8. Bölüm: "Kaza"

121K 5.7K 926
                                    

Bölüm şarkısı;
Barış Akarsu: Islak Islak

🖤

Marangozhaneye geldiğim de tam önünde duraksadım. Nedensiz bir heyecan içimde belirdiğinde bir kaç derin nefes almış büyük kapıdan içeriye öyle girmiştim. İçeriye girdiğimde ise kimseyi görememiştim. Bakışlarım etrafta dolandığında bir masa, masanın hemen önünde karşılıklı olacak şekilde sandalyeler olduğunu görmüştüm. Bir tarafın duvarı boydan boya rafları mobilya dergileri ile dolu olan dolapla kaplıydı. Onun haricinde masanın hemen arka duvarında resimler asılıydı.

Odanın bir tarafında arka bölüme açıldığını tahmin ettiğim kapı vardı. Etrafı incelemeyi kestikten sonra adımlarımın yönü oraya çevrildi. Kapıyı açıp içeriye girdikten sonra beni geniş ve uzun bir koridor karşıladı. Gürültülü bir ses kulağıma dolduğunda bu sesin hemen koridorun sonunda ki kapıdan geldiğini anladım. Ses o kadar yüksekti ki elimde olmadan gürültüden dolayı yüzümü buruşturdum. Muhtemelen orada çalışılıyordu. O yüzden adımlarım koridorun sonunda ki kapının hemen önünde durdu.

Boşta olan elimle kapının paslanmış eski kolunu tutup kapıyı açtım. İçerisi çok fazla büyüktü. Adını bilmediğim bir çok büyük makina vardı içeride. Bakışlarım o büyük makinaların önünde üstleri çıplak sadece altlarında şort yada pantolonla çalışan insanlara dokundu. Pekala böyle bir görüntü ile karşılaşacağımı düşünmüyordum o yüzden şaşırmıştım.

Bakışlarım o kişiler arasında Ömer'i ararken kısa bir süre sonra elinde ki büyük tahta parçasını testere ile kesen Ömer'i görmemle dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Elbette ki şaşırdığım Ömer'in testere ile odun kesmesi değildi. Şaşırdığım şey gördüğüm görüntüsüydü. Onun da diğer çalışanlar gibi üstü çıplaktı. Üzerinde sadece siyah pantolonu vardı. Pantolonunu takılı siyah kemerin hemen üzerinde belirgin karın kaslarına aralıklı dudaklarımla baktım. Boynunda o hiçbir zaman çıkarmadığı gümüş zinciri vardı. İçerisi sıcak olduğu için terlemişti ama terli ve çıplak vücudu tuhaf bir şekilde güzel görünüyordu. 

Kimse içeride ki yüksek sesli gürültüden dolayı benim geldiğimi duymamıştı. Ömer önünde ki tahta parçasını kestikten sonra elinde ki testereyi köşeye bıraktı. Eğildiği yerden doğrulurken elinin tersi ile alnına yapışan saçlarını geriye doğru attı ve o an gözleri kapının hemen önünde bulunan beni buldu.

İlk başta gözlerini kısarak olduğum yere baktı. Sanırım burada gerçekten olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. Anladığında ise kara gözleri şaşkınlıkla irildi. Aramızda ki mesafeden ve gürültüden dolayı duymasam bile hareketlenen dudaklarından, "Tuğba?" Dediğini anlamıştım.

Gülümseyip ona el salladım. Bakışlarını benden çekip kısaca etrafına baktı ardından hızlıca bana doğru yürümeye başladı. Yanıma geldiğinde, "Merhaba." Diye mırıldandım duyabileceği kadar yüksek bir sesle. Ömer bana cevap vermeden, beni kapının dışına doğru yürüttü ve benimle beraber gelerek kapıyı ardımızdan kapattı.

"Senin burada ne işin var?" Diye sordu. Gürültülü ses koridora gelse bile, arka planda kalıyordu. Ömer'in kara gözlerinde artık şaşkın bir ifade yoktu. O bakışlar yerini sert bir ifadeye bırakmıştı.

"Bugün ablamlarda gün vardı. Biliyorsun ev buraya yakın. Bende senin için yiyecek bir şeyler getirdim." Elimde ki tabağı kaldırarak ona gösterdiğimde bakışları kısaca tabağa dokundu ardından tekrar beni buldu. Yüzünde ki sert ifadeye duraksayarak baktım. "Gelmeme mutlu olmamış gibisin?"

Ağır Abi | Mahalle KurgusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin