O n A l t ı

46 2 0
                                    

 
Öğlen herkesin üçüncü katta bulunmasından faydalanarak keşfe çıkmıştım. Bulduğum görevli odasından ise yedek bir anahtar aşırmayı pekala başarmıştım. Bakıcının kilitlediği kapıya anahtarı yerleştirdim. Çevirmemle kapıdan gelen klik sesi ile dudaklarımın ucu kıvrıldı. Sessiz olmaya özen göstererek kapıyı arkamdan kapattım.

 Etrafın her zamanki sessizliğine dönmesi gece vaktini bulmuştu. Öğlenki telaşlı havadan eser yoktu. Üçüncü kattan geçerken tedirgin olsam da orada da hiç kimse yoktu. Gönül rahatlığıyla girmek istediğim odanın kapısına soktum anahtarı. Araladığım kapıdan içeriye dikkatle baktım önce. Bir hareket sezmesem de gergindim. Kapıyı kapatıp kapatmama konusunda tereddütte kalmıştım.

 Yakalanma ihtimali mi yoksa ölme ihtimali mi? 

Kapıyı kapadım. Anahtarın elimden alınmasına izin veremezdim. Ve garip bir şekilde beni öldüreceğini düşünmüyordum. Öldürecek olsa daha önce de öldürebilirdi.

Yataktaki şişkinlik uyuduğunu gösteriyordu. Emin olamayarak birkaç adım attım. Yataktan gözlerimi bir saniye bile ayırmıyordum. En ufak hareketine karşı tetikteydim. Üzerindeki battaniyeyi atıp bir şey fırlatıvermesi bir göz açıp kapama süresinde gerçekleşmişti. Yanağımı sıyıran şeyin sızısıyla yerimde put gibi dikilivermiştim. Büyümüş gözlerim karanlıktaki bedende takılı kalmıştı. Şoktan nefes alamıyordum. 

"Sen miydin?"

Sakince dile getirdiği sözlerin ardından ayağa kalktı. Az önce olanlar son derece normalmiş gibi davranıyordu. Yanımdan geçmesinden kısa bir süre sonra odanın içi ışıkla kaplanmıştı. 

"Ne...fes a...la..mı..yo..rum." diyebildim, zorlukla.

Yere çöktüm. Beynimin içi aynı sahneyi tekrarlayıp duruyordu. Pantolonumun üzerine bir kan damladı. 

Bir kan daha,

Ve sonra bir kan daha...

Ciğerlerim nefessiz kalmaktan sinyal verse de kontrolümü tamamiyle kaybetmiştim. 

"Hey." diyen sesi duydum. 

Gözlerimin önünde siyah noktalar belirmeye başlamıştı.

"Bana bak." Çenemdeki baskıyla kafam hafifçe yukarıya kalkmıştı. Gözlerim ise odağını kaybetmişti. Arada bana bakan çift gözle keşişse de pek sağlıklı düşünebildiğim bir zaman dilimi içerisinde değildim. "Yakalanmak mı istiyorsun?"

Kafamdaki uğultuların sesi kısıldı.

"Yakalanırsan ne olacağını biliyorsun değil mi? Günlerce o odada kilitli kalırsın."

Kafamı iki yana salladım.

"O zaman." diye fısıldadı.

Artık uğultular tamamen kesilmişti.

Bir tek onun sesini duyuyordum.

"O zaman." dedi, bir kez daha. "O lanet olası nefesi çek içine."

Bedenim onun sözlerini bir emirmiş gibi kale aldı. İçime çektiğim nefes beni öksürükler içerisinde bırakırken çenemdeki eli çekilmişti. Derin derin nefes aldım. Bir krizin eşiğinden dönmüştüm. Kendime sakinleş komutunu verdim. Biraz daha iyi hissetmemle dikkatimi etrafa verebilmiştim. O yoktu. Onu arayan gözlerim duvara saplanmış bıçağa takıldı. Elim istemsizce yanağıma gitti. Hafif sızıyla bir inilti döküldü ağzımdan. 

O ruh hastası, bana bıçak mı fırlatmıştı?

"Ucuz yırttın." Başka bir kapıdan çıkmıştı. "Birkaç adım daha atmış olsaydın tam kalbine saplanırdı."

"Neden?" diyebildim bir tek.

Omuz silktirerek geçiştirmişti beni. Oluşan sessizlik üzerine boğazımı temizleyerek kafamı eğdim. Buraya neden geldiğimi hatırlarken ona çevirmiştim bakışlarımı.

"Sen miydin?" Anlamaz bakışları üzerine daha da açtım. "Onun intihar etmesine sen mi yardım ettin?"

Alaycı bir gülüş sergiledi. 

"Bunu sormak için mi odama gelmiştin?" 

Kafamı hafifçe aşağı yukarı salladım.  

"Peki seni ilgilendiren tarafı neresi tam olarak?"

"Onun bir planı var." diye atladım. "Buradan çıkmanın bir yolunu biliyor ve..." İnançsızlıkla sözlerime devam ettim. "..ben de yakında o gruba gireceğim."

"Yaaa." Çok ilginç bir şey dinliyormuş gibi gözlerini açmış, dikkatle beni izliyordu. "Demek bizim Mert'in bir planı varmış."

Mert.

Sessizin adı Mert miydi?

"Sana bu kötü haberi vermek istemezdim ama buradan bir çıkış yolu yok."

"Yalan söylüyorsun."

"Neden intihar etti o zaman?

Dudaklarım açıldı.

Geri bir sebep bulamamam üzerine kapandı.

"Ben söyleyeyim o zaman..." Sesini daha da inceltti, adeta fısıldadı. "...onun bir planı falan yok. O yüzden intihar etti. Çünkü buradan kurtulmanın tek yolu o."

Söylediklerine inanmak istemiyordum.

Ona güvenmesem de bir planı olduğuna inanmıştım. Doğrusu inanmak istemiştim.

Ben buradan kurtulacaktım.

Ama şimdi karşımdaki adam bunun imkansız olduğunu söylüyordu.

Önceki kadar güçlü olmasa da, "Yalan söylüyorsun." dedim ve bir hışımla odasından çıktım.

Tırnaklarım ağzımda yürürken düşünceliydim.

Onun doğru söyleyip söylemediğini anlamanın tek bir yolu vardı.

Sessiz ya da namıdiğer Mert'le konuşmam gerekiyordu.










































TımarhaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin