Uzun zamandır ilk defa "Yeni bölüm," sorusu geldi BRAD için. Bu bölüm o çok sevgili okuyucuya armağan.
Şarkı size hediyem olsun^^
Yorgun iç çekişler yok, dönen gözler yok, ironi yok
'Kim umursuyor?' yok, boş bakışlar yok, benim için zaman yok
Düzenlenme Tarihi: 25.03.2015
11. Bölüm
Gözlerimi odamın boş, beyaz tavanına odaklayıp içimden geçen tüm düşünceleri uyuma fikriyle değiştirmeye çalıştım. Sadece biraz uyku, biraz dinlenmek içimdeki tüm yorgunluğu temizleyip beni yeniden hayata döndürebilirdi ama olmuyordu, göz kapaklarımla içimdeki yorgunluk kendi aralarında bir savaş veriyor gibiydi. Ne uyanık kalacak kadar enerjik ne de uyuyabilecek kadar uykuluydum.
Düşüncelerimin tümü Ozan’a ve Rüzgâr’a odaklıydı. O adam yeniden Ozan'a zarar vermeye kalkabilirdi, bizi Eren kurtarmıştı ama bir sonraki sefere o olmayabilirdi ki Eren'in aklına okulda olduğum nasıl gelmiş olabilir hiç bir fikrim yok.
Ozan'ı kapatıldığı yerden kurtardıktan birkaç dakika sonra Eren yanımıza gelmiş ve içeriyi arayan polis memurlarına fark ettirmeden bizi okulun arkasında kalan acil çıkış kapılarının birinden çıkarmıştı. Bu kurtarma için ona minnettardım çünkü biliyordum ki üzerimde korku ve gerginlikten oluşan bir duman vardı ve ben onu soludukça daha da güçsüzleşiyordum ayrıca elim kanıyordu ve ben onu kanarken gördükçe içimdeki kusma isteği de artıyordu bu yüzden okul binasından çıkmak için zekice bir şeyler bulamazdım.
Gözlerimi kapatıp yatış pozisyonumu değiştirmemle görüş açıma giren saatin yelkovanına odaklanarak dakikaları saymaya başladım. Bir an önce sabah olmasını istiyordum, sabah olsun ki aklımda bulunan soru işaretlerine birer cevap bulabileyim.
İçimdeki uyku hissi kocaman bir dalga halinde gelmeye başlıyordu. Sanırım yorgunluğum, göz kapaklarımın iradesini yenmişti. Yorgunluğuma biraz daha yardımcı olmak için gözlerimi kapattım ve üzerimdeki yorganı kulak hizama kadar çektim.
Dudaklarımda uyumama yardımcı olacak bir mırıldanma eşliğinde uykuya daldığımda içimden hala aynı şarkıyı söylüyordum.
Ertesi sabah telefonum Birdy'nin Wings adlı şarkısıyla çalarken gözlerimi açtım. Telefonun ekranında yazan ismi okumadan önce kendime gelmek için bir kaç saniye beklemem gerekti. Gözlerimi ovuşturup, ekranı iyice yaklaştırdığımda "Ozan" ismini okuyabildim. Şaşırmamıştım, ben onun yerinde olsaydım sabahı beklemez, gecenin bir yarısı arar ve aklımda biriktirdiğim her şeyi sorardım. Kutu gibi bir şey içinde yaklaşık üç saat beklemek alışabilinir bir durum değildi.
Sesimi normale çevirmek için birkaç kez öksürüp telefonu açtım.
"Sonunda,"dedi ahizenin ucundan Ozan. Rahatlaması buradan bile anlaşılabiliyordu.
"Efendim,"dedim sesimin yeterince anlaşılabilir bir seviyede çıkmasını umarak.
"Konuşmamız gerek,"dedi "Yüz yüze!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bırak Ruhun Aşka Düşsün"
FantasíaKalbimiz tüm gücüyle kan pompalarken aslında yapmak istediği tek şey içinde barınan ve korumak istediği ruhu yaşatmaktı. Ruh korkardı, korkutmayı biliyorsan; ruh çalınabilirdi, çalmayı biliyorsan ve ruh avdı, çevresinde avcılar olan. © Telif hakları...