28.Bölüm

47 9 28
                                    


Ben tarihleri karıştırmışım!😅Dolayısıyla saatlerde karıştı. Uzun zamandır bölüm atmıyordum ama geldiim! Artık haftada 1 bölüm kesin, elimden geldiğince 2. bölümü atmaya çalışacağıım ama olmazsa 1 bölümle yetinin skdskkds 😂 Bir önceki bölümün son kısmını okuyuun, sonra geri bu bölüme başlayıınn.

Bölüm bence hoş oldu:) İyi okumalar!...

^^^

Anneler ölmez ki zaten... Anneler bayılmaz, anneler hasta olmaz, anneler... Anneler ölmez, ölemez, ölmemeli. Akın'ın annesi de ölmedi, ölemedi. Oğlunu bırakamadı, üzülmesine izin vermedi. Yıkılmasına izin vermedi. Güçlü kalmaya çalıştı -ki öyle de oldu. Ama benim annem yapamadı, kalamadı, üzülmeme ve yıkılmama izin verdi. Çünkü, çünkü mecbur kaldı. Mecbur bırakıldı. Kim yüzünden, neden yüzünden bilmiyorum ama öğreneceğim. Şimdi değil, sonra değil ama bir gün öğreneceğim. Bir gün anneme yapılanlarla ilgili her şeyi öğreneceğim. Öğrenmek zorundayım. Bunu kendime zorunlu kıldım. Annem için bunu öğrenmek zorundayım. Ve öğrendiğim zaman... Öğrendiğim zaman intikamımı alacağım. Ne uğruna olursa olsun ben o intikamımı alacağım.

...(Bir süre sonra)

Gözlerimi açtığımda bir bankta oturmuştuk. Kafam birinin omuzundaydı. O biri de etrafı izliyordu. Kim miydi? Tabi ki Akın. Başımı, omuzuna koyabileceğim tek kişi Akın. Başkasının omuzuna başımı koyamam. İsteyemem, güvenemem... Yapamam. 

''Akın?'' dedim esnerken. Akın bana dönüp, gülümsedi.

''Pelin'' Gülümsemesini görünce ben de gülümsedim.

''Mutlusun?'' dedim sorar gibi gülümseyerek. İçimden bu sorunun olumsuzu olmasını kabul etmiyordum bundan dolayı böyle sormuştum. Onaylar biçimde başını salladı ve gülümseyerek cevap verdi.

''Mutluyum...'' Elini tuttum.

''Annen yaşıyor, sen mutlusun, beraberiz''

''Annem yaşıyor, mutluyuz ve beraberiz...'' dedi gülümseyerek durgun ses tonuyla. Yerimde dikleştim ve kaşlarımı çattım.

''O zaman neden hala üzgünsün?'' dediğimde yüzüme direkt olarak baktı birkaç saniye. Sonra derin bir nefes aldı ve konuştu.

''Çünkü senin annen şu an yok.'' dediğinde kalakalma sırası bendeydi. Yüzüm düştü. Annemin ŞU AN olmadığını hatırlamak... Annemin şu an değil, bundan sonra olmayacağını hatırlamak dünyadaki en kötü şey olabilir. Gerçi ben hiçbir zaman unutmamıştım ki... Unutmayacağım da... Kendimi unuturum, annemi unutmam.

''N-ne alakası var bunun konuyla?'' dedim sesimi düzgün çıkarmaya çalışırken. 

''Çok alakası var. Sabahtan beri beni mutlu etmeye çalışıyorsun ama seni tanıyorum Pelin... Hem de çok iyi tanıyorum. Benim annem için beni mutlu etmeye çalışırken aklının annene gitmemesi için her şeyi yaptığını biliyorum.'' Gözümden bir damla yaş düşerken ben dim dik Akın'ın yüzüne bakıyordum. Akın tekrardan derin bir nefes aldı ve ekledi.

''Ve ben annene bunu yapanı bulmak istiyorum'' dediğinde kaşlarımı çattım.

''N-ne?'' dediğimde kafasını onaylar biçimde hızla salladı.

''A-akın polisler zaten arıyor...'' dediğimde sesim bir yandan bulmasını istiyordu ama bir yandan başına bela alır diye istemiyordu. Çünkü ben annemin yokluğuna zaten alışmaya çalışıyordum. Annemin yokluğuna karşın yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ve karşılığında yapabileceğim hiçbir şey olmayan bir şey için, benim yüzünden birinin başına dert almasını istemiyordum...

''Babama da aratacağım'' dediğinde kaşlarım hızla havaya kalktı. İki yana başımı salladım. Babasının benim için uğraşmasını istemiyordum.

''Hayır... Hayır, Akın. Lütfen'' dedim, dediğini onaylamayarak. 

''Pelin boşuna onaylamamazlık yapma. Ben aileme, anneni aratacağım.'' dediğinde son noktayı koymuş gibiydi. Bir şey demedim. Ama izin vermeyecektim. Zaten polisler arıyordu, istemiyordum. İstemiyordum, evet. Şu anlık annemin katilini bulmak istemiyordum. 

Anne, çocuk sahibi olan, çocuğun bakımını üstlenen, çocuğunu büyüten kişiye denirmiş. Ben hiç bu zamana kadar anneliğin tanımına bakmamıştım. Gerek duymamıştım. Ne gerek vardı ki, değil mi? Ben de 'Gerek yok' diyordum ama var. Varmış. Olmalıymış. Şu an, tam şu an lütfen bir düşünür müsünüz? Sizce anne ne demek? Annelik ne demek? Sizin için bu kelime ne anlam taşıyor? Siz bu kelimeyi bir kere mırıldanınca aklınıza gelen şey sizin için önemli, değerli bir şey mi yoksa siz o kelimeyi söylediğinizde aklınıza gelen şeyi hatırlamak istemeyecek misiniz?

Benim için annelik, çocuğu sadece doğurana değil büyütene de denir. Annelik, kutsaldır. Annelik, önemlidir. Annelik farklıdır, anne farklıdır. Herkes anne olur ama herkes annelik yapamaz. Her kadın bir anne adayıdır. Ama her kadın annelik yapamaz. Herkes abla olabilir. Teyze, hala, yenge olabilir. Ama anne olup da, annelik görevlerini üstlenemez. Annelik, iş değildir. Annelik, görev değildir. Annelik, sevgidir. Annelik, gülümsemektir. Annelik, anlaşabilmektir. Annelik, her şeydir. 

Ben sessizce ileriye doğru bakarken yanımıza gelen Ege ve Buray gülümseyerek Akın'a bakıyorlardı. 

''Ege bir sus artık ya!'' dedi Buray isyanlar içerisindeyken. Sessizce yüzlerine bakmaya devam ettim. Akın gülümseyerek konuştu.

''Ne yaptın yine Ege?'' dediğinde Ege eliyle alnına vurdu.

''Ya niye hep ben suçlu oluyorum? Ben hiçbir şey yapmadım. Benim bir suçum yok.'' dediğinde Buray, Ege'nin omuzuna vurdu.

''Ne senin suçun yok be! Köpeği kışkırttın az kalsın bana saldırıyordu'' dediğinde ağızım açık bir şekilde Ege'ye baktım. Bana baktıktan sonra gülümseyerek konuştu.

''Sen de beni kızların üstüne ittin'' dediğinde kafam bu sefer Buray'a döndü. Buray, Akın'a. Akın, Ege'ye. Ege, bana. Ben Buray'a bakıyordum. 

''Ya oğlum siz ne yaşıyorsunuz?''  dediğinde gözlerim yavaşça Akın'a kaydı. Bana bakmıyordu. Gözleri direkt olarak Ege ve Buray'daydı. Yandan ne kadar durgun gözüküyorsa önden o kadar mutlu gözüküyordu. Peki, hangisi gerçek olandı? Durgun olan o yan tarafı mı? Yoksa mutlu olan ön tarafı mı? İçimdeki ses mutlu olan ön tarafını istiyordu, onu kabullenmeye çalışıyordu ama ne olursa olsun durgun olan o yan tarafı olduğunu biliyordum. O durgunluğunu ne ben, ne Ege, ne de Buray düzeltebilirdi. O durgunluğunu sadece annesinin iyi olması düzeltebilirdi. Ve bunun içinde sadece dua edebilirim. Benim elimden gelen sadece bu...

Hoşlandığım kişi, aşık olduğum kişi, sevgilim... Karşımda içten içe acı çekiyor ama ben hiçbir şey yapamıyorum. Tek yaptığım bekleyip, dua etmek. Elimden hiç mi bir şey gelmiyordu? Hiç mi bir şey yapamazdım? Ne kadar saçma bir şeydi bu?

Ben kendi kendime düşünürken Buray ve Ege'nin yanımızdan uzaklaştığını gördüm. Hemen Akın'a döndüm. Akın'da bana bakıyordu.

''Akın''

''Pelin?'' dedi sorar gibi.

''Hı, he. Efendim?'' dedim kendime geldikten sonra.

''İyi misin?'' dediğinde bekledim... İçinde acı çekiyordu ama hala beni soruyordu. O iyi değildi ama benim iyi olup, olmamamı soruyordu.

''Bunu yaparsam iyi olacağım'' dediğimde kaşlarını çattı. Sorusunu bekledim. 

''Neyi?'' dediğinde dudağına yapıştım. 

Bul Beni (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin