A l t ı

75 8 0
                                    


Kafamın içinde babama ulaştığımda söylediğim sözler tekrar edip duruyordu. Dudaklarım genişçe iki yana kıvrıldı. O mesajın babamın buraya gelmesi için yeterli olduğunu biliyordum. Bedenimi yana doğru döndürüp tatlı uykunun boyundurluğuna daha çok girdim. Sonunda kurtuluyordum buradan. Babam, annemden gizlerdi kesin. Onun daha çok endişelenmesinden korkardı. Buraya tek gelmesini umsam da tek gelmezdi. Uyku artık o kadar tatlı gelmezken yataktan bir çırpıda kalktım. O lanet herifi de haberdar ederdi. Onun gerçek yüzünden habersizdi. Beni buraya tıkanın da bu durumda olmamın sebebinin de o olduğunu bilmiyordu. Kapının önündeki bakıcı kadınla göz göze geldim.

"Bir saniye boş bırakmaya gelmiyorsun." Dedi, içimi daha da karartan sesiyle. "Cidden buradan bir çıkış yolu olduğunu mu sanıyorsun?"

Kararlı adımlarla önüne geçtim. Karşısında ufalan, çaresiz, her dediğini yapan kızı arasa da bulamamıştı. Çünkü artık yalnız değildim. 

"Babamın burada olduğunu biliyorum." dediğimde beti benzi atmıştı. "Çık önümden." Hareketsizce bana bakmasıyla onu kenara iteleyerek kapıdan can havliyle çıktım. Koşarcasına yürürken nereye gittiğimi bilmiyordum. Sadece koşuyordum, yolun sonunun babama çıkmasını umarak. Adımlarım işittiğim sert, yüksek desibeldeki sesle durdu.

Ne yazıkki bu sesi çok iyi tanıyordum.

Bir adım atsam sağ tarafta onu görecektim. Buna cesaret edemedim. Bedenimi duvara yasladım, dediklerine kulak verirken.

"...dikkatsizlik nasıl olabilir? İşinizin ehli olduğunuzu iddia ediyordunuz..."

Konu bendim.

Babama ulaşabilmem onu deliye döndürmüştü.

"Bu adam mı sorumlu şimdi?" Hırpalanma sesini duymamla dudağımın ucu havaya kalktı. Kırk yılın başı işe yarayacak bir şey yapmıştı.

"Bukre."

Bugün içerinde bu kadar çok tanıdığa rastlamak duygularımı iyice karmaşıklaştırmıştı. Şaşkınlıktan tepkisizce yerimde duruyordum. Gözlerim ileride kalan bedenine ulaştığında  gözümden aşağı bir yaş süzüldü. Güvenebileceğim birine o kadar çok ihtiyaç duymuştum ki. Şimdi onu burada karşımda görmek, içime attığım tüm sıkıntıların, kırgınlıkların dışarıya taşmasına sebep olmuştu. Koşarak kollarımı ona sardım. Sımsıkı sarılırken, "Babacım." dedim, titrek sesimle. "Seni çok özledim."

"Tamam. Sorun yok." dediğini duydum. Bunu bana demediğini anlamıştım. Bakıcılar yine sorun çıkarabileceğim konusunda uyarmış olmalılardı. "Ben de seni çok özledim. Annen de aynı şekilde."

"B...bukre."

Sinirli olmanın bana hiçbir yararı yok diye hatırlattım kendime. Sanki benim için endişelenmiş gibi sahte kekelemesi beni kışkırtmak içindi. Tabi bir de babamın gözünü boyamak içindi.

"Beni özlemedin mi?"

Sorusunu yanıtsız bıraktım. Sadece ilgilenmek istediğim kişi babamdı. Ondan istemeden ayrılırken yaşlı gözlerimi beni anlamasını istercesine ona odakladım.

"Baba, senle yalnız konuşabilir miyim?"

Gözleri arkaya saniyeliğine çevrildi. Sevgili kocamı görmezden geldiğimi fark etmişti.

"Bu, telefonda yardımımı istediğin konu ile ilgili mi?"

Kafamı hevesle aşağı yukarı salladım.

"Birtanem." Diyerek koluma hiç de nazik olmayarak asılan kişiyle tüm keyfim kaçmıştı. "Neden böyle davranıyorsun? İyi hissetmiyor musun kendini?"

"İyi hissetmememe en çok sen sevinirsin değil mi?"

Bakışlarım ilk kez onu odağına aldı. Aylar olmuştu onun yüzünü görmeyeli. Yakışıklılığından hiçbir şey kaybetmemişti. Oyunculuğundan da. Yüzüne bakarken ben bile neredeyse benim için endişelendiğine inanacaktım.

"Sen ne dediğini bilmiyorsun. Beni üzüyorsun." Onu dikkate almamam üzerine odağı başka yöne çevrildi. "Ona ilaçlarını verdiniz mi?"

Nasıl her söylediği şey bu kadar öfkemi arttırabilirdi? Öfkenin zehirli ucu dilimden dökülen sözlere aktı. "Tabi ilaç. Senin en iyi anladığın şey zaten."

"Tatlım, sen iyi olduğuna emin misin?"

"BANA ILTIFAT ETMEYI KES."

Kolumu kolundan kurtarmıştım. Artık kendimi kaybetmiş bir şekilde sadece ona odaklanmıştım. Ona olan nefretim gün yüzüne çıkmıştı.

"Canım..." diye bir kez daha tekrarlaması üzerine sinirle güldüm.

"Laftan anlamıyor musun? Senin.. artık... bu... ilgili... hallerine...kanmıyorum." Dedim, her kelimeme vurgu yaparak. "Herkesi kandırabilirsin. Ama beni asla."

Bana doğru ilerlemeye başlamasıyla kaşlarım havaya kalktı. Ne laf anlamaz biriydi! Onu istemediğimi bu kadar belli ederken bir de bana yaklaşacak mıydı? Gücünü kullanarak onu itmemi engelledi. Beni sıkıca kucaklarken, "Seni seviyorum." dedi. Kolumda hissettiğim sızıyla aynı anda kulağımda nefesini hissettim. "Her şeyi bu kadar kolay bozmana izin verir miyim?" deyişiyle bedenimde kalan gücümle bedenini benden uzaklaştırdım. Elindeki şırıngadan, istediğini elde ettiğinin zaferiyle dolu gözlerine baktım.

Yine başa dönemezdim.

Babam buradayken her şeyi anlatmam gerekiyordu.

Bedenimdeki enerjinin çekilişiyle yeri boylarken son anda  tutulmuştum. 

"Baba..." Dedim, gözlerimi açık tutmaya çalışırken. "O, ya..."

O yalan söylüyor diyemeden enerjinin geri kalanı da çekilmiş, karanlığa gömülmüştüm.

TımarhaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin