Zaman atlaması uyarısı, kafanız karışmasın🤍
Yani yks'ye bir gün kala.
Ayaklarımı kendime çekip yanağımı da dizlerime yasladığım zaman hepimiz Ozan'ın evindeydik.
Dilay yanımdaydı, başını omzuma yaslamış öylece oturuyordu. Eylül sanki çok işe yarayacakmış gibi Erdi'ye sınava bir gün kala bir sürü konu anlatıyor, bir sürü test çözdürüyordu. Leyla da Ozan'nın yanında oturmuş öylece telefonuyla uğraşırken Ozan da Leyla'nın telefonunu izliyordu.
Eylül tanıştıklarından bu yana sık sık Erdi'ye ders çalıştırıyordu; her gün Erdi'yi okulda yakalıyor, her yerde ona sorular soruyor, konular anlatıyordu.
Ben ve Dilay sessizdik. Ozan'ın sınavı umurunda değildi ama Leyla şimdiden titriyordu. Hepimiz bunun nedenini az çok biliyorduk; bu yüzden Ozan hepimizi evinde toplamıştı ve Eylül bunu fırsat bilip Erdi'ye konu anlatmak için peşime takılmıştı.
Gözlerimi ders çalışan Erdi'yle Eylül'e çevirdim. Erdi elini yanağına yaslayıp test kitabına bakmak yerine ona hunharca ders anlatan Eylül'ü izliyordu. "X'i buradan alıyorsun." dedi Eylül. "Sonra da x sayesinde y'yi buluyorsun. Bunların çarpımı da sana cevabı verecek." Kafasını kaldırır kaldırmaz Erdi gözlerini Eylül'den alıp test kitabına çevirdi. "Anladın mı?"
Erdi başını olumlu anlamda salladı. Aslında ders çalışmaktan çok şikayetçiydi ama konu Eylül olunca onu kıramıyordu. Ozan birden doğrulunca gözlerimi ona çevirdim. "Kahve yapacağım," dedi herkese doğru. "İçen var mı?"
Leyla, "Ben içerim." dedi. Ben de ona katıldım ve Dilay da başını olumlu anlamda salladı. Erdi'lere döndüğü zaman Eylül iki fincanı da havaya kaldırarak, "Ben bize yapmıştım." dedi ve kafasını test kitaplarına çevirip kaldığı yerden devam etti.
Ozan bana dönüp, "Bana yardım etsene." dedi aniden. O an kaşlarımı kaldırıp ne olduğunu anlamaya çalıştım ama yine de bunu sonraya bırakıp ayağa kalktım. Birlikte mutfağa adımlarken Ozan bana bir sandalye çekti ve tezgahın başına gelip dört tane bardak çıkardı.
"Beni niye çağırdın?" diye sordum çünkü şüphelenmiştim. Ozan bir süre sustu ve kahve paketlerini açıp bardaklara boşalttı. Ocağın altını açıp suyu ocağın üzerine koydu ve bana döndü.
Tek bir söz söyledi o an. "Biz gideceğiz Parla."
Donup kaldım. Bir kaç saniye söylediğini idrak etmeye çalıştım. En sonunda bir umut, "Dışarı mı çıkıyorsunuz?" diye sordum ve beklenmedik bir anda güldüm. "Leyla stresli diye gece gezmesi mi bu?" Ardından başımı salladım ve ayağa kalkıp Ozan'nın elinden tuttum ve kapıya çekiştirdim. "Hadi gidin." dedim. "Ben onları oyalarım."
"Yapma Parla."
"Hadi," dedim bastıra bastıra. "Kahveciye falan gidin hatta balık ekmek falan yeyin. Seninle dolaşmayı sever o. Hadi gezin de gelin Ozan hadi." Ozan kapının önünde durup bana döndü. "Hayır," dedi. "Biz tanışıyoruz."
"Söyleme," dedim. "Söyleme işte yok öyle şey. Söyleme" Burnumun ucu sızladı çünkü bunu yapacaklarını bir kaç hafta önce Leyla ağzından kaçırmıştı. "Gitmiyorsun duymadım ben öyle şey. Kes sesini duymadım sen söylemedin bana. Al kızı çıkın gezin beyninize az oksijen gitsin."
"Bilmiyorsun." dedi Ozan. "Hiçbir şey bilmiyorsun. Leyla sınavdan sonra buradan gidecek. Burayı yazmayacak o kayıt listesine. Ankara'yı yazacak, bende onunla gideceğim." Başını benden çevirdi. "Oğlum benim bir ailem yok lan." dedi ve o an tüm iplerim koptu. "Benim gitme diyecek bir annem bir babam yok oğlum. Baksana şu eve. Bu koca evde her sabah yalnız uyanıyorum ben. Bu ne demek biliyor musun? Ama son yedi sekiz aydır Leyla'yla uyanıyorum ben, onun sesiyle, mesajıyla uyanıyorum. Şimdi o bu şehirden giderken ben nasıl olur da peşinden gitmem?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mehlikâ (gxg)
Random+90..: O aptal sevgilini sevmediğini biliyorum. +90..: Sadece yargılanmaktan korkuyorsun. +90..: Bense seni görüyorum. +90..: Seni görüyor ve hissediyorum. Dilay: Ne saçmalıyorsun? +90..: O kadar korkaksın ki gözlerini açıp etrafına bakmıyorsun. +9...