Cardigan - Taylor Swift
dinleyerek okumanızı öneririm. 🫶🏻🫶🏻Sabah
Jeongin
Sabah uyandım ve direkt üstümü değiştirdim, bir şeyler yemek istemiyordum bu yüzden de yatağıma uzandım. Bugün Hyunjin'e açılacaktım, en azından içimde tutmamış olurdum diye düşündüm. "Ah be Jeongin. Arkadaşına nasıl aşık olabilirsin." diye söylendim kendi kendime. Hyunjin beni arkadaşı olarak seviyorsa aramız bozulabilirdi, bundan korkuyordum ama yine de söylemekte kararlıydım.Saatin geldiğini fark edince çantamı sırtıma aldım, kapıya doğru yürümeye başladım. Daha sonrasında ise odama geri dönüp kulaklığımı aldım. Bu sefer şarkı dinleyip kendi içimdeki sesleri susturmak istiyordum, bunu yapmak istiyordum. "Ben çıkıyorum." dedim. Evde kimse olmamasına rağmen, abim erkenden evden çıkmıştı.
Ayakkabımı giydim ve çıktım. Yürümeye başladım, hava esiyordu. Rastgele bir playlist açtım ama benim içimi rahatlatabilicek bir şarkı açılmasını istedim. Heavenly çalmaya başlayınca derin bir nefes aldım ve yürümeye devam ederek şarkıyı dinlemeye başladım.
Kırmızı ışık yanıyordu ve beklemem gerekiyordu, genellikle Hyunjin her sabah beni burada karşılardı. Ama bugün yetişemedi. Bir kaç dakika daha öylece bekledim, onun gelmesini bekledim. Tam 10 dakika boyunca bekledim, gelmeyeceğini anladıktan sonra ise karşıya geçtim ve okula doğru yürümeye başladım.
Okula geldiğim zaman sınıfa çıktım ve çantamı sıraya koydum, Hyunjin'in çantası sırasındaydı. Erken gelmişti. Kulaklığımı çıkarmadan camın kenarına gittim ve etrafı izlemeye başladım, Hyunjin basket sahasında top oynuyordu. Nedense bugün de beraber okula yürürüz diye düşünmüştüm, bir işi olabilir diye pek de umursamak istemedim.
"Günaydın Jeongin!" diye arkamdan birisi bağırdı. Bu Ro-woon'du. Sabah sabah yine kavga falan etmek istiyordu herhalde, "Ne var yine?" dedim ve gözlerimi devirdim. "Hemen de atarlanma Jeongin." dedi ve yanıma geçti. O da dışarıyı izlemeye başladı. Hyunjin'i izlediğimi görmüştü, "Hyunjin'i mi izliyordun?" dedi. Sinirli gibiydi.
"Hayır, onu izlemiyordum. İzlesem de seni ilgilendirmez." dedim ve etrafa bakmaya başladım. "Çok atarlı cevaplar veriyorsun, birbirimizle arkadaş oluruz diye düşündüm."
"Onca şey yapmana rağmen gerçekten bunu mu düşündün? Sadece konuşmayalım, sıkıntı çıkmasın. İkimiz de istemeyiz." dedim.Ro-woon yerine geçti ve kafasını sıraya gömüp uyumaya başladı. Onun iyi mi ya da kötü mü olduğunu kestiremiyordum, ama Hyunjin ve Minho'yu özlediği belliydi. Onlar ile olan arkadaşlıklarını özlüyordu, bunu görebiliyordum. "Hey! Jeongin!!" diye bağırdı Hyunjin. Yanına gelmemi söyledi, aşağıya indim ve onun yanına gittim.
"Bugün erken gelmem gerekti. Özür dilerim." dedi. "Seninle bir şey konuşmam gerekiyor Hyunjin. Önemli. Kimsenin bizi bulamayacağı bir yere gidelim." dediğim zaman şaşkınlığını koruyamamıştı. "Neler oluyor? Gel benimle." dedi ve beni okulun tribunlerinin altına getirdi, burada çoğunlukla ya sigara içiyorlardı ya da öpüşmek için geliyorlardı.
"Ne söyleyeceksin. Beni öldüreceksin, söyle lütfen." dedi. Başımı salladım ve gülümsedim. "Hyunjin. Bunu çok zamandır düşünüyorum. Sana söylemek istedim. İçimde daha fazla tutamazdım." dedim. "Söyle gitsin rahatla." dedi Jeongin. "Ben senden çok hoşlanıyorum, sana çok aşığım." dedim aniden. Hyunjin'in gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve ağlamaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baş belası - hyunin [minsung]
FanfictionBaş Belası. "Sen bir şey yapmadın sevmek suç değildir Jeongin. Sen Hyunjin'i çok sevdin, o da ilk başlarda öyleydi. Dediğin gibi değişti, sende değiştin Jeongin'im. Biz seninle çok saka yapardık, şimdi seni izliyorum da hep ağlıyorsun be miniğim. G...