Şarkının tadını çıkarın, bölümle ilgisi yok ama ilham verici.
Yaz'ınız kutlu olsun...
19. Bölüm
Üzerinde oturduğum gri renkteki koltuğa gömülüyor gibiydim. Gittikçe dibe batıyordum tuhaf olan şu ki bundan memnundum. Bulut'un dumanlı gözleri üzerimde durdukça nefes alamıyordum.
Kendimi zorlayarak, "Ne olacak şimdi," diye sordum. Eğer bana saldırmak için öne çıkarsa ona kesinlikle karşılık verecektim. Buraya, Ozan için gelmiştim ve onu buradan almadan da gitmeyecektim. Eren her ne kadar beni güvende olmam için burada bırakmış olsa da burada ölmeye niyetim yoktu.
"Korktun mu yoksa," diye sordu Bulut. Bileğindeki siyah örme bilekliğin ucundaki iplerle oynamaya başlamıştı. Rahat görünmeye çalışarak arkama yaslandım. "Ben Rüzgâr'ı alt ettim," diye yalan söyledim. "Senden mi korkacağım?"
Bulut oynadığı bilekliği bırakıp "Sakin ol şampiyon," dedi. Suratındaki yapmacık gülümsemeyi gördükçe tam o hizaya yumruk atma isteği doğuyordu içimde. "Bana güvenebilirsin," diye ekledi ardından.
"Niye," diye sordum dilime hâkim olamadan.
Bulut birkaç saniye düşünüp, "Aslında sormakta haklısın," dedi. "Bende Eren'in arkadaşı olan birine güvenmezdim."
Bir kez daha dilim zihnime sormadan "Niye," dedi.
"Çocuk güvenilmezin teki," dedi Bulut düşünmeden. Eren'i korumak için tırnaklarımı çıkardım. "Neden güvenilmez olsun ki," diye sordum o henüz lafını bitirmişken.
Bulut da tıpkı benim gibi zırhını kuşanmıştı. Bunu anlamak için gözlerine bakmam yeterliydi. "Onun hakkında ne biliyorsun ki," diye sorup gözlerini üzerime dikti. "Kaç yaşında mesela?"
İstemsiz olarak alt dudağıma dişlerimi geçirdim, bilmiyordum. "Yaş ile güvenin ne alakası var," diye başka bir soruyla cevapladım onu.
"Güven, karşındaki kişiyi tanımayla ilgili," dedi Bulut, bana gördüğü en saf kızmışım gibi bakıyordu. "Ve bunu yaş da belirliyor," diye sorarcasına mırıldandım.
"Evet," diye kestirip attı. "Bu arada, Eren 23 yaşında. Kendine göre büyük birini bulmuşsun." Bulut oturduğu koltuktan kalkıp odadan çıkarken üzerine saldırmamak için kendimi zor tuttum. Söylediklerinin haklı yanları vardı ama onları söylerken içine kattığı sinir bana karşı savaş açmak oluyordu ki bu da tam iştahımın istediği şeydi.
" Saldır. Ruhunu al. Kaç," diye mırıldandı bana iştahım. Onu reddedip bana hazırladığı tuzağa düşmemek için dikkatimi dağıtacak bir şey yaptım, durdurulmuş filmi açtım. Sırtımı iyice koltuğa yaslayıp ayağımdaki botları çıkardım. Bacaklarımı altıma alıp başımı koltuğa yerleştirdim.
Gözlerim ekrana kilitlenirken zihnim tamamen Eren ve Ozan'a kilitliydi. Onun düzgün bir açıklama yapmadan gitmiş olmasını sindiremesem de bunu düşünmek beni sadece kızdırıyordu. Bunun yerine boş vermiş gibi göründüğüm konulara yöneldim.
Bulut'un "Bu arada, Eren 23 yaşında. Kendine göre büyük birini bulmuşsun," deyişicanlandı zihnimde. Gözlerimin önüne Eren'in bedeni geldi. Uzun boylu sayılırdı, emin olmasam da 1.80 civarında bir şey olabilirdi. Ayrıca yüzü de sert hatlardan oluşmuştu. Belirgin elmacık kemikleri ve geniş alnı vardı. Gözlerindeki bakışı da anımsayınca Bulut'a inanmıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/9309156-288-k96393.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bırak Ruhun Aşka Düşsün"
FantasíaKalbimiz tüm gücüyle kan pompalarken aslında yapmak istediği tek şey içinde barınan ve korumak istediği ruhu yaşatmaktı. Ruh korkardı, korkutmayı biliyorsan; ruh çalınabilirdi, çalmayı biliyorsan ve ruh avdı, çevresinde avcılar olan. © Telif hakları...