O n B e ş

39 4 0
                                    


Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba:) İyi okumalar dilerim.

...

Klasik bir güne uyanıvermiştim. Ama sanki bu sefer farklı olan bir şey vardı. Ortada kimse yoktu öncelikle. Bakıcının şu ana kadar çoktan gelmiş olması gerekiyordu. Gözlerimi araladım. Sabah bu kadar sessiz başlangıca alışık değildim. Başımda bana laf atan birilerinin eksikliği fazlasıyla belirgindi. Yatakta doğrulurken fazla uyumaktan şişen gözlerimi ovaladım. Birkaç gündür içime kapanmamın yanısıra kendimi odama da kapatmıştım. Düşünüp plan yapmam gerekiyordu. Ama plan yapacak gücü bulamadığımdan kendimi uykuya veriyordum. 

"Yaşamak çok yorucu." diye mırıldandım kendi kendime.

İçeri biri girene kadar boş boş yerimde durmuştum. Tahmini bir saatten uzun bir süre sonra içeriye tanımadığım bir kadın girmişti. Bana bakmadan tuvalet kapısına yöneldi. Kilidini açtığı kapıyı geriye çektikten sonra, "Hadi." dedi.

"Diğeri nerede?"

"Sana ne!" dedi, agresif bir dil kullanarak. "Seni sonsuza kadar bekleyemem. Girecek misin şuraya yoksa direkt yemekhaneye mi?"

Ağzımı kapatarak araladığı kapıdan içeri girdim. Hep aynı bakıcıyla karşılaşırken ilk defa farklı bir bakıcının geldiğini görüyordum. Bunu ne kadar ilginç bulsam da tepkisizce önden ilerleyen kadını takip ediverdim. Yemekhaneye gelmemizle de içeri girip girmediğime bakmadan koşarak uzaklaşmıştı. Kafamı eğerek, arkasından bakarken, "Tuhaf." dedim, seslice.

Fazla aç olduğumu hissetmemem üzerine yemek saatini es geçerek koridorun diğer ucuna yöneldim. Üçüncü kata çıkan merdivenlere ulaşmamla koşuşturma sesleri duymuştum. Durakladım. Birilerinin konuştuğunu da duyabiliyordum. Tam olarak anlayamasam da bugün bir şeyler olduğu açıktı. Tüm herkesi üçüncü kata toplayacak ne olmuş olabilirdi ki? Meraklanmıştım ama yakalanmaktan da korkuyordum. İkilemde kalmış bir şekilde merdivenlerin ortasında dikiliyordum. Anlık bir cesaret sardı bedenimi. Dikkatli ve hızlı adımlarla kalan merdivenleri de tırmandım. Son merdivende bekledim. Konuşmalar artık daha çok net duyuluyordu.

"Çağan bey, bunu duyarsa çıldıracak!"

Çağan bey mi?

"Hiç sorma! Nasıl dikkatlerinden kaçabildi? Herkese ona ekstra dikkat edilmesi gerektiği söylenmişti."

"Adam kafaya koymuş. Kimin aklına gelirdi, bileğini parçalayacak kadar çıldırdığını?"

Biri intihar etmişti demek. 

Benim başaramadığım şeyi, biri başarmıştı. 

"Harbiden, neyle parçalamış?"

"Kırık soda şişesi parçasıyla."

"Ona ulaşması imkansız. Bu tür şeyler burada bulunmuyor."

405 numarada gördüğüm mini buzdolabı geldi aklıma. Onun içerisinde olması muhtemel bir şeydi. Belki o... Kafamı iki yana salladım. Saçmalıyor olmalıydım.  Gözlerim yukarı merdivende oturan birine takıldı. Yakalanması hiçten bile değildi. Ama o umursamazca aynı yerde durmaya devam ediyordu. Gözlerinin beni bulmasıyla irkildim. O ise ifadesizliğini korumuştu. Bakışlarını benden çekti. Ayağa kalkarak sesli olmasını umursamadan yukarı çıkmaya başladı.

"O kim?" diyen birini duydum.

"Dokunulmazlığı olan ikinci kişi. Çağan bey'in kesin emri var. Kılına bile dokunamayız."

"Soda şisesi bir tek onun odasında bulunmuyor muydu? Bir ilgisi olabilir mi?"

"Kim bilir?"

Cevaplarımı almıştım. Ama bu kafamı sadece daha çok bulandırmıştı. Kimin intihar ettiğini anlamıştım. O sessizdi intihar eden. Ve intiharında 405 numaranın da rolünün olduğu ortadaydı. Çağan bey'in kim olduğunu bilmesem de yetkili biri olduğu açıktı. Ve tahmin ettiğim üzere sessize ve 405 numaraya karışılmaması üzerine kesin emir vermişti. 

 Kafamı duvara yasladım. 

Neden her şey bu kadar karmaşık olmak zorundaydı ki?

TımarhaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin