Bölüm şarkısı;
Yıldız Tilbe: Gül Zamanı🖤
Kendimi arafta kalmış gibi hissediyordum. Sanki hiçbir yere ait değilmişim gibi.
Sözlendiğim zamandan bu yana bir hafta geçmişti. Sorunsuz bir şekilde okula gidip gelmiştim. Ve hiç istemediğim o hafta sonu gelmişti. Hazırlanmış bir şekilde evde Ömer'i beklerken annemin yüzünde güller açıyordu.
"E nereye götürecekmiş seni dedi mi hiç?"
"Merkeze gidecekmişiz. Muhallebi yemeye." Sesim umursamaz bir tonda çıkmıştı. Ben heyecanlı değildim hatta tam tersine isteksizdim. Annem tavrımdan dolayı masanın bir ucundan bana doğru uzandı ve kolumu çimcikledi.
"Kız adamın yanında da böyle surat asma."
"Ne yapayım ya, kırıtayım mı!" Acıyan kolumu ovuştururken ters ters anneme baktım.
"Onu mu dedim ben terbiyesiz!" Diye kızdı annem bana. "Az güler yüz göster, suratın mahkeme duvarı gibi."
Anneme cevap vermek yerine omuz silktim. Babam oturma odasında her zaman ki gibi annemin ona hazırladığı rakı sofrasındaydı. Daha önce beni bir erkekle yan yana gördüğü için kemiklerim kırılana kadar beni dövmüştü. Oysa şimdi Ömer'le gezmeye gideceğim için mutluydu.
Annemle mutfakta beklediğimiz dakikalar evin dış kapısının çalmasıyda bitti. Annem benim aksime benden daha heyecanlıydı. "Ay geldi damadım." Hızla oturduğu yerden kalkıp kapıyı açmaya gittiğinde bende isteksiz bir şekilde kalkıp ardından gittim. Hole çıktığımda Ömer'le annemin ayak üstü muhabbet ettiğini duydum. Kapıya yaklaştığımda Ömer'in bakışları annemin arkasında kalan beni buldu.
"Hoşgeldin." Dedim kısık bir sesle.
"Hoşbuldum. Çok bekletmedim değil mi? Dükkanda işlerim vardı kusura bakma." Aslında daha önce öglen olmadan geleceğini söylemişti ama saat şu an ögleni biraz geçiyordu yani beni biraz bekletmişti. Benim cevap vermeme gerek kalmadan annem atıldı. "Yok oğlum yok hiç beklemedi."
Ömer kısa bir an anneme bakıp ardından tekrar bakışlarını bana çevirdi. "İyi o halde biz çıkalım direkt."
"Tamam oğlum siz çıkın. Bir ara çay içmeye gel emi?" Ömer annemle vedalaşırken bende ayakkabılarımı giymiştim. En sonunda annemle vedalaşıp evden çıktık. Arabaya geçip bindiğimizde Ömer hiç vakit kaybetmeden arabayı çalıştırdı.
"Nasılsın?" Diye sordu. Sesi ilgiliydi. Ben önümüzde akan yola bakarken onun bakışları arada bana uğruyordu.
"İyiyim sen nasılsın?"
"Seni gördüm iyi oldum." Sözleri üzerine duraksayıp ona baktım. Dudaklarında silik bir tebessüm ile bana bakıyordu. Sözleri içimi nedenini bilmediğim bir şekilde hoş ettiğinde bir şey diyemeden dudaklarımı birbirine bastırıp önüme döndüm.
Merkeze gelene kadar yolculuğumuz sessilik içinde geçmişti. Ömer arabayı büyük bir otopark alanına park ettikten sonra arabadan indik ve yan yana bahsettiği muhallebicinin olduğu yere doğru yürümeye başladık. Yürüdüğümüz kaldırım küçük olduğu için kollarımız birbirine temas ediyor, ellerimiz ise arada birbirine çarpıyordu.
Ellerimizin birbirine çarptığı bir an Ömer beklemediğim bir şey yaptı ve tam olarak olmasada parmakları hafifçe elimi kavradı. Böyle bir şeyi beklemediğim için aniden elimi elinden çektim ve ellerimi önümde birbirine kavuşturup parmaklarımla oynadım. Tuttuğu elim karıncalanmıştı.