Clide beş gün boyunca geceleri beni çalıştırdı o beş gece ailem sessizdi. Yarın avlanma vardı. Heyecandan eser yoktu. Fakat avladıklarımı birine adamam gerekiyordu eğer adamassam geleneklere karşı çıkmış olurdum bundan dolayı cezalandırabilirdim bile...
Bende orada ki rasgele birine adamaya karar verdim.
---
Odama çıkıp ayı gidi yattım son bir haftadır bunu hiç yapamamıştım.
Sabah yüzüme damlayan su damlaları sayesinde gözümü açtım kafamın üzerinde Clide'ın ellerinden yüzüme su damlıyordu.
- Hey ne yapıyorsun?
- Uyandın sonunda kalk avlanma var bu gün.
Neyden bahsettiğini anlamamıştım.
- Ne avlanması?
- Kızımm iyi misin sen?
Bi anda beynimde ampül yandı.
- Avlanma var!
Yüzüme alaycı bir bakış attı.
Kalktım hemen avda rahat fakat resmi kıyafet seçtim.
- Üzerimi değiştireceğim.
Kafa sallayıp çıktı. Üzerimi giyindim.
- Gel Clide.
Geri geldi.
Clide'ın kılıcını belime taktım.
- Kılıcı uzatır mısın?
Kılıcı çekip uzattım. Eliyle bir şeyler yapıp bir şeyler söylüyordu. Kılıcın etrafında kara büyü oluştuğu açıktı.
- Hey ne yapıyorsun?
Yüzüme bakmadı bile. İşi bitince bana döndü.
- Al.
- Ne yaptın?
- Büyüyü yeniledim.
- Ne büyüsü?
Cevap vermedi. Şüpheliydi.
Kafamın üzerinde at kuyruğu yaptım. Gözlerim ortaya çıkmıştı uzun zamandır aynaya bakmadımı fark ettim. Gözüme tekrar baktım.
- Siktir!
Clide bana baktı?
- Hey ne oluyor?
Gözüm gözümün en altından yukarıya doğru siyahlık vardı.
- Hey gözlerim...
Bana baktı.
- Ne olmuş benimkiler gibi işte.
- Bak tekrar bak alttan siyahlık var.
Bana yaklaştı yaklaşınca gözlerine yakından bakma fırsatı buldum. Bi anda nutkum tutuldu onun gözlerindede alttan gelen bir siyahlık vardı.
- Önceden yok muydu?
- Evet.
- Manan sana gerçekten etki ediyor.
Bilmece gibi konuşuyordu.
Bana baktı. Ve ellerini yüzümdeydi. Bir şeyler söyledi. Etrafımda kara büyü belirdi.
- Bu neydi şimdi?
Cevap vermedi.
---
Av alanına vardık. Arabadan indim. Derin nefes aldım etrafıma bakındım. Avladıklarımı kime adamalıydım ki?
Bakındım etrafta dikkatimi çeken biri yoktu.
İmparatorluk ailesi gelmişti. İlk İmparator ve İmparatoriçe daha sonra Veliaht prens Alexander yanında ailenin tek kızı Cara ve en son mahrum prens Jun geliyordu. Aile üyelerine tek tek baktım. Muhtemelen mahrum prens ava katılmayacaktı. Prens Jun Velaht prensti fakat zamanla manası ortaya çıkmayıp büyü kullanamayınca veliaht prensliği elinden alındı. Küçük kardeşi Alexander'ın manası çok erken çıkıp çok güçlüydü. Tahtın potansiyel adayıydı. Jun'un bir farkı daha vardı. Diğerleri gibi değildi görünüşü. Turuncu saçları ve sarı gözleri vardı. Çoğu kişi Gayri meşru çocuk olduğunu düşünüyordu. Ne annesine nede babasına benziyordu manasıda yoktu. Bir an durdum Veliaht prens bana bakıyordu. Sinsi bir gülümseme sundu bana bende ona aynısını yaptım. Arkadan gelen Prens Jun'a baktım. Diğer adı ile soğuklar prensine...
Bana sadece baktı. Yüzü soluk ve mutsuzdu.
---
Av başlamıştı. Clide ortaya çıktı.
- Yardım lazım mı?
- Yoo iyiyim ya idare ediyorum.
- Biraz büyü kullanmaya ne dersin?
- Neredeyse hiç kullanmadım sorun olur mu?
- Sanmıyorum.
Etrafıma bakındım. Bence beni öldürebilecek bir sey yoktu derken bi anda karşıma tuhaf bişi çıktı. Saçları uzun ama dağınık üzerinde yılanlar dolanan bir kadın kafasını kaldırıp bana baktı ve saldırdı. Kendi mi savundum fakat hızlıydım manamı saldım kılıca aktardım. Fakat aynanda savaşıp manamı kontrol altında tutmak zordu. Bi anda gelen saldırı yüzünden manamı kontrol edemedim ve tamamen salındı. Gözüm bulanıklaştı ve gözümden bir şey akmaya başladı kortrolümü kayıp ettim önüme gelen tüm canavarları öldürüyordum vahşice.
...
Saatler olmuştu gözlerim artık görmüyordu. Gelen kan durmuyor artık sınırıma dayanmıştım.
Bi anda arkamda birinin sarıldığını hissettim.
- Shhh sakinleş artık.
Duyduğum bir sesti fakat tam çıkaramıyordum.
- Hadi ama beni demi öldüreceksin?
Gözümdeki ve vücudumdaki acı azladı. Manam dengelendi.
- İşte böyle kızım...
Yanağımda bir el hissettim.
- Ne yapı-
Azımı kapattı.
- Sessiz ol.
Elleri çekildi bir anda kayboldu.
Gözlerim tekrar görmeye başlamıştı. Etrafıma baktım nerde olduğuma dair fikrim yoktu. Kimdi o?
Kimse yoktu etrafta. O sesi tanıdığıma yemin edebilirdim.
- Clide kimdi o?
- Adını, görünüşünü bilmiyorum. Fakat yakınlarda güçlü manasını hala hissedebiliyorum. Öldüreyim mi?
- Hayır.
Sessizce kontrolden çıkmışken yaptığım katliamı topladım. Avın bitmesine de az kalmıştı. Birazını topladım kalanını Clide büyüyle taşıdı. Tanrıya şükür kimse anlamamıştı.
Avlardan ufak bir dağ birikmişti.
---
Herkez tamamen toplanmıştı. Çoğunluk buraya bakıyordu. Abim, Veliaht prens ve benimki birbirine yakın duruyordu.
Herkezinki sayıldı. Abim 72, Veliaht prens 76, ben ise 84 tane av yakalamıştım. Abim bana baktı. Ablam ve babamında azı açık bir şekilde buraya baktığı aşikardı. İmparator bana baktı.
- Kutlarım Leydi Luna bu yılkı avı sen kazandın.
- Bay Levis bu yıl gururu olmalısınız hem kızınız birinci hemde oğlunuz üçüncü oldu.
- E-evet çok gurur duydum, dedi umursamazca.
Mahrum prens bana baktı umursamazca,
- Başarılarınızın devamını dileriz Leydi Luna.
Kafamda şimşek çaktı. Bu oydu beni sakinleştiren kişi. Bozuntuya vermedim. Fakat mahrum prens neden böyle bir şey yapmıştı? Bi anda o kadar düşündüm ki yere kanlar aktığını fark etmemiştim. Herkez bana baktı hiç birşey yapmadılar mahrum prens yanıma gelip mendil uzattı. Burnumu kapatıp teşekkür ettim. Ama içimden bir seste onun iyi biri olmadığını söylüyor gibiydi.
- Leydi Luna avlarınızı kime adıyacaksınız?
Artık kime vereceğim belliydi.
Bal gibi gözleri olan kişiye verecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Element(Tamamlandı)
FantasyLua hastanede sıradan bir şekilde ölmüştü. Gözlerini açtığında kendini farklı bir odada buldu. Cennette miydi? Kesinlikle cennette değildi. İçeri hizmetliye benzeyen bir kız girdi. Kız ona Atlanes Dükünün kızı olduğunu söyledi. Lua anladı ki oku...