Alfa türünün tükenme noktasına geldiği, üremenin durduğu kırsal topraklara şehirde yetiştirilmiş asker alfaların gönderilmesine karar verilir. Min Yoongi de bu grubun içindedir ve görevi öğretmenliğin yanı sıra tıpkı köye gönderilen diğer alfalar gi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🚜
Köyde yaşanan uzun süreli elektrik kesintileri bir yana en zor olanı su kesintileriydi. En az ayda iki defa kesilen sular günlerce bazen de haftalarca gelmez geldiğindeyse de su çamura bulanmış, kullanılamaz halde olurdu.
Bugün de böyle bir gündü. Alfalar geldiğinden beri yaşanmayan kesinti, Jimin tam da mutfakta kahvaltıdan kalma bulaşıkları yıkıyorken yaşandı. "Anne!"diye bağırdı, "sular kesildi!" Annesine elinden bir şey gelebilirmiş gibi haber vermesini komik bularak güldü sonra.
Gün ışığını tüm gün boyunca alan ferah mutfağa giren annesi, "sen bırak öyleyse, devamını ben hallederim," dedi. "Uzun süredir kesilmiyordu halbuki...alfalar ne güne duruyor bilmem ki canım?"
Jimin ellerini mavi havluyla kurularken ona karşılık verdi. "Alfalar hangi birine yetişsin, bir sürü işleri var. Hem...köydeki eksiklikler için hazırlanan raporlar daha şehre gönderilmemiş, "gözlerini kaçırdı. "Galiba."
"Sen tüm bunlara nereden biliyorsun bakayım?"
"Yoongi söylemişti," gülümsemesini bastırmak için dudağını dişledi.
Annesi buna keyifle güldü, oğlunun kendini keşfedişinin, bir alfadan hoşlanışının şahidi olduğu için çok şanslı hissediyordu.. "Ah...tabii ya, bir alfan var nasıl olsa artık,"diye takıldı ona. Ardından ekmek pişirdikleri fırının üstünde ısıttığı suyla bulaşıkların kalanını yıkamaya girişti. "Hem ben sana bulaşıklara dokunma dememiş miydim? Elin sargılı...ah Jimin, ben yapacaktım zaten."
Jimin sargılı elini inceledi, yıpranmış sargı ıslanana eline yapışmıştı. Yoongi'nin sözünü dinlemediği için dudağı büküldü ama iş yapmaya alışmıştı, kendini tutamıyor, boş boş oturamıyordu işte. Mutfak masasına oturup alfanın özenle sargıladığı elini açınca avcundaki yaranın iyiden iyiye geçtiğini gördü. "Zaten kabuk bağlamış, acımıyor da. Sargıyı çıkarabilirim artık."
"Jieun,"dedi tehditkar bir sesle annesi. "Eğer alfalar vermeseydi onun cezasını ben keserdim. Ne kötü kalpli bir omega! Sana bunu nasıl yapar aklım almıyor."
"Geçti gitti anne," dedi Jimin sargıları toplayıp çöp kovasına atarken. "Sadece küçük bir yara."
"En sevdiğin pantolonun da yırtılmış,"diye üsteledi, en ufak bir şeyi dahi büyütmekte üstüne yoktu.
"Dün gece yırtığı yamadım, eskisinden de iyi oldu." Jimin hayata her zaman pozitif tarafından bakmaya öyle alışmıştı ki bu alışkanlık onu kimi zamanlarda aptalmış gibi hissettiriyordu.
Anne oğul konuşurlarken Heesoo, bahçedeki işini bitirip mutfağa girdi, elindeki yumurta dolu hasır sepeti maun masanın üzerine koyduktan sonra alnındaki teri sildi. "Sakın sular kesildi demeyin..."
"Evet,"dedi Jimin. "Su tankeri de boş."
"Tanrım!"dedi inlercesine. "Bıktım artık. Bugün duş günüydü!"