Lucas abime baktım.
- Neden ben gerçekten sizin çocuğunuzmuş gibi gösterdiniz. Hani benim doğumum nedeniyle ölmüştü anneniz.
- Açıkcası sen bir yaşlarındayken annem hastaydı. Ve beş yıl boyunca hastalığı ilerledi sonuç olarak zaten ölü biliniyordi. Babam da gelen leydilerin tekliflerini red etmek için kullandı bu sebebi.
- Ugh gerçekten çok saçma!
Bahane gibiydi resmen.
- Çıkalım hadi.
Kafa salladım. Üçten geriye saymaya başladı. Bir anda koşmaya başladık Sonunda oklar tekrar başlamıştı fakat sonunda köşeyi dönmüştük. Hemen aşağı balkon kapısından girdik. Salona geri dönecektik. Sonunda içeri girdik. Jun ortada yoktu. Yanıma Sebastian geldi.
- Neredeydin?
- Aşağıdaydım.
Ona suikast meselesini söylemeyecektim.
Gözümle Veliahtı aradım. Bulduğumda bana baktı ve gülümsedi. Kesinlikle sinsi bir gülümsemeydi.
- Ben gitmek istiyorum.
- Yoruldun mu?
- Evet.
- Sanırım birazdan dans müziği başlayacaktı. Ama istersen-
- Cidden mi ya.
Dans etmeden gidersem kesinlikle kınanacağıma emindim.
- Sanırım başlıyor.
- Jun, cidden şu anda yok mu?
Sebastiana baktım.
- Bana bir şey söylemedi.
- O halde benimle dans et.
Durdum. Sanırım elimde ki en iyi seçenek buydu.
- Peki Sör Sebastian.
Elini tuttum. Herkez gibi dans edenlerin yanına gittik. Vücudum uyum sağlıyordu şükürler olsun . Yoksa ben kesinlikle dans etmeyi bilmiyordum. Yani öyle olmalıydı.
- Jun'un bu dansı kaçırması yazık oldu.
- Tuh ne kadar yazık ama.
Çok da umurumda değildi açıkçası.
- Neredeyse eş değiştirme kısımı geldi.
- Kimle değiştireceğim ki?
Etrafa baktım. Yanımda ki siyah beyaz saçlı abime baktım.
Bana göz kırpınca ne demek istediğini anlamıştım.
- Abimle eş değiştirelim.
- Abin mi?
Kafa karışıklığı ile baktı.
- Ohh, Lord Lucası diyorsun.
Kafa salladım.
- Abim sanırım iyi birisi olabilir fakat Luana değil bu yüzden ona iyi davranmaya bilirsin.
- Mesaj alındı.
Müzik yavaşca ton değiştiryordu. Bu arada eşler diğer tarafa dönerek diğer eşine elini uzatıyor. Eşin tutması ile dans etmeye başlıyordu. Abime elimi uzattım. Elimi tuttu. Dans etmeye başladık.
- Hep iyi birimiydin?
Kafa salladı.
- Keşte en baştan beri böyle davransaydın.
- Üzgünüm.
- Neyse geçmiş geçmişte kaldı.
- Haklısın. Bu arada müstakbel eşin nerede?
- Bir fikirim yok.
- Seni ekti ha.
- Öyle galiba.
- Üzülme Lua, abin senin kavalyen olur.
- Püft, üzüldüğümü kim söyledi?
Bana tuhaf baktı.
- Ama-
Ayağına bastım.
- Üzgünüm. Biraz yanlış yere bastım.
- Ugh, kesinlikle sorun yok.
Gözünde bir yaş olmasa inanırdım.
- Peki.
Yemin ederim kahkaha atabilirdim.
Bir anda bir titreme geldi. Etrafa baktığım zaman maruz kaldığım bakışları fark ettim. Luana gözünü oymak istiyorum.
- Luana kötü biri değil Lua.
- Bakış açısı farkı.
Yüzüme baktı.
- Sebastian durumundan pek memlun değil gibi.
Sebastiana baktım. Yüzünü ekşitmiş Luananın susmasını bekliyordu.
- Ben de yerinde olsam memnuniyetsiz olurdum o an.
Sessizlik oluştu.
- Oh, bak müstakbel kocan teşrif etmiş.
- Yani?
- Onunla dans etmeyecek misin?
- Yo şu an iyiyim.
- Lua, bu işlerin altından bir şey seziyorum.
- Öyle mi?
- Bir gün umarım bende öğrenirim.
Şarkı bitti.
Sebastian bu tarafa geldi.
- Bir daha asla ama asla bu hataya düşmem.
Kenara geçtik.
- Sanırım susmadı.
- Ugh, kafamın etini yedi resmen.
- Öyledir.
- Ben artık gideceğim.
- Ben de geliyorum.
Luana buraya geliyordu.
- Hadi hızlıca gidelim.
Kafa salladı.
Hızlıca merdivenleri çıkıp kapıdan çıktık.
- Nereye gidelim?
- Terasta biraz soluklanmaya ve konuşmaya ne dersin?
- İtiraz etmem.
- Takip et beni.
Koridordan ilerleyip yukarı çıktık. Biraz daha ilerleyip Sebastian bi kapi açtı. Yüzüme rüzgar esmişti.
Terasa çıkıp kapıyı kapattık.
- Dinliyorum.
- Sana hatırladığım her şeyi anlatacağım.
- Dinliyorum.
- Sana söylediğim gibi seninle konuşmadan önce kimsenin yüzünü hatırlamıyordum. Sanki yüzlerinde bir perde vardı. Büyü ile silinmiş gibi tıpkı.
Bir gece rüyamda her şey açıldı. Her şeyin senin cinsiyetin, adın yüzün, anılar annemiz babamız vesaire. Yüzün küçükken de bunun gibiydi. Parçalar yerine oturdu. İmparatorun yardımı ile seni bir haftadan kısa bir sürede buldum.
- Ben neden hiç bir şey hatırlamıyorum.
Bir anda başka bir dünyadan buraya geldiğim aklıma geldi.
- Sanırım sende de bana yapılan şeyden var.
- Genetik hastalık olabilir, kaza olabilir.
- Anladım.
Rüzgarın ağaçları hışırdatmasından başka ses yoktu.
- Teşekkür ederim. Beni bulduğun için.
- Bana o konuşmayı yapmasan bulamazdım.
- Sebastian sana bir soru sormak istiyorum.
- Sor.
- Bir gün Jun ile benim aramda kalsan kimi seçerdin?
- Tuhaf bir soru oldu ama, kesinlikle seni seçerdim. Seni 6 yıl çocuk aklımla aradım. Ayrıca annemize seni koruyacağıma dair sözüm var.
- Sana söylediğim tuhaf gelebilir ama.
- Ama?
- Jun'da tuhaf şeyler seziyorum.
- Ne gibi?
- Sanki bi şeyler döndürüyor.
- Bunu dikkate alacağım.
- Teşekkürler.
Bir sessizlik oluştu.
- Annemin dış görünüşünü hatırlıyor musun?
- Tam olarak hafızam da belirli bir şey yok tamamen tarif edemem ama kesinlikle senin gibi saçları ve gözleri vardı.
- Gözleri mi?
- Bu gözleri kimden aldık zannettin annemden. Eski dosyaları karıştırdım biraz bu gözlerle doğan çocukların hepsinin bir elementi kontrol edip güçlü büyücüler oldukları yazıyordu.
- İmparatorluğun mavi, kırmızı sembolize gözleri gibi mi?
- Sanırım.
- Saçların Babamın ailesinden mi?
- Aynen öyle, onlarda genetik değil sadece babam gibi kızıl saçlarla doğmuşum.
- Tonu çok güzel.
- Kıskandın mı?
- Hayır, sende daha güzel duruyor.
Yüzüme baktı. Gözleri mi dolmuştu?
- Hey ağlayacak mısın?
Kafasını eğdi. Bir anda sarıldı.
- Seni ne kadar aradım haberin var mı? Sanki bir perde inmiş gibi yüzün her şeyin bir anda gitmişti. 6 yıl gezdim, 4 yıl araştırma yaptım. Ama seni sonunda buldum. Tam umutsuzluğa düştüğüm, sonunda bıraktığım zaman da çıktın geldin.
Sırtına pat pat yaptım.
- Özür dilerim seni unuttuğum için.
Gözlerim istemsizce doldu. Kolumla sildim. Bu içten duygular nerdendi? Gerçek Lua'nın duyguları mıydı bunlar?
- Geçmişimle ilgili hatırlamadığim çok şey var. Sadece sen değil, bir kaç yıl önce ki olayları bile doğru düzgün bilmiyorum.
- Bu bir hastalık olmalı. İzin ver yardımcı olayım.
- Hastalık değil buna eminim.
- Nasıl bu kadar eminsin?
- Çünkü-
Bunları ben yaşamadım diyemezdim ya?
Yüzüme odaklandı.
- Çünkü bu bir lanet gibi. Bazı şeyleri kendim yaşamamış gibi hissediyorum.
Yarım yamalak doğru bir cümleydi.
- Nasıl yani?
- Bilmiyorum. Sadece önemli olaylar var o da çok öncesinin değil ama ben yaşamdın gibi hissediyorum. Fakat sen, anne babamız, beni buraya gelişim burda yıllarca kalışım sınırlı hatıram var.
- Bu tuhaf. Çok tuhaf.
- Seninle bahçede ki salıncakta salladığımızı hatırlamıyor musun? Ya da sana verilen derslere beni de zorla getirmen? Veya herhangi bir anı.
- Üzgü-
Gözüm kararır gibi oldu. Gözümün önüne bir salıncak ve salıncağın üzerinde bir çocuğun görüntüsü geldi. Kızıl saçından anlamıştım. Bu Sebastiandı. Elini bana uzattı. Tutmak için uzanırken, beni omuzlarımla sarsması gerçekliğe getirdi.
- Beni görüyor musun?
- İyiyim.
- Değilsin.
- Hayır sadece bir şey hatırladım, geçmişten.
- Böyle olacaksa lütfen kendini zorlama hatırlamasan da olur ama lütfen-
- Sorun yok.
- Kesinlikle büyüydü bu Lua. Büyüyü yapan kişi çok yetenekli. İkimize de bu büyüyü yapmış anlaşılan fakat bana yaptıyı büyüyü tamamamlayamamış...
Hayır, ben sadece başka bir evrenden geliyorum Sebastian, demek istedim.
- Nasıl bu kadar eminsin?
- Kalbinden sızan bozulmuş büyüye bak.
- Büyü mü-
Azım açık kaldı.
- Kesinlikle normal bir büyü değil bu. Bu bir hafıza büyüsü değil. Bu öyle bir büyü ki çok güçlü bir mana istiyor.
- Ne demek istiyorsun?
- Bana söylemediğin bir şey var mı?
Kesinlikle söylememeliydim fakat kelimeler azımdan dökülmek üzereydi.
- Ben başka bir evren-
Azımı kapattım.
- Evet sen?
- Oh bir şey yok.
Yüzüme ters ters baktı.
- Lua lütfen sana yardımcı olmam için anlat bana?
Sanırım artık kaçış yolu yoktu.
- Ben başka bir evrenden geliyorum. Bu evreni kitap olarak okumuştum.
- Ne?
- Sanırım, şu anda sana deli gibi geliyor olabilirim.
- Hayır, şu anda kalbinden gelen büyünün neden bu kadar güçlü olması anlaşılabilir, devam et.
- Luana'nın azından okuduğum bir kitaptı bu. Kesinlikle annemin abisinin önünde kara büyü kullandığım için öldüğüm yazıyordu. Luna ve Jun yan yana idam edildi. Ve kitapta karakterim sinir bozucu sevimli olmaya çalışan tuhaf bir karakterdi. Sanırım sevimli olmak istemesi de sevilmek istediği içindi fakat kitapta tam olatak sen yoktun. Adın bir kaç kez geçmişti.
- Yani şu an önceden olacakları ya da bir geleceğin alternatifini biliyorsun. Fakat şu anda muhtemelen tamamen değişti.
- Sanırım, kitapta Jun ile nişanlı falan değildim.
- Ayrıca şu anda bir kitap için yazılmış bir evrende olabiliriz demek oluyor bu.
- Hiç bir fikirim yok.
- Tuhaf, çok tuhaf.
- Oh ayrıca, geldiğim dünyada da isimim Lua'dı.
- Cidden mi?
Kafa salladım.
- Tuhaf şeyler var Lua.
- Biliyorum.
- Annemin ya da babamın senin üzerinde bir şey yaptığını hatırlıyorum. Kitapta geçmişin ile ilgili bir şey var mıydı?
Kimin yaptığından emin değil gibiydi.
- Luananın görüşünden olduğu için hiç bir şey yoktu.
- Peki, bundan sonra dikkatli olmalıyız ondan önce biraz dinlenmeye gidelim. Yarın tekrar konuşuruz.
Kafa salladım.
- Güzel, git dinlen.
Yüzüme baktı. El salladı.
Döndüm odama gidiyordum. Kesinlikle gerçek kardeşi olmadığımı sadece bedeninin kardeşinin olduğunu öğrenince hayal kırıklığına uğramış olmalı.
Asıl soru neden bir kitap evreninde olduğumdu. Kesinlikle atlında yatan bir şey vardı.
Üzerine gitmelimiydim yoksa hiç bir sey yokmuş gibi devam etmelimiydim.
Belki okuduğum şeylerde geleceğe dair bir ip ucu bulurdum. Sonuç olarak kesinlikle zaman çizgisi aynıydı. Değişmeyecek etkinlikler ve olaylar olabilirdi.
Daha önemlisi ölümüme neredeyse 4 yıl kalmıştı fakat ben çoktan hedef haline gelmiştim. En küçük hatamda kesinlikle ölebilirdim. Kesinlikle doğru kişilere güvenemem gerekiyordu. Kuşkuluydum, hemde çok şu anda kime güveneceğimi şaşırmıştım. Veliahta sinirliydim bi o kadar da minnettardım. En azından gözümü biraz daha açmıştım. Bu sayede Jun'un şüpheli davranışları gözüme çarptı.
Mesela bu gece neredeydi? Beni bırakıp gitmemesi gerektiğini biliyordu.
Bunun altını dişmem gerekiyordu.
Öncelikle Novelden hatırladığım bir şey varmıydı önceliğim buydu.
Bir ip ucu, en ufak bir şey bana yardımcı olabilirdi.
Belki de ölümüme bir kaç adım yaklaştırabilirdi. Hepsi yapacağım hamlelere bağlıydı.
Tek emin olduğum şey Sebastina güvenme isteğimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Element(Tamamlandı)
FantasyLua hastanede sıradan bir şekilde ölmüştü. Gözlerini açtığında kendini farklı bir odada buldu. Cennette miydi? Kesinlikle cennette değildi. İçeri hizmetliye benzeyen bir kız girdi. Kız ona Atlanes Dükünün kızı olduğunu söyledi. Lua anladı ki oku...