Minho
Sabah erkenden uyandım ve yataktan kalktım, babamın odasına gittim ve uyuduğunu gördüm. Okula biraz erken gidecektim, giyindim ve çantamı alıp evden çıktım. "Günaydın Lee." diyerek bana selam veriyorlardı. Okula geldiğim zaman sınıfa gittim çantamı bıraktım, merdivenlerden indim ve resim atolyesine gittim. Kapıyı dinlemeye başladım, pek de ses duyamıyordum. Kapıyı çaldım ve içeriye girdim içeride resim hocası vardı. "Hey Minho. Ne işin var oğlum burada?" dediği zaman gülümsedim.
"Günaydın hocam, bir şey soracaktım." dedim ve gülümsedim. "Ah, günaydın. Tabii sor bakalım." dediği zaman koltuklardan birine oturdum. "Hyunjin'in yetiştiremediği ödevleri mi var?" diye sordum. Hoca oturdu ve kaşlarını çattı. "Ah hayır. Hyunjin en sorumluluk sahibi olan öğrencim, bütün ödevleri tam. Neden sordun?" dedi ve gülümsedi.
"Hiç. Bize yetiştirmem gereken ödevleri olduğunu söylemişti. Ondan merak ettim." dediğim zaman öğretmen güldü ve bana baktı. "Burada biriyle konuşuyor olmalıydı. Kızın adı da Park Sim. Evet, onunla konuşuyor. Belki bu yüzden sana öyle söylemiştir." dediği zaman kaşlarımı çattım, resim atölyesinden çıktım.
Demek biriyle konuşuyorsun Hyunjin. Neden Jeongin kotu bir durumdayken onun yanında değilsin de başka birinin yanımdasın.. anlam veremiyorum. Keşke Jisung burada olsaydın, eminim ki bir şeyleri yoluna koyabilirdin. "Minho? Ne işin var burada?" diye karşıma çıktı Hyunjin.
"Napacaksın Hyunjin." diyerek gözlerimi devirdim ve yürümeye devam ettim. Hyunjin de benimle beraber yürümeye başladı ve konuşmaya başladık. "Oglum niye atar yapıyorsun ne dedim ki şimdi?" dediği zaman derin bir nefes aldım ve geri verdim.
"Hyunjin, Jeongin'e dediğin şeyleri biliyorum. Bunu biliyorsun, neden hala benimle konuşarak piçlik yapıyorsun." dedim birdenbire. Hyunjin bana baktı ve ellerini birleştirdi. "Ne yani Minho, şüphelenmem normal değil mi?" dediği zaman güldüm.
"Değil Hyunjin. İnsan en yakın arkadaşından şüphelenir mi? Soruyorum sana, benim Jisung'a ne kadar çok aşık olduğumu biliyorsun amınakoyayım." dediğim zaman Hyunjin beni kolumdan tutup arka bahçeye götürdü. "Kus nefretini Minho." dediği zaman daha da gülmeye başladım.
"Hyunjin, kendini haklı çıkartmaya çalışma. Jeonginle ilgilen diyeceğim ama hayır. Bundan sonra onunla ilgilen, onun üzülmesini istemiyorum." dediğim zaman bana baktı ve daha sonra yere oturdu. Aynı şekilde oturdum ve derin bir nefes aldım. "Jeongin'i seviyorum Minho, ondan başka birini düşünebiliyor musun?" dediği zaman güldüm.
"Yalancı. Ödevlerin yok senin bahane uydurma. Biriyle buluşuyorsun ki bizi ekiyorsun. Beni geç Jeongini ekiyorsun. Baksana hep onunla beraber gelirdin okula neden tek geldin?" dediğim zaman Hyunjin ellerini tekrardan birleştirdi ve derin nefesler almaya başladı. "Ne demeye çalışıyorsun lan orospu çocuğu." dediği zaman sinirlendim.
"Diyorum ki Hyunjin, Park Sim midir nedir onunla buluşuyorsun ve Jeongin'i ekiyorsun. Yanılıyor muyum? Resim atölyesinde işin falan yok senin, sadece o kız için gidiyorsun." dediğim zaman Hyunjin nereden öğrendiğimi düşünür gibiydi, hep böyleydi. Uzulmesi gerekiyordu, Jeongin yeterince üzülmüştü.
Jeongin
Sabah uyandım ve pencereye baktım. Sabah sürekli Hyunjin ile mesajlaşıyorduk, yani bir iki hafta öncesine kadar. Artık çok konuşmuyorduk, mesajlarıma geç bakıyordu. Konuşmak istemiyor gibiydi. Telefonumu açtım ve mesaj var mı diye baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baş belası - hyunin [minsung]
FanfictionBaş Belası. "Sen bir şey yapmadın sevmek suç değildir Jeongin. Sen Hyunjin'i çok sevdin, o da ilk başlarda öyleydi. Dediğin gibi değişti, sende değiştin Jeongin'im. Biz seninle çok saka yapardık, şimdi seni izliyorum da hep ağlıyorsun be miniğim. G...