Yeni Sayfa

2K 77 6
                                    

Gözlerimi açtım. Neredeydim ben? İçeri anime cosplayı yapmış gibi bir kız girdi.
- Leydim günaydın!
- Leydim mi?
- Yanlış bir şey mi söyledim leydim?
- Benim adım ne?
Bana baktı.
- Leydim adınız Luna, Luna Atlanes, Atlanes düklüğünün kızısınız.
Durdum. Hey dur bir dakika...
Bu yanılmıyorsam okuduğum Novel'de ki yardımcı sinir bozucu sevimli karakter değilmiydi?
- Leydim iyi misiniz Aile hekimini çağırabilirim.
- Hayır teşekkür ederim. Uykumda tuhaf birşey gördüm de...
Rüya mu görüyordum ama rüya olamayacak kadar gerçekçiydi.
- Çıkabilirsin.
- Ama banyo yapıcaktınız.
- Bundan sonra tek yapacağım.
- Ama... Peki hanımım.
Çıktı. Kendime tokat attım. Gerçekten acımıştı. İyide benim burada ne işim vardı?
Hastanede ölmek üzere olduğumu hatırlıyorum...
Bir dakika bu şu anda Luna'ysam... Bu da demek oluyorki öleceğim...
Nasıl mı? Babam beni öldürecek.
Odada ayna bakındım. Buldum aynada simsiyah saçlı pembemsi bir kırmızı gözlü güzel bir kız duruyordu. Kitapta ki tasvire birebir uyuyordu gözünün kenarında ki ben bile oradaydı. Yoksa bir novel evreninde, Tanrı bana ikinci şansımı vermişti?
Dışarı çıktım. Kapının önünde nöbetçiler vardı.
- Hey imparatorluk kurulalı kaç yıl oldu?
Bana baktı.
- 295 yıl oldu efendim. Ancak içeride kalmalısınız dük emretti.
Tamam bu yıl 295 ise 5 yıl içerisinde öleceğim anlamına mı geliyor?
Novel'de İmparatorluğun kuruluşunun 300.Yıl dönümünden sonra ki hafta ölceğim anlatılıyordu. Nedeni ise babamın yıllardır beni sevmemesiydi. Adam beni istemiyordu resmen. Ancak Diğer oğlu ve Kızına bana davrandığı gibi değildi. Oğlu soğuk mu soğuk ancak kız kardeşi Luana'ya bir o kadar iyi...
Luana ise herkeze iyi davranan ama sert olan gözde ana karakter. Ancak o da bizden nefret ediyor.
Abimiz olcak şahıs Lucas tüm İmparatorluğa yakışıklı yüzü olsun, kılıç yetenekleri olsun adını duyurmuş karater.
Ben ise kimsenin bilmediği sinir bozucu sevimli yan karakterim. Şu anda 16 yaşında olmalıyım. Luana 18 Lucas ise 20 yaşında olmalı. Tamam sanırım herşeyi yola koyabilirim.
Abimin Manası güçlüydü. Ablamında öyle ancak benim hiç manam yoktu. Tip olarak babamın kopyasıydım. Annem gibi Bembeyaz saçlara Luana sahipti. Abiminde saçı siyah beyaz karışıktı. Luana'nın gözleri annem gibi koyu bir yeşildi. Lucasın ki de benim gibi kırmızıydı. Babam Abimle çok gurur duyardı Luana ile de öyle. Ama ben benim vasıfsızın teki olduğumu söylediğini hatırlıyorum. Luna'nın anıları benim zihnimde canlanıyordu ve belleğime tek tek, tek tek kazınıyordı. Ve kulağıma bir ses geldi.
- Ben bu şansı kullanamadım sen kullan...
Sevimli bir sesti. Etrafıma baktım. Kimse yoktu. Yoksa bu gerçek Lunamıydı?
Şaşırıp kaldım. Sanırım bu şansı kullanmalıydım. Öncelikle manamı kullanmayı öğrenmeli daha sonra ruh çağırmayı denemeliydim. Gelen ruhun kademesine göre gücümü anlayabilirdim.
Daha sonra ne yapacağım hakkında fikrim yoktu. Akışına bırakmaya karar verdim. Önce banyo yaptım kısaca üzerime rahat birşeyler giydim. Kesinlikle bu sevimli iğrenç triplerden çıkıcaktım. Elbise giymeyi bırakıp basit giyinecektim.
Üzerime beyaz gömlek ve pantolon giydim. Daha sonra yatağıma oturup manamı nasıl açığa çıkarırım düşündüm. Odaklanmaya karar verdim. Novelde de böyle bir şey geçiyordu sanırım.
Odaklandım içimdeki manayı hissetmeye çalıştım. Birşeyler hareketlenmeye başlamıştı. Heyecandandı galiba. Daha sonra o manayı salmaya çalıştım. İyice odaklanıp salmaya çalıştım. Hiç birşey olmadı bende bıraktım zamanla olucaktı zaten...
Dışarı çıkıp hava almak istiyordum. Kapıdan çıktım bana bakan adamlar,
- Nereye gidiyorsunuz efendim?
- Hava almaya çıkacağım.
- Üzgünüm ama babanız bir hafta boyunca odadan çıkmıyacağınıza dair bize haber verdi.
- Ne?
Geri içeri girdim. Neden cezalandırıldığımı hatırlamaya çalıştım. Hiç bir fikrim yoktu. Yinede dışarı çıkardım. Ölmeden önce az hastaneden kaçmamıştım...
Camdan aşağı baktım. Yüksek değildi. Üzerime bir pelerin aldım. Bende aşağıya ip sarkıttım. Kırılmayacak yere bağladım ve aşağıya tutunarak indim. Daha sonra pelerinin şapkasını kapatıp koştum. Hatıralarımda bulunan kasabaya doğru. On, on beş dakika koşuştan sonra kasabaya girdim. Burda bir çok aktar, terzi gibi gibi şey bulunuyordu.
Ancak yanıma para almayı unutmuştum. Kafamda ki elmas süslemeli tokayı çıkarttım. Bir dükkana girdim.
- Hey bunu kaça alırsın?
Adam baktı.
- Hanfendi bu çok pahalı bir parça onun yerine pelerininizi satmaya ne dersiniz?
- Hmm peki. Ne kadar olur?
- Size 25 altın vereyim.
Bir dakika altın burda ki en pahalı para birimi diye hatııyorum.
- Gerçekten bu kadar pahalı bi parçamı?
- Evet şurada ki imza dikişinden Leydi Misini'nin olduğunu anlayabilirsiniz. Yani evet gerçekten kapışılabilecek parça...
- O zaman şunu 35 altın yapmaya ne dersin?
Para lazımdı. Adam bana baktı.
- Peki ancak daha fazla çıkamam.
- Anlaştık.
- Ancak önce bana yüz maskelerini göster.
Yüzümü saklamam gerekiyordu.
- Tamam buradan gelin.
İlerledik.

Gizli Element(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin