Jeongin
Akşam mutfağa gittim ve kendime bir salata hazırladım. Annem evde değildi abimde Jungkook hyung ile dışarıdaydı, canım çok sıkılıyordu. Hyunjin ise ödevini yapacağını söylemişti, ondan ilk defa böyle bir şey duymuştum. Ödevlerini yapıyor diye ilk defa üzüldüm, çünkü konuşamıyorduk. "Jeongin illa onunla konuşmak zorunda değilsin." diye kendi kendime konuşmaya devam ettim.
"Tamam. Salatanın yanına sprite içebilirim." dedim ve buzdolabını açtım, sprite bitmişti. Hatta boş şişe dolaba konmuştu. "Hay ben bu işin içine ya. Boş şişeyi koymuşlar bir de." diye söylenip durdum, birden elime bir sprite şişesi gelecek değil ya diye geçirdim. Daha sonrasında karşı caddede olan markete gitmek için ceketimi giydim ve anahtarımı aldım.
Evden çıktım. Cidden sadece sprite için kendimi dışarıya atmıştım, hava almak güzel gelir diye düşündüm ve karşıdan karşıya geçtim. Marketin kapısını açtım ve içecekler bölümüne doğru yürüdüm. Bir tane sprite aldım ve kasaya doğru gittim, kasiyer hemen okuttu. "Hoşgeldiniz. Başka istediğiniz bir şey var mı?" diye sordu hayır yok diye geçiştirdim.
"Buyrun fişiniz." dedi ve fişi verdi. Daha sonrasında tam marketten çıkacakken bana seslendi. "Instagramın var mı?" dedi ve gülümsedi. Hayır cidden bu hoşuma gitmiyordu aksine çok rahatsız edici bir durumdu bana göre. "Hayır yok." dedim ve marketten çıktım eve geldim ve kapıyı açtım.
Salatamı ve spriteı alıp televizyonun önüne geçtim ve esrarengiz kasaba izlemeye başladım. Daha sonrasında telefonuma gelen bir bildirim ile telefonu elime aldım, Instagram'dan bir bildirim gelmişti.
📍@hwanghyunjin sizi takip etmek istiyor.
Takip isteğini kabul ettim ve geri istek attım. Hyunjin de bir kaç dakika geçmeden isteğimi kabul etti. Hesabına baktım ve kendi çektiği fotoğraflar ve çizdiği resimler vardı. Gerçekten Hyunjin'in sanata yeteneği vardı, bu abartılacak bir şeydi benim için. Kimse onun resim yeteneğini konuşmamıştı. Okulda da resim kulübündeydi ve en çok işi o yapıyordu çünkü ne zaman okulda bir yere dalıp gitsem daldığım yer Hyunjin'in elleri olurdu.
Ellerinde kurşun kalem izleri oluyordu çoğunlukla, karakalem çiziyor olmalıydı. Bazı günler ise guaj boya oluyordu ellerinde parmağına taktiği lila yüzüğü ile güzel duruyordu elleri. Ellerini gerçekten çok sevmiştim Hyunjin'in. O eller güzel şeyler çiziyordu ve güzel şeyler yazıyordu, bunu biliyordum çünkü derslerde bazen Hyunjin'in izliyordum. O da çoğunlukla resim dersinde oluyordu.
Resim dersinde kafasını defterinden ayırmıyordu Hyunjin. Teneffüse de çıkmıyordu resimine devam ediyordu, bende teneffüs boyunca uyuyor gibi davranıyor ve onu izliyordum. Bazen kafasını kaldırıp bana bakıyordu ve sonra resmine devam ediyordu. Bazen ise onun yanına giderek resim yapışını izliyordum.
Kalemi bazen elinde döndürüyor ve burnuma değdiriyordu. Bende gülümsüyordum. Hyunjin'in ellerini sevdiğim gibi gülüşünü de çok seviyordum. Öyle içimi ısıtıyordu ki sabahları bana koşarak gelirken kendimi çok iyi hissediyordum. Yorgunluğumu bile alıp götürüyordu, yüzü de o kadar güzeldi ki anlatamam. Basketbol oynarken onu izliyordum kütüphaneden saçları önüne geliyordu ve onları geriye atarken çok hoş duruyordu.
Bazen de terlediği için saçları alnına yapışıyordu. Hyunjin gerçekten kusursuzdu.
"Alo. Efendim hyung." , "Dışarıda yemek yiyeceğiz seni almaya geliyoruz, hazırlan." dedi ve telefonu kapattı. Hemen üstüme bir şeyler giydim ve aşağıya indim, evden çıkmadan önce salata tabağını makineye koymuştum. Çantamı alıp evden çıktım bir kaç dakika sonra ise abimler geldi ve arabaya bindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baş belası - hyunin [minsung]
FanfictionBaş Belası. "Sen bir şey yapmadın sevmek suç değildir Jeongin. Sen Hyunjin'i çok sevdin, o da ilk başlarda öyleydi. Dediğin gibi değişti, sende değiştin Jeongin'im. Biz seninle çok saka yapardık, şimdi seni izliyorum da hep ağlıyorsun be miniğim. G...