Bölüm şarkısı;
Sezen Aksu; Zalim*Ömer'in annesinin adı Ayşe idi. Ben Meryem diye yazmışım. Onu düzelttim kafanız karışmasın.
🖤
Şu dünyada ki en güzel şey anne olmaktı. Yüreğimin bir parçası hemen kucağımda uyuyordu. Ona bakarken bile kıyamıyordum. Anneliğin ne demek olduğunu şimdi anlıyordum.
Doğumdan kısa süre sonra ablamlar, Ömer'in ablaları hastaneye gelmişti. Annemin eksikliğini hissetmiştim ama kendimi tamamen kızıma odaklayarak üzüntüden uzak durmaya çalıştım.
Ertesi gün hastaneden çıkıp eve geldiğimizde, kendimi iyi hissediyordum. Eve sürekli hayırlı olsuna misafirler geldiği için Ömer'in nişanlı bir kuzeni bizde kalmış bana yardımcı olmuştu. Henüz daha ağrılarım varken, hem misafirlere hemde kızıma bakmak zor oluyordu. Sağolsun Ömer'in kuzeni bu konularda bana yardımcı olmuştu. Aynı şekilde gündüzleri Sedef'te geliyor bir yardıma ihtiyacımız varsa elinden geleni yapıyordu.
Bu süreçte çoğu kişi yanımızda olmuş bize yardımcı olmuştu. Etrafımda ki insalara ne kadar belli etmesemde gözlerim ablamın doğum sürecinde her anında yanında olan annemi arıyordu. İçten içe yanımda olmasını çok istemiştim. Ama gelmemişti. Ya da babamdan dolayı gelememişti. Bunun üzüntüsü içimi kaplarken doğumdan bir kaç hafta sonra gece yarısı ev telefonundan beni aramıştı. Hayırlı olsun demiş nasıl olduğumu sormuştu. Lohusalığımın verdiği duygusallık dolayısıyla sürekli ağlamıştım. Ne olursa olsun arayıp sorması beni mutlu etmişti. İçimde hâlâ bir parçam anne özlemi çekiyordu. Bu özlem her ne kadar canımı yaksada kızım için görmezden gelmek durumundaydım.
Günler Ömer'le benim kızımıza alışmamızla hızla geçerken, güzel geçiyordu.
Lohusalığımın bitmesinin ardından kendimi daha iyi hissediyordum. Gün henüz yeni doğarken yataktan kalktım. Geceliğimin düşen askısını düzeltip, yatakta uyuyan kocama baktım. Dün gece iş yerinde sıkıntı çıktığı için geç gelmişti. Bugün tatil günü olduğu için uyanmamasına dikkat ederek sessizce odadan çıktım. Hemen yan odamızda bulunan kızımın odasına da sessizce girmeye çalıştım uyanmasın diye, ama kızım çoktan uyanmıştı. Kendine kendine mırıltılar çıkarıp oynarken oldukça tatlıydı. Babası gibi kara bakışları vardı. Bakışları beni bulduğunda kollarını onu almam için bana doğru uzattı.
"Ayşe'm güzel kızım benim, uyandın mı sen?" Onu kucağıma alıp tombul yanağına sulu bir öpücük bıraktım. "Hiçte ağlayıp ses çıkarmazmış. Annesiyle babasını üzmezmiş. Bitanecik kızım benim."
Ayşe'yi biraz sevdikten sonra karnını doyurmuş, altını temizlemiştim. Kahvaltı yapmak için kucağımda kızımla mutfağa geçtim. Henüz küçük olduğunda mama sandalyesine oturamıyordu. Bu yüzden sallanan minik beşiğine onu koyup masanın üstüne bıraktım. Bir yandan kızımla konuşurken diğer yandan kendim için kahvaltı hazırladım.
Kahvaltımı yaptıktan sonra mutfağı toparladım. Ayşe'yi kucağımı alıp odaya geçtiğimde huysuzlanmaya başladı. Acıktığını anladığım için onu güzelce emzirdim.
Öğlene kadar kızımla oyalandım. Ömer henüz uyanmamıştı. Uyanıp yemek yemesi gerektiği için ona bir şeyler hazırlayıp, uyandırmak için yatak odasına geçtim. Yatağın tam orta kısmına geçmiş genişçe uzanmış yatıyordu.
Sessiz adımlarla kucağımda kızımla yatağa geçtim. Ayşe babasını görünce kollarını hafifçe ona doğru uzatmaya çalıştı. Gözlerinde ise babasını gördüğü için güzel bir parıltı vardı. Evet kızım tam babacıydı. Çoğu zaman bu durumu kıskansam bile aralarında ki baba kız ilişkisini izlemek benim için mutluluk vericiydi.