Arslan Efsunkâr

18.8K 930 213
                                    

Bölüm sınırı 250 vote.

♠️💫♣️

Ben, Arslan Efsunkâr. Ruhunda binlerce ayna barındıran bir adamım. Her aynada benim suretim, her suretimin ardında ayrı bir yaşanmışlık taşıyorum. Onlarca duyguya gebe olan benliğimi yıllar önce o aynalardan birine hapsettim. Sonra elime, gaddarlığın süslediği bir taş alarak olağanca gücümle o aynayı kırdım.

İşte çocukluğumu böyle katlettim.

Çocuk yaşında çocuk doğuran annemi hiçbir zaman tam olarak sevemedim. Bana göre o, aciz bir kadındı. Beni doğurmasının bir önemi yoktu. Mesela sokaklarda koşarken düşüp kanattığım dizimi öpmek yerine kıyafetimi yırttığım için bana bağıran bir anneye çocuk yaşımda dahi ihtiyacım yoktu. Ya da oyun oynarken çok ses çıkarıyorum diye beni kapı önüne atıp da eve geri almayı unutan bir babaya da ihtiyacım yoktu. Onlar, bana külfetten başka hiçbir şey olamamışlardı.

Yapacak bir şey yoktu zira bazı insanların yoklukları şükür nedeniydi.

Bunu onbeş yaşımda evden kaçıp da sokaklarda yaşamaya başladığım zaman anlamıştım. Artık acılarım; büyümenin sorumluluğunu alamamış, merhamet kavramını kendi zihinlerinde istedikleri gibi şekillendirmiş olan cahil anne ve babama değil bana aitlerdi.

İşte asıl özgürlük buydu; acılarının başkalarına değil de sadece sana ait olması.

"Baba?" Kucağıma sığınmış yüzüme merakla bakan oğluma çevirdim bakışlarımı. Bu dünyada bana ait olan tek servet o'ydu. Şuursuz bir gecenin bana getirdiği gelecekti Kandemir Arslan Efsunkâr. En karanlık gecemin şafağı, tüm gaddarlığımın tek merhametiydi. Her düştüğünde kanayan yerini öptüm. Korktuğunda göğsüme sakladım. Her gece kollarımda uyuttum. Kısacası ona külfet değil de ev olabilmek için kendimi paraladım.

"Efendim oğlum."

"Leyla... Bahsettiğin kadar güzelmiş." Yüzüme gülümseyerek bakan oğlumun gözlerinde dünyam saklıydı. Çok sevimliydi kerata. Hani bir laf var ya uğruna kurşun atar kurşun yerim diye. Uğruna can alınır can verilirdi.

"Leyla değil Kandemir, Leyla abla."

"Leyla abla değil de Leyla anne desem olmaz mı?"

"O nereden çıktı?"

"Hani şimdi biz onun zamanı dolmadan istediği her şeyi yapmaya çalışacağız ya. İşte anne olmayı da istemez miydi?" Derin bir nefes alarak bakışlarımı odanın camından görünen gökyüzüne çevirdim. Sahi Leyla anne olmayı da isterdi değil mi? Demek boşuna dememişlerdi bazı düşünceler insanı ipe götürür diye. Leyla'yı düşündükçe kendimi darağacında buluyordum. Yıllar önce verdiğim söz dönüp dolaşıp boğazıma bir pranga misali yapışmıştı.

Ali Efsunkâr. Leyla'nın öz benim ise manevi babam.

Evden kaçtıktan sonra geldiğim bu büyük şehirde boğulmamı önleyen insan şuan sahip olduğum kumarhanenin asıl sahibiydi. Büyük adamdı vesselam. Bu camiada Külhanlı Ali olarak anılır, saygı duyulurdu. Parmaklarında nice insanın kanını, göğsünde bir yangını,sırtında ise mazlumların hayır duasını taşırdı. Kimse öldüremedi onu, kendinden başka. 

Leyla 6 yaşındayken öğrendi Külhanlı, onun kızı olduğunu. Bir mektup geldi, o gece yandı Kühanlı Ali'nin yüreği. Bir yanında ben diğer yanında öz oğlu, Leyla'nın ağabeyi Kandemir. Üçümüz bir hışımla çıktık kumarhaneden gittik hastaneye. 

Leyla, Külhanlı'nın kızı çıktı da asla bir babanın kızı olamadı. DNA testinden sonra kızını sarıp sarmalamaya giden Külhanlı kızının yaşı kadar kurşunu yedi fani bedenine. Tam altı kurşunla ruhunu semaya yükselttiler. Koskocaman Külhanlı Ali'ye önce kızını verdiler sonra bir kez kokusunu duymasına izin vermeden kızının yaşı kadar kurşunu sıraladılar.

MAHKUM (1-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin