9

21.4K 1K 223
                                    

Zaman...
Kudreti, benliğimi paramparça eden zaman hayatımın her anında savaştığım bir düşman olmuştu. Ama bu savaşın sonu belliydi.

Ben, zamana karşı kaybetmeye mahkum bir insandım.

Zaman geçecek ve ben ölecektim fakat bu gece saatler bana daha bir gaddar davranıyordu.

Gitmemiştim...

Gelen davetiyeyi yok saymış ve gitmemiştim. İçimde hem doğru yaptığımı söyleyen bir yanım hem de tam bir salak olduğumu söyleyen ayrı bir yanım vardı.

Bir yanım korkmuştu. Ölümün pençesinde sürüklenen bir ruh olarak bu belirsizlik beni korkutmuştu. Davetiye bana neden gelmişti? Onu Arslan mı göndermişti? O kumarhanede ne yaşayacaktım?

Bir yanım heyecanlanmıştı. Zaten ölecektim en fazla ne olabilirdi ki? Ölmeden önce biraz değişiklik, biraz heyecan beni mutlu etmez miydi? Hiçbir şey düşünmeden sadece gidip biraz eğlenemez miydim?

Düşünceler zihnimin duvarlarını aşındırırlen derin bir nefes alarak gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Gitmeyi isteyen yanımın sonuç algısı sıfırdı. Gidemezdim. Bir kere giyecek hiçbir şeyim yoktu. Hadi onu hallettim diyelim en ufak bir heyecanda bile kalbim beni zorlayabiliyordu. Ya orada ters giden şeyler olursa? Sonuçta orası bir kumarhane değil mi? Ya kavga çıkar ve benim kalbim bunu kaldıramazsa? Böyle bir durumda kapıların kilitlenip sabaha kadar açılmadığı bir kumarhanede ne yapacaktım? Azıcık kalan nefeslerimi böyle bir şey için feda edebilir miydim? Buna değer miydi? Telefonumun bildirim sesiyle yatakta doğrularak gelen bildirime tıkladım.

Baran: Ne yapıyorsun?

Leyla: Yatıyorum.

Baran: Gitmedin yani?

Leyla: Gitmelimiydim?

Baran: Senin için en iyisini sen bilirsin.

Leyla: Gidemezdim. Giyecek bir şeyim yoktu.

Baran: Şu cümle bir çiçeğim bile yok cümlesinden daha saçmaydı. Nedeni sadece bu mu? Güldürme beni kadın. Çıkıp bir şeyler almak o kadar zor olmasa gerek. Seni hastane odasında kilitli tutmuyorlar ya?

Leyla: Kumarhanede kapılar sabaha kadar kilitli kalıyormuş. Orada rahatsızlansam sabah ölümü çıkarırlardı. Azıcık kalan zamanımı harcamaya değmezdi.

Baran: Bak sen... O kadar da salak değilmişsin, şaşırdım.

Leyla: Sağol ya! Ne güzel iltifat ediyorsun sen öyle.

Baran: Hakaretvari bir iltifat olsa da ne derler bilirsin. İltifat, iltifattır.

Leyla: Hayatımda tanıdığım en garip insansın.

Baran: Kaç tane insan tanıdın ki?

Leyla: Ve gaddar! Gaddarsınız bayım!

Baran: Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış, peh!

Telefonu kapatarak gözlerimi yumdum. Uyu Leyla... Bu dünya sana dar, kabullen ve uyu.

♣️💭♠️

"Leyla Hanım, uyanın lütfen." Gözlerimi açtığımda başımda bekleyen üç hemşireye anlamsızca baktım. Üçü de gözlerini bana dikmiş merakla bakıyorlardı.

MAHKUM (1-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin