-19-

349 29 17
                                    

"Yok işte yok anlamıyor musun Jisoo? Bu Solar'ı ya birileri koruyor ya da Solar kendi kendine kurtuluyor. Kız 2. Dakikadan kaçmış."

Jisoo sinirle kapıyı çarptı ve odada dolanmaya başladı. Kaçmış olamazdı. Galiba onun arkasında duran birisi vardı. Jisoo daha Kore'ye dönemeden birde Solar kaybolmuştu. Delirecekti artık. Artık delirme vakti gelmişti.

Jisoo "Son bir şans Lisa, son bir şans. Adamlarıma söyle, hemen buluyorlar onu. Buldukları anda öldürüyorlar. Acımak yok. Kaybetmek yok. Onun dirisini değil, ölüsünü istiyorum. Anladın mı? Hemen şimdi başlasınlar."

Lisa "En yakın zamamda bu işi de bitireceğiz Jisoo. Söz veriyorum."

Jisoo telefonu kapatıp hızlıca masaya koydu. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı ama bir türlü olmuyordu. İçinde kötü bir his vardı sanki, her şey tekrar batacakmış gibi hissediyordu.

"Müsait misin?" Jennie'nin sesine duyar duymaz arkasına döndü, gülümsedi. Jennie yavaş adımlarla içeri girip kapıyı kapattı ve Jisoo'ya yaklaştı. Ellerini Jisoo'nun omzuna koyup aralarında ki mesafeyi kapattı ve dudaklarına bakmaya başladı. Jisoo'da ellerini Jennie'nin beline koyup konuşmaya başladı.

Jisoo "Biraz daha dinlen. Hala ufak tefek yaraların var. Daha da kötü olacaksın yoksa."

Jennie "Seninde var Jisoo. Seninde yaraların, acıların var. Bırak sen benim yaralarımı sar, bende senin yaralarını sarayım."

Jisoo gözlerini kapattı. Sanki ağlayacakmış gibi hissetti kendini. Ama ağlamaması lazımdı. Güçlü ve sabit durması lazımdı her şeyi halledip Jennie ile güzel vakit geçirmek istiyordu. Her şeyden çok bunu istiyordu.

Jennie "Her zaman yanındayım. Sağında, solunda, arkanda, önünde" ardından elini Jisoo'nun göğsünün üstüne koydu. "ve kalbinde."

Dudaklarını birleştirdiler. Jisoo öyle nazil ve güzel öpüyordu ki, Jennie çoktan mayışmıştı. Jennie sağ elini Jisoo'nun yanağına koydu ve okşamaya başladı. Jisoo belindeki elini daha da sıkılaştırdı. Daha fazlasını istiyordu ama zamanı değildi. Elbet bununda zamanı gelecekti. Onlarda hayatlarını yaşayacaklardı. Artık Jisoo Kraliçe gibi yaşamak istemiyordu. Artık normal bir insan olmak istiyordu. Yorulmuştu bu gencecik yaşında. Ama Jennie onu tutacaktı. Onu ayakta tutacaktı.

İstemsizce dudaklarını ayırdılar. Jisoo Jennie'nin gözlerinin içine bakmaya başladı. "Geçecek mi bunlar Jennie?"

Jennie "Geçecek Jisoo, geçireceğiz."

----------------------

"Uçak kalkıyor Efendim. İyi yolculuklar."

Jennie Jisoo'nun elini tutmaya başladı. Jisoo ona döndüğünde güven verircesine bakmaya başladı.

Jisoo "Kabus biter bitmez sana evlenme teklifi edeceğim Jennie. Evleneceğiz, gezeceğiz, çocuklarımız olacak, onlarla yaşayacağız. Bitiriceğiz her şeyi. Her şeyi bitireceğim."

Jennie "Sana güveniyorum Jisoo. Başaracaksın, beraber başaracağız."

Jisoo "Beni seviyor musun Jennie?"

Jennie "Tabii ki de seviyorum. Sana sevgimi anlatamam ama hissettirebilirim."

Jisoo "Biliyor musun, diğer sevgililer sevgilisine beni seviyor musun diye sorduğunda sevgilisi 'ne alaka şimdi?' diye sorar. Ama sen hemen cevap verdin. Senin farkında bu işte. Zaten hissettiriyorsun sevgini. Her şeyden çok hissettiriyorsun."

Queen's Land / JenSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin