O n İ k i

41 8 0
                                    


Küçüklüğümden beri gelecek hakkında yığınlarca düşlediğim şey olmuştu.

İyi bir okul, iyi bir iş, iyi bir eş...

Bir kısmını gerçekleştirmiştim.

Bir kısmını ise gerçekleştirdiğimi sanmıştım.

Hayalimdeki düğün sahnesi hayal kırıklığı bir evlilik hayatıyla sonuçlanmıştı.

Hayatımın geri kalanının böyle bir yerde geçeceği ise aklımın ucundan bile geçmemişti.

Birisinin sanki karşısında oyuncak varmış gibi benimle anlaşma yapıp geri bozmasına izin vermeyi de hiç düşünmemiştim. Çünkü ben hep güçlü biri olmuştum.

Kendi kararlarını kendi verebilen, yaptığı hiçbir şeyden pişman olmayan ben, nasıl böyle bir duruma düşebilmiştim?

Bir süredir hissetmediğim çaresizlik hissi yoğun bir şekilde kendini hissettirirken nefes alamıyordum. Boğazımı çevreleyen el imkanı varmış gibi daha daralmış, nefes almama izin vermiyordu. Sanırım buraya kadardı. Gereksiz birinin sözü yüzünden ölecektim. Ne güzel! Yüzü gözümün önünde belirdi. Artık nefret ettiğim kişilerin içine biri daha eklenmişti. Gözüm kararmaya başladı. Demek benim ölümüm de böyle olacaktı.

Bir tımarhanede, gizlice odasına girmiş olduğum bir deli tarafından boğularak...

Gözlerim son bir umutla sıkıca kapattığım kapıya kaydı. Kimsenin gelmemesini umarak kapatmışken şimdi içeri birinin dalıp beni kurtarmasını bekledim.

Komikti.

Yanımda birkaç kişi oldu diye yalnız olduğumu unutuvermistim.

Yalnızlığım bir tokat gibi yüzüme çarptı.

Kimse gelmedi.

Ve ben orada son nefesimi verdim.

.....

Kendi huzursuz nefes alış verişlerimi duyabiliyordum. Boğazımdaki sızı üzerine elim istemsizce oraya gitti. Temas, acının desibelini daha da arttırırken ağzımdan bir inleme döküldü. Gözlerimi araladım. Başım çatlayacak gibiydi. En son ne olmuştu?

"İzinsiz başka odaya girmek ha!"

Şaşırmıştım. Odanın içerisinde bulunan bakıcıyı hiç fark etmemiştim.

Peki, o neyden bahsediyordu?

"Cezalısın. Bir hafta boyunca odadan dışarı çıkmayacaksın."

Yataktan hızlıca kalkınca başım dönmüştü. Elimi yatağa koyarak destek aldım.

"Neden?"

"Utanmazlığın böylesi! Hala neden diye sorabiliyor musun?" Aşırı sinirliydi. "Duydun değil mi? Hele bu kapıdan dışarı çıkmayı dene! O zaman ne oluyor bak!"

Her zamanki tehditleri olduğunu düşünerek kulak asmadım. Ama kapıyı arkasından kapatırken gelen tıkırtı sesiyle şüphelenmiştim.

Hayır, ciddi olamazdı.

Bir hafta çok uzun bir süreydi.

Kapı kolunu aşağı indirsem de açılmamıştı. Yüzümü buruşturarak kapıya yaslandım. Sırtımı kaydırarak oturur pozisyona geçtim. Boğazımdaki acı her hareket edişimde kendini gösteriyordu.

Doğru, boğaz.

O sessiz salağın söylediği şeyler belirdi kafamda. Ve sonrası...

Odada dolandı bakışlarım.

Alaycı bir kıvrım oluştu dudağımın ucunda.

"Yine yalnızsın." Diye mırıldandım, kendi kendime.

TımarhaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin