''Pelin tamam ağlama artık, saat geç oldu. Baban da yok. Onu aramamız lazım, hadi lütfen'' dedi Ceyda gözümden akan yaşları silerken. Gözlerim Akın'a kaydığı anda başını telefonundan kaldırıp, konuştu.
''Ben bir arkadaşımla konuştum, aramamıza yardım edecekmiş. Ama Pelin kalkman lazım artık... Ağlama artık... Senin ağlaman ne anneni geri getirecek, ne de babanı bulmamızı sağlayacak. Sadece kendini yıpratacaksın. Hadi, kalk'' diyip elini uzattığında önce ona sonra eline baktım. Ceyda, Akın'ın eline bakıyordu. Ceyda'nın bu bakışı görmemle Akın'ın elini görmezden gelerek ayağa kalktım.
Akın dediğinde istemesem de haklıydı. Benim ağlamam hiçbir şeyi değiştirmeyecekti, ağlamayı bırakıp babamı aramam lazımdı. Annem, babamın her şeyiydi... Babam, annemsiz ne yapıcak? Ya- Ya kendine bir şey yaptıysa!? Ya kendine bir şey yaptıysa?!
''Ceyda... Ceyda babam, babam kendine bir şey yapmaz değil mi? Yapmaz dimi?!'' dedim korkuyla. Pelin kolumu tuttu, destek olur gibi.
''Pelin... Sakin ol... Baban seni bırakmaz... Bırakamaz... -ki Allah Korusun bıraktı diyelim seni birine emanet etmeden, seni teselli etmeden bırakmaz, bırakamaz Pel-'' diyecekken kapı çaldı. Akın bize 'Bekleyin' işareti yaptıktan sonra kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında karşımızda polisleri gördüm.
''Buyurun?'' dedi Akın polislere.
''İnceleme için geldik, izninizle evi incelememiz lazım.'' dedi sonra Ceyda'ya ve bana baktı.
''Pelin Özcan kim?'' dediğinde Ceyda ve Akın bana döndü. Ben yavaş ve sakince konuştum.
''Benim memur bey...'' dediğimde polisler Akın'a baktıktan ve içeri doğru bir adım attılar.
''Karakola kadar bizimle gelmeniz gerek hanımefendi'' dediğinde kafamı iki yana salladım.
''Olmaz! Babam, babam ortalıkta yok. Onu bulmam lazım, lütfen...'' dediğimde yüzlerinden 'Hayır' diyecekleri belliydi. Akın bunu fark etmiş olacak ki konuştu.
''Pelin sen git... Biz arayacağız, hadi Pelin...'' dediğinde yüzüne baktım.
''Siz? Ceyda ve sen mi?'' dediğimde anlamamış bir şekilde kafasını salladı.
''Ev-'' derken araya polis girdi.
''Pelin Özcan bizimle karakola gelmeniz gerekiyor!'' dedi tekrar ederek, bastıra bastıra. Ona dönüp,
''Tamam...'' dedim. 2 polis önümde ilerlerken ben de arkalarından gittim. Geriye kalan 4 polis muhtemelen evi araştıracaklardı. Polis arabasına bindiğimizde öne 1 polis, yanıma ise 1 polis oturdu. Yol boyunca hiç konuşmadım. Karakola geldiğimizde yavaşça arabadan indim. Polis yanıma gelip, kolumu tuttu. Tutmasıyla olduğum yerde durdum ve dik dik koluna baktım. Polsi anlamış olacak ki konuştu.
''Prosedür gereği hanımefendi'' dediğinde sinirle konuştum.
''Ben suçlu değilim, benim annem ölmüş ve siz beni suçluymuşum gibi karakola getiriyorsunuz üstüne kolumu tutuyorsun. Oldu olacak kelepçe takın isterseniz!'' dediğimde yavaşça kolumu bıraktı. Bırakmasıyla hızla karakola girdim. Diğer polis önüme geçince onu takip etmeye başladım. Beklememi istediklerinde olduğum yerde durdum. Polis bir odanın kapısını çalıp, içeri girdi. Girmesinin üstünden yaklaşık 5 dakika geçtikten sonra geri çıkıp, bana döndü.
''Buyurun, sizi bekliyorlar'' dediğinde yavaş adımlarla odaya girdim. Sorgu odasıydı. Ne bekliyordum ki? İnsan gibi bir yere götürdüklerini mi? İşte benim yapıp, yapmadığımı sorgulayacaklar.
''Pelin Özcan'' dedi polis, ben karşısındaki sandalyeye otururken. Cevap vermedim.
''Anneniz öldüğü zaman neredeydiniz?'' dediğinde gözlerimin dolduğunu hissettim. Yanında olamamıştım. Annemin zor zamanında yanında olamamıştım.
''Okulda.'' dedim kısa cevap vererek. Bu konu hakkında konuşmak istemiyordum.
''Kiminleydiniz?''
''Arkadaşımla'' dedim dalga geçer gibi.
''Arkadaşın kim?'' dedi. Sesinden sinirlenmeye başladığı belliydi.
''Ceyda.''
''Soyadı?''
''Ceyda Çelik'' dediğimde yan tarafımızdaki siyahlı cama beni göstererek işaret yaptı. Ben bu işareti biliyordum... Ceyda'yı araştırmasını istemişti o camın arkasındaki kişiye...
''Eve geldiğinde ilk ne gördün?''
''Annemi.'' dedim tekrardan dalga geçer gibi. O beni sinirlendiriyorsa ben de onu sinirlendirirdim.
''Ne yapıyordu?'' dedi dediğimi ciddiye alarak.
''Yerde y-yatıyordu'' dediğimde gözümden ilk damla göz yaşım düşmüştü.
''Ha yani sen gelmeden önce olan bir olaydı?'' dedi sorar gibi. Yüzüne 'Ciddi misin?' der gibi baktıktan sonra sinirle konuştum.
''Annemi benim öldürebileceğimi mi söylüyorsun?'' dediğimde dediğimi umursamadan soruma ekledi.
''Söylemeli miyim?'' dediğinde iyice sinirlenmiştim.
''Kendi annemi neden öldüreyim?!''
''Kendi annesini öldüren bir çok çocuk var''
''Ben onlardan değilim!'' dedim sinirle bir kez daha.
''Nereden bileyim bunu?'' dedi sakinliğini koruyarak. Ve sakinliğini koruması beni daha çok sinirlendiriyordu. Beni 'Annemi öldürmekle' suçluyordu ve bunu sakince yapıyordu. Amacı 'Beni sinirlendirip, bir delil elde etmek.' olduğunu hatırlayınca sakinleştim. Derin derin nefesler aldıktan sonra tekrardan sessizleştim.
''Ha kabul ettin suçunu yani?'' dediğinde yine sustum.
''Peki senin dediğin gibi olsun. O zaman bana deliller bul.'' dediğinde hızla ona döndüm.
''Ne?''
''Katilin sen olmadığına dair bana kanıtlar bul diyorum'' dediğinde derin bir nefes aldım.
''Neden yapayım bunu? Polis olan sensin ve bunu bulması gereken de sensin'' dedim tek kaşımı kaldırarak.
''Çünkü eğer şu an senden başka suçlu bulamazsak, cinayet işlendiği saatte evde bulunmaktan göz altına alınacaksın.'' dedi beni sinir eden sakinliğini korurken.
''Ben bir şey yapmadım ya!'' dediğimde derin bir nefes alıp, sandalyesine yaslandı.
''Ortada bir katil yok. Evde cinayet işlendiği saatte senin evde olduğun öğreniliyor ve sen hala 'Ben değilim.' mi diyorsun?'' dediğinde 'ofladım' . Ne yapıcaktım? Kendi annemi öldürmekle suçlanıyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bul Beni (TAMAMLANDI)
Romansaİnternetten tanıştığı birini hayatına dahil mi edecekti? Yoksa önceden hayatında olan biri tekrardan ama bu sefer daha güçlü bir şekilde mi hayatında yer alacaktı? Yalanlar, iftiralar, itirafların hava da uçuştuğu bu hikaye de sende olmak ister misi...