Alfa türünün tükenme noktasına geldiği, üremenin durduğu kırsal topraklara şehirde yetiştirilmiş asker alfaların gönderilmesine karar verilir. Min Yoongi de bu grubun içindedir ve görevi öğretmenliğin yanı sıra tıpkı köye gönderilen diğer alfalar gi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🌻
Taehyung
Yoongi ve Jimin'i bu andan sonra birlikte yaşayacakları kulübeye gözyaşları ve kutlama çığlıkları arasında uğurladıktan sonra kendi yuvamıza doğru yola çıktık. Sabahtan beri çok fazla koşuşturmuş, dinlenmeye bir türlü fırsat bulamamıştım. Hoş bundan şikayetçi de değildim, insanın en yakın arkadaşı her zaman evlenmiyor sonuçta. Hem bu benim için de harika bir deneyim oldu. Asla evlenmeyeceğime tekrar tekrar emin oldum böylece.
Şükürler olsun ki ruh eşim var ve evlilik bizim için çok da mühim değil. Bizi kutsal bir bağ birleştirirken kağıt üzerindeki imzalar kimin umrunda?
Yoongi'nin kulubesinin sağındaki patikadan yürüyüp düğün kalabalığının arasından sıyrıldık birlikte. Jungkook hemen yanı başımda yürüyordu. Tüm gün delta da yorulmuştu ama bu pek de umrumda değildi, sonuçta karnında iki kiloluk bir yavru taşıyan kişi bendim. Şikayet edemezdi. öldürürdüm onu.
Kendi kendime sırıtınca o da güldü.
"Ne gülüyorsun?"diye çıkıştım.
"Sen güldün diye."
"Neye güldüğümü bile bilmiyorsun."
"Sen gülüyorsan komiktir." Yanağımdan izi kalacak derecede sert bir makas alınca onu iterek kendimden uzaklaştırdım. "Kes sesini."
"Benim hırçın omegam ağlamış mı?" Onu uzaklaştırma çabalarım sonuç vermedi, tekrar yanı başımda bitip beni tıpkı bir aslanın bir kuşu kolları altına alması gibi kolayca kolları altına aldı ve başımın üstünü öptü. "Jimin senden daha az ağladı."
"Şunu açıklığa kavuşturalım. Ağlama nedenim hiç de saçma değildi." Kararsızca gidip geldi gözlerim, ışıklı yol geride kaldığında Jungkook ne olur ne olmaz diye yanında taşıdığı kandili yaktı ve elime uzandı. Hemen anlamıştı, karanlığın beni korkuttuğunu zaten bilirdi. Sert, kemikli ellerini sımsıkı tuttum ve devam ettim. "Jimin'i çok seviyorum, hayatı kusursuza yakın, yanlış anlama onu kıskandığımdan değil. Sadece korkuyorum...bunun hep böyle sürmeyecek olması korkutuyor beni. Jimin güçlü biri ama yeterince güçlü mü bilmiyorum. İçimdeki his...nasıl anlatsam? Yakınlarımdan biri zarar görecek ve ben hiçbir şey yapamayacağım sanki." Dertli dertli gökyüzüne baktım ve devam ettim. " Bunun önüne geçemediğim için ağlayıp durdum işte. Bir de büyüdük tabii. Hayatlarımız değişti, biz değiştik. Onunla eskisi kadar yakın olabilir miyim bilmiyorum...ikimiz de farklı hayatlara kapılıyoruz. Yakında bu köyden de gideriz belki."
Yolun ortasında durduruldu beni ve kendine çevirdikten sonra yanağımı okşadı. "Öncelikle şunu aklından çıkarma. Eğer bu seni birazcık bile üzecekse köyden taşınmayız. Benim evim sensin. Neredeysen orada mutluyum. Yan Jimin'den ya da ailenden uzak kalmana zorlayacak değilim seni-"