15.Bölüm

95 23 55
                                    


''Ne demek istiyorsun Ceyda?'' dediğimde geçti. Beni ne dinlemişti ne de soruma cevap vermişti. Arkasına bakmadan oradan uzaklaştı. Ben de yavaş adımlarla eve doğru yürümeye başladım. Çantamı açtım, içinden kulaklığımı çıkarıp taktım. 

''Anne ben geldim!'' dedim ama ses gelmedi.

''Anne?!'' dedim ama yine ses gelmedi. Ayakkabımı çıkardıktan sonra kapıyı kapatıp, içeri geçtim. İçeriye girdiğimde gördüğüm manzarayla elim ayağım boşaldı. Gerçekten boşaldı. Elimdeki telefon ve kulaklık yere düştü.

''Anne!'' dedim yerde kafasının üstünden kan akan kişinin yanına çökerken.

''Anne! Anne ne oldu? Uyan! Duyuyor musun beni?! Anne!'' Göz yaşlarım kendiliğinden akmaya başlarken annemin saçlarının arasını açıp, kan gelen yere baktım. Kandan hiçbir şey gözükmüyordu...

''Anne uyan nolur! Anne! Anne nolur!'' dedim göz yaşlarımın arasında. Hızla arkamda yerde duran telefonuma uzandım. 112'yi aradım. 

''A-alo! Alo! Acilen ambulans lazım...'' dedim. Ama karşıdan gelen sesleri duyamıyordum. Sanki dışarıdan gelen herhangi bir sese kapalıymış gibiydi beynim.

''Başı kanıyor! Acil! Lütfen...'' dedikten sonra diğer elimle göz yaşlarımı sildim. Adresi sorduğunda hızla adresi söyleyip, telefonu kenara attım.

''Anne nolur uyan! Nolur... Anne!...'' Elini tuttum.

''Bu olayları kenara iticektik, bana karşı oynanan oyunlara karşı elimi tutup, kaldıracaktın beni... Anne! Ne olur uyan... Nolur anne...'' Eğilip nefes alıyor mu, almıyor mu diye nefesini dinlemeye çalıştım... 

''Anne! Nefes al! Nolur nefes al, beni nefes aldırdın sende al! Sende alsana! Beni bırakamazsın! Hangi hakla?! Söz vermiştin bana! Söz vermiştin bana! Ben büyüyüp, mesleğimi elime alana kadar yanımda olacaktın! Söz vermiştin! Nereye gidiyorsun ya?! Anne...'' dedim. Sesim sonlara doğru kısılmıştı. Kapının çalmasıyla hızla kapıya koştum. Kapıyı açmamla 3 hemşirenin içeri girmesi bir oldu. Ben kalakalmış onlara bakarken tanıdık sesle gözüm kapıya döndü.

''Akın...'' diyip her şeyi bir kenara bırakıp sarıldım.

''Akın gitti... Annem bıraktı beni, gitti... Söyle gitmesin, o seni sever. Söyle gitmesin...'' dediğimde ellerini belime doladı.

''Pelin...''

''Akın nolur söyle uyansın, açsın gözlerini...'' dediğimde Akın'ın arkasından hemşireler annemi götürüyorlardı. 

''Anne! Annemi götürmeyin lütfen... Lütfen götürmeyin. O beni bırakmaz... Valla! Yemin eder-'' derken araya Akın girdi.

''Pelin bırak işlerini yapsınlar...'' dedi üzgün ses tonuyla.

''Akın! Götürüyorlar annemi, neyini bırakayım? Neyini bırakayım!? Bırakan bırakmış zaten beni...'' dediğimde istemsizce göz yaşlarım daha da akmaya başladı. Yere çöktüm... Sayıklamaya başladım...

''Gitme... Gitmeyecektin, bırakmayacaktın beni... Babam? Babam ne yapıcak sensiz? Ben? Ben ne yapıcam ya sensiz? Sen hangi hakla beni bıraktın? Hangi hakla! Neden? Neden?... Hep uslu çocuk olmaya çalıştım, hep akıllı olmaya çalıştım. Seni üzmemeye çalıştım... Ters giden neydi ki bıraktın beni?... Hem babam- Babam!'' dedim bağırarak. Hızla ayağa kalktım. 

''Pelin ne yapıyorsun?!'' dedi Akın telaşla.

''Akın babam... Babamın haberi yok? Babam ne yapıcak? Babam, annemsiz ne yapıcak? Ne düşünücek? Ona söylemedim... Çok kızar... Kızıcak ama kendine kızıcak, 'Neden annemi yalnız bıraktı?' diye. Bana yansıtmayacak sinirini ama içten içe kendini sinirli olucak... Akın babam ne yapıcak?...'' dedim Akın'ın gözlerine bakarken. Akın bana yaklaşıp, ellerimi tuttuktan sonra konuştu.

''Pelin sen çok güçlüsün... Değil misin? Bugüne kadar anneni üzmemek için her şey güzelmiş gibi gözükmeye çalışmadın mı? Çalışmadın mı Pelin?! Şimdi de öyle yapıcaksı-'' derken hızla araya girdim.

''Yapamam! Bu sefer yapamam! Bu sefer olmaz! Çünkü 'Üzülür' diyeceğim bir annem yok! Annem yok! Sabah vardı ama şu an yok! Şu an yok! Allah kahretsin! Annem şu an yok... Şu an beni bıraktı... Şu an gitti... Şu an unuttu beni...''

''Pelin! Annenin seni unutabileceğini düşünebiliyor musun gerçekten -ki öyle bir şey düşünüyorsan anneni benden bile fazla tanıyamamışsın... Annen seni unutmaz, babanı unutmaz... Annen senin olmadığını düşünemez...Pelin... Pelin yapma! Yapma kendine bunu! Üzme kendini-'' derken sinirle araya girdim.

''Akın! 'Üzme kendini' ne demek? 'Üzme kendini' ne demek ya?! Annem gitmiş benim... Gözümün önünde ö-öldü... Öldü benim annem... Benim annem öldü Akın... Babam... Babamı aramam lazım...'' dedim ve ellerini bırakıp, telefonumu açtım. Arama kısmına girdikten sonra 'Babam'a  tıkladım. Telefonu kulağıma götürdüm. Ellerim titriyordu. 

''Alo kızım?'' dedi... Dedi babam... Mutlu sesiyle... Bir şey olmuş... Evet bir şey oldu kötü bir şey oldu ama ona güzel bir şey olmuş... Göz yaşlarımı sildim ve konuştum.

''Baba?''

''Efendim?''

''Annem gitti...'' dedim birden.

''Nereye? Yemek mi yapmamış? Öyleyse kitaplığına para koymuştum, oradan al parayı. Git kendine poğaça falan al'' dediğinde göz yaşlarım daha da çok akmaya başladı. Akın sessizce beni izliyordu.

''Baba... Annem kalıcı gitmiş'' dediğimde karşıdan gelen nefes sesiyle korktuğunu anladım.

''Ne?''

Bul Beni (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin