-10-

537 47 6
                                    

6 Gün Sonra

Jisoo gitmesinden 6 gün geçmişti. Saray hâlâ Nayeon'a emanetti. Jennie ise Jisoo gittiğinden beridir odasından çıkmıyordu. Hep yatağında yatıp tavanı izliyordu. Nayeon ne kadar uğraşsa da Jennie'yi odadan çıkaramamıştı.

Jennie den

Sabahın köründe kapının çalmasıyla gözlerimi araladım. Kafamı kaldırıp saate bakarken saatin 8 olduğunu farkettim. Dışarda ki kişi hâlâ kapıya vuruyordu. Sabah sabah kimdi bu şimdi?
Uykulu bir sesle gelmesini söyledim fakat o kapıya daha sert vurmaya başladı. O kadar sert vuruyordu ki resmen kapıyı kıracaktı! Savaş mı oluyor anlamadım...

"Sana gel diyorum kodumun görevlisi!"

Aniden söylediğim cümleyle ses kesildi. Bu sefer topuk sesleri geliyordu. Ben ne dediğimi yeni farkettiğim de kafama vurdum. Hepsi bu Bambam'ın yüzündendi! Onunla fazla vakit geçirdiğim için bazı hareketlerim değişmişti. Umarım Jisoo'nun yanında da küfür etmem.

Sıkıntıyla oflayarak ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda şaşırmıştım. Hem birisi yoktu hemde nöbette olan görevliler yoktu. Acaba molaya mı girmişlerdi?
Koridorlar karanlık ve ürperticiydi. Sabahın 6'sında koridorlar ışık saçmaya başlarken sabahın 8'inde sanki gecenin körüymüş gibi bir karanlık vardı.

İçeri girdim ve tam el fenerini alacakken odanın kapısı sertçe kapandı. El fenerini elimden düşürüp kapıyı zorlarken kapı bir gıdım bile oynamıyordu. Bu sefer sıçmıştım. Galiba ölecektim.

Aniden bağırmaya ve kapıyı tekmelemeye başladım. Biraz zaman geçtikten sonra topuk sesleri ve insan sesleri gelmeye başlamıştı.

Jennie "Buradayım! Lütfen kurtarın beni!"

Sanki dışarda kiler bunu bekliyormuş gibi hemen kapıyı açmışlardı. Tam kim olduklarına bakacakken bunların Prenses Nayeon ile korumaları olduğunu farkettim. Hepsi telaşla bana bakarken Nayeon elini alnıma koymuştu.

Nayeon "Jennie? İyi misin? Ne bu halin?"

Ben elimi dahi kıpırdatamıyordum. Bir koruma beni kucağına aldı ve yatağa yatırdı. Ardından Nayeon doktor çağırmalarını emretmişti. Ne kadar iyi olsam bile başım aşırı derece de ağrıyordu. Onları hiç duyamıyordum.

----------

"Birazdan uyanır."

Başımın ağrısı ile gözlerimi araladım. Hâlâ kendi odamdaydım ve elimde bir şey vardı. Bana serum takmışlar.

Kafamı soluma çevirdiğimde Bambam ile Nayeon vardı. Bambam bana el sallarken Nayeon Bambam kadar iyi görünmüyordu. Kesin bir şey olmuştu yoksa Nayeon bu kadar endişeli gözükmezdi.

Jennie "Bana ne oldu?"

Nayeon elinde ki kağıdı bir yere bıraktı ve yatağın başına oturdu.

Nayeon "Sen sadece nöbet geçirmişsin, bir şey olduğu yok. Ama başka bir şey var. Jisoo ile ilgili..."

Gözlerim hızlıca açılırken yerimde doğruldum. Nayeon kalkmamam için beni durdurdu.

Jennie "Jisoo ile ilgili ne? Ne oldu ona?"

Nayeon Bambam'a dönerek ona kaş göz işaretleri yaptı. Bambam ise başıyla onayladı ve Nayeon bana döndü.

Nayeon "Jisoo dün akşam çıkmış yola işi erken bittiği için. Bu sabah bir otelde kalmış fakat birileri onun otelde kaldığını öğrenmiş ve oraya pusu kurup Jisoo'yu yaralamışlar. Sen bayıldıktan sonra saraya getirdiler Jisoo'yu. Geldiğinde çok kötüydü ama şimdi daha iyi."

Duyduklarıma inanamamıştım korktuğum başıma gelmişti.

Bambam "Tanrı Kraliçemizi korusun."

Bambam'ın cümlesinden sonra aniden yerimden kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Daha kendime gelemediğim için olduğum yere çakıldım. Doktor ile Bambam beni yerden kaldırıp tekrar yatağa yatırdı. Onlardan kurtulup Jisoo'nun yanına gidecektim ama mümkün değildi. Çok güçlülerdi. Derin bir nefes alarak elimi onlardan çektim ve Nayeon'a döndüm.

Jennie "Jisoo'nun yanına gideyim bırakın. Belki benim varlığımı hissettiğinde uyanır. O beni her gördüğünde, hissettiğinde huzurlu oluyor. Lütfen beni onun yanına yatırın inanın hiçbir şey yapmayacağım."

Nayeon "Olmaz Jennie. Bir Kraliçe hastayken ve ya yaralıyken onun yanında durmak yasaktır. Sadece doktorlar onunla ilgilenebilir. İzin verirdim fakat kurallar böyle."

Nayeon'un cümlesi bittikten sonra içeriye bir görevli girmişti.

"Efendim Kraliçemizin durumu kötüye gidiyor. Doktorlar her şeyi denediklerini söylediler."

Jennie "NE?"

Yutkunmaya çalıştım ama olmuyordu. Hepsi görevliye bakarken ben hemen ayağa kalkıp kapıya yöneldim. Dışarıda ki görevliler peşimden koşarken ben aşırı derece de hızla gidiyordum. Jisoo'yu kaybedemezdim. Eğer o ölürse bende ölürdüm. O benim yaşama sebebim di.

Jisoo'nun odasına geldiğimde kapıda ki görevlileri itip kapıyı hızlıca açtım. İçeride bana şaşkınlıkla bakan doktorları umursamayıp Jisoo'nun yanına gittim. Her yeri çiziklerle doluydu. Tanrım... Bu güzeller güzeli kadınıma nasıl kıymışlardı aklım almıyor! Resmen kalbim acıyordu. İçim kan ağlıyordu Jisoo'yu böyle görünce.

Hemen onun yanına oturup ellerini tuttum. Elleri buz gibiydi. Her zaman sıcacık olan elleri, şimdi buz gibiydi. Ağlamak istiyordum ama bir şey beni tutuyordu. Gözleri kapalı olsa bile kafası bana dönüktü. Sanki benim geldiğimi anlamış gibiydi. Doktorlar gelip beni tutunca bütün gücümle onları ittirdim. Onlar öylece durmuş izliyorlardı. Bende bir ıslak bez çıkarıp Jisoo'nun çizik dolu yüzünü silmeye başladım. Gözümden bir yaş aktı. Kan ağlamak istiyordum tam şuracıkta ama olmuyordu, yapamıyordum. Tüm yüzünü sildikten sonra bezi masaya koyup Jisoo'ya döndüm.

Jennie "Ben sensiz ne yaparım Jisoo? Lütfen benim için yaşa sevgilim. Seni çok özledim."

O an bir şey oldu. Jisoo'nun gözleri açılmaya başladı. Ardından Nayeon içeri girip tam beni çıkaracakken durdu. Odada ki herkes şaşkınlıkla bizi izliyordu.

Jisoo "J-Jennie?"

Jennie "Jisoo?"

Jisoo gözlerini tamamen açarak bana bakmaya başladı. Acıyla bakıyordu. Kollarımı onun beline sardım acıtmayacak şekilde. O da zorlanarak ellerini kaldırıp bana sarıldı. Nefes alış verişlerini çok net bir şekilde duyabiliyordum. Nefesi zorla alıyor gibiydi. Onu zorladığımı sandığım için kalktım.

Jisoo sanki huzursuz olmuş gibi ellerimi bırakmadı ve yüzünü buruşturdu.

Jisoo'nun ellerini bırakmayarak Nayeon'a döndüm ve ondan izin istedim. O da başını salladı ve bizi izlemeye devam etti. Jisoo'nun diğer yanına yattım ve onu ısıtmak istermiş gibi sarılmaya başladım. O çok memnundu. Bende onu memnun etmeye devam ediyordum.

Ardından Nayeon ile doktorlar çıktı. Biz baş başa kaldık. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Yavaşça kafamı onun göğsüne yaslayıp bir elimle gözyaşlarımı siliverdim. Sonra onu rahatlatmak için konuşmaya başladım.

Jennie "Seni kaybedeceğim sandım Jisoo. 6 gündür senin yollarını gözlüyorum. Senin her zerreni özlemiştim. Her şeyini. Ve bir kaç düşman seni yaralamış. Nasıl korktum görmek istemezsin."

O beni sessizce dinliyordu. Ben hâlâ konuşmaya devam ediyordum onu rahatlatmak için. O çok rahattı. Çıkardığı mükemmel seslerle devam etmemi istediğini anlıyordum. Onu çok seviyorum. Onu her şeyden çok seviyorum. İçini, dışını, her şeyini...








Gene taslakta kalmış bir bölüm boş durmasın

Queen's Land / JenSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin