Oy vermeyi unutmayın.
Orada kaç saat oturdum bilmiyordum.
Hiçbir şey de düşünmemiştim. Ne yapacağımı aklımda tartmamıştım. Hiçbir şey yapmamıştım. Derslere girmemiştim. Yerimden bile kımıldamamıştım.
Şimdiyse yanımda Dilay oturuyordu. On dakikadır yanımda oturuyor, bana bile bakmadan etrafı izliyordu, sessizdi. Hem de hiç olmadığı kadar. Tam ayaklanıp sınıfa geri dönecektim ki Dilay, "Biliyor musun?" dedi. "Bazen başka bir evrenin olduğuna inanıyorum."
Hiçbir şey söylemedim.
"Mesela annelerin iyi olduğu, kimsenin yargılanmadığı, kimsenin dışlanmadığı yuvarlak bir dünya. Herkesin doya doya, dolu dolu hayatı yaşadığı bir yer. Seçimlerin olmadığı bir evren." Bana döndü. "Öyle bir yer hayal ediyorum. Orada seninle beraber yaşamak için neredeyse her şeyimi verirdim."
Ona döndüm. Saatler sonra ilk defa, "Ama öyle bir dünya yok." dedim. "Hep kolaya kaçamazsın. Bazen direnmek ve sabretmek gerekir. Çabalamak gerekir. Pürüzlerin üzerine gitmek gerekir." Başımı iki yana salladım. "Kaçmak yerine savaşmak gerekir."
Bacaklarını kendine çekip çenesini dizlerine yasladı. "Savaşamayanlar ne yapsın peki?" diye sordu. "Korkaklar ne yapsın peki? Acının üzerine gidemeyenler, savaşmak nedir bilmeyenler ne yapsın peki?"
"Hayat kimseye adil değil." dedim tek nefeste. "Ben senin için savaşırdım. Eğer sen bana bir adım gelseydin ben o savaşın içine girip ikimizin yerine de savaşırdım." Sırtımı duvara yasladım ve tek bacağımı kendime doğru çektim. "Ama sen buna izin vermedin."
"Veremedim." diye düzeltti beni. "Korkular bazen her şeyin önüne geçer." Başını yavaşça bana çevirdi. "Çabalamak lazım." dedi en sonunda. "Ben çabalayacağım."
Buna inanmak istedim.
"Artık korkmayacağım."
İnan, dedim kendime. Ne olursa olsun inan.
"Çabalayacağım."
Umut et.
"Ve o savaşı kazanacağım."
Olmasa bile olacakmış gibi hisset. Buna ihtiyacın var.
"Birlikte. Birlikte kazanacağız."
Birlikte. Birlikte savaşacağız.
"Seni yalnız bırakmam."
Ne olursa olsun o savaşı kazan.
"Sana inanmıyorum. Beni o kadar çok yarı yolda bıraktın ki o yolun sonunu beraber göreceğimizi düşünemiyorum."
"Düşün," dedi pat diye. "Düşünmelisin. Sana söz veriyorum o yolun sonunu beraber göreceğiz." Burnunu çekip gülümsedi. "Artık akıllandım. Ne diyorduk? Maymun gözünü açtı."
Dayanamadım ve saçlarını avcumun içine alıp karıştırdım. "Böyle büyük konuşma ufaklık." dedim. "İnanıyorum sonra." Saçlarını benden kurtarıp gülümsedi. "İnan," dedi. "Bazı şeylerin farkına geç varmış olabilirim ama en azından kabullendim. Artık bencil korkağın teki olmayacağım."
"Ne yaparsan yap sana küs kalamayacağım." dedim başımı iki yana sallayarak. "Bu küçücük boyunla ne yaptın bana?"
"Boyuma küçük deme," dedi Dilay. "Erdi bana küçük bücür diyip duruyor." Gülmesedim. "Hoşuna gitmiyor mu?" diye sordum. Başını konuşmadan iyi yana salladı. "Tamam," dedim. "Onun ağzına acı biber sürerim. Bir daha konuşamaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mehlikâ (gxg)
Random+90..: O aptal sevgilini sevmediğini biliyorum. +90..: Sadece yargılanmaktan korkuyorsun. +90..: Bense seni görüyorum. +90..: Seni görüyor ve hissediyorum. Dilay: Ne saçmalıyorsun? +90..: O kadar korkaksın ki gözlerini açıp etrafına bakmıyorsun. +9...