Herkes büyük salonun içinde birbirlerine yıl başı hediyelerini verirken elimde tuttuğum küçük paketle duvar kenarında durmuş onları izliyordum.
Dilay daha gelmemişti.
Bu yüzden sessiz sedasız hediye alan insanları izlerken bir yandan da kapıya bakıyordum. Birden Erdi önüme geçti ve benim kolumu dürttü. Bakışlarım aanlık olarak Erdi'ye kaydı ve ne yapmak istediğini anlamaya çalıştım.
Acaba Ozan'a ne almıştı?
Ozan elleri cebinde birileriyle konuşurken Erdi ona doğru ilerledi ve bir hediye paketini onun eline fırlattı.
"Yavaş," dedi Ozan ona doğru. Erdi, Ozan'a bakmadan köşeye çekildi ve bana göz kırpıp kaşıyla hediyeyi işaret etti.
Hiçbir şey anlamadım.
Hediyeye merakla bakarken içeriye Dilay girdi ve ben tüm dikkatimi Ozan'dan alıp Dilay'a yönelttim.
Gülümsüyordu ve bu benim kalbime dokunuyordu.
"Selam," dedi gelir gelmez. Ardından Ozan'a baktı. Kaşlarını kaldırdı, daha sonra indirdi, ardından eliyle ağzını kapattı ve gözleri fal taşı gibi açıldı.
Ben de o tarafa döndüm.
Erdi, Ozan'a ilk yardım çantası almıştı.
"Malum," dedi Erdi konuşmaya başladığı zaman. "Paşamızın eli armut toplamıyor ama dayak da yiyor, hem de Parla'dan." Ardından güldü. Buna ben de güldüm. "Peçete de var içinde. Gece ağlarken gözyaşları siler, yaralarına krem sürersin."
Ozan buna çıldırdı.
Ben ise keyifle gülümsedim. Yanımdaki Dilay ağzını beş karış açıp bir kaç saniye öylece kaldıktan sonra bir anlığına gözlerini kırpıştırdı ve gülmeye başladı.
Eliyle ağzını kapattı. "Çok komik," dedi gülüşünü bastırarak. Bu haline gülümsedim ve ellerimin arasında tuttuğum paketi kaldırıp ona uzattım.
"Mutlu yıllar." dedim ona doğru. Bu "Benli yıllar." demekti.
Dilay gözlerini kocaman açıp, "Ben sana mı çıkmışım?" diye sordu. Gözlerinden ışıklar çıkıyordu. Ardından paketi ellerinin arasına aldı ve açmaya başladı.
Ona karanlıkta kalmaması için led ışıklardan almıştım.
Onu karanlıktan çekip çıkarmıştım.
Boyu küçük olduğundan dolayı ona doğru biraz eğilim. Başını kaldırıp bana baktı ve aramızdaki mesafe şaşırdı ama başını da geri eğmedi, bundan rahatsız da olmadı ve öylece bana bakmaya devam etti.
"Işıklar," dedim. "Karanlığı sevmiyorsun değil mi, Dilay?" Gözlerine baktım. Ondan hiçbir ses çıkmadı. "Bunu yatağının dört bir yanına sar. Geceleri yak. O seni korur, ışığını üzerinden eksik etmez ve seni karanlıkta bırakmaz."
Ardından, "Söz," dedim kısık sesle. "Sana Parla sözü. Karanlıkta kalmayacaksın. Buna izin vermeyeceğim."
Dilay ilk önce idrak edemedi. Afalladı ve en sonunda, "Parla," dedi bana doğru. "Bu harika bir şey." Gözleri büyüdü, ardından doldu ve ağlamaya başladı.
O an boynuma sarıldı. Kalakaldım. Beni hisset, diyordum ona. Beni gör ve duy. Şimdi ise Dilay kollarını bana sıkıca sarmış öylece ağlarken ellerimi ona saramadım ve sadece dümdüz durmaya devam ettim.
"Teşekkür ederim," dedi ve ellerini bana daha sıkı sardı. "Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim.."
Ellerimi en sonunda ona sardım.
Kokusu bir nefes kadar yakındı bana.
Kalbimin duracağının, bunun bir rüy olduğunu, birazdan uyacağımı sandım. Her şey yalan sandım.
Kalbim durmadı. Bu bir rüya değil ve her şey fazlasıyla gerçekti.
"Mutlu yıllar, mehlikâ," dedim. Tüm yıllar bizim.
Mehlikâ, ay yüzlü demekti.
"Mutlu yıllar, Parla." dedi. Ardından geri çekilip, "İnanmayacaksın ama sen de bana çıktın." dedi.
Benimki biraz hile yoluyla olmuştu ama bunu ona belli etmedim.
Dilay bana bir paket uzattı. Paketi kavradım. Elimi kutuya daldırdım ve bana almış olduğu hediyeyi çıkarıp bakmaya çalıştım.
Atkıydı.
"Sana ördüm," dedi. "Belki sevmezsin ama ben manevi hediyeleri seviyorum demiştim. İki günde ördüm. Geceleri bile uyumadım yetişmez korkusuyla. En sonunda örüp getirdim. Biraz da kokumdan sıktım. Yün kokmasın diye."
Konuşamadım.
Dilay başını yukarı kaldırıp, "Sevmedin mi?" diye sordu. "Başka bir şey mi alsaydım? Ne seversin?"
Üzerine kokusunu da sıkıştı.
"Dilay," dedim en sonunda. "Çok sevdim. Hatta öyle çok sevdim ki boynumdan çıkarmayacağım." Ardından atkıyı boynuma astım ve ona baktım.
Öyle güzel gülümsüyordu ki buna şaşırıp kaldım.
"Mutlu yıllar," dedi bana doğru. "Bu seneye tüm yüreğimle inanıyorum."
Bana bir cesaret doldu.
"Seninle," dedim ve sustum. Ardından içime derin bir nefes çekip, "Yılbaşında bir şeyler yapalım mı?"
"Yılbaşında mı?" diye sordu Dilay. Ardından elindeki ışıklarla bana bakmaya başladı. Durumu toparlamak adına, "Yani," diye mırıldandım ve elimle saçlarımı kaşımaya başladım. "Zorunda hissetme kendini. Sadece teklif etmek istedim. Bir planın varsa sorun olmaz benim açımdan."
"Olur," dedi Dilay. O an midemdeki kelebekler kanat açtı ve dört bir yana dağıldı. "Tamam," dedim. Ardından onun karşısında otuz iki diş sırıtmamak için kendimi sıktım. Buna sonra sevinirdim. "Seni evinden alırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mehlikâ (gxg)
Random+90..: O aptal sevgilini sevmediğini biliyorum. +90..: Sadece yargılanmaktan korkuyorsun. +90..: Bense seni görüyorum. +90..: Seni görüyor ve hissediyorum. Dilay: Ne saçmalıyorsun? +90..: O kadar korkaksın ki gözlerini açıp etrafına bakmıyorsun. +9...