettireceğimi bilmiyordum. "Düğünümüzü çifte yaparız." dedim ve kahkaha attım.
"Olur ama ilk biz evleniriz." dedi Minho. Daha sonra ise Minho'ya yaklaştım ve gözlerinin içine bakmaya başladım, gözleri bana bakarken parlıyordu. Benim gözlerim de aynı şekilde daha sonrasında ise saçlarını okşadım ve Minho'ya sarıldım bir kaç dakika böyle kalmak istediğimi söyledim. Daha sonrasında ise telefonum çalmaya başladı arayan kişi babamdı. "Alo efendim baba." diye cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baş belası - hyunin [minsung]
Fiksi PenggemarBaş Belası. "Sen bir şey yapmadın sevmek suç değildir Jeongin. Sen Hyunjin'i çok sevdin, o da ilk başlarda öyleydi. Dediğin gibi değişti, sende değiştin Jeongin'im. Biz seninle çok saka yapardık, şimdi seni izliyorum da hep ağlıyorsun be miniğim. G...