Alfa türünün tükenme noktasına geldiği, üremenin durduğu kırsal topraklara şehirde yetiştirilmiş asker alfaların gönderilmesine karar verilir. Min Yoongi de bu grubun içindedir ve görevi öğretmenliğin yanı sıra tıpkı köye gönderilen diğer alfalar gi...
daha üç gün olmadan yb ile döndük amanınnn 🤯 bol yoonminli bir bölüm yazdım siz de bol bol yorum yapmayı unutmayın çok bir şey istemiyorum😠
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🧶
Jimin kendini avutmakta hiç bu kadar zorlanmamıştı.
Ne zaman gözlerini kapatsa, alfasının omega Reun ile birlikte uzaklaşmalarını görüyordu. Bu bir yerden sonra onu avlayan kötü kabuslara dönüştüğünde Jimin uyumakta diretmeye başladı.
Sadece iki gün sürse de beynindeki tüm düşünceler sahici bir işkenceydi. Ablası ayrı, annesi ayrı, Taehyung ayrı konuşmuş onun üzüntüsünü fark ederek omegayı iyi hissettirmeye çalışmışlardı ama Jimin bildiğini okuyordu işte.
Belki de her şeyi dibine kadar yaşamak istiyorumdur, diye düşündü ilk gecenin sonuna gelirken. Belki de acıyı en derinlerimde hissederek daha güçlü olmaya çalışan bir benliğim vardır.
Ya da belki onu içten tüketen bir canavara sahipti. Doğrunun ne olduğunu kestiremiyordu.
Bir şekilde hep geride bırakılıyormuş gibi hissediyordu. Yoongi onu o gün geride bıraktığında kalbi çok kötü acımıştı. Ama çok geçmeden dönüp dolaşıp ona geleceğini, alfanın ona verdiği sözleri ve en önemlisi de içinde oldukları sistemin zalimliğini hatırlıyordu.
İçindeki karşıtlıklar yüzünden bunalıyordu. Oysa ki her şey daha yeni başlıyor sayılırdı.
Düştüğü yerden kalkardı. Düşmüş bile sayılmıyordu hem. Yoongi'nin dönmesini bekleyecekti. Biliyordu ki dönecekti. Bir yolunu bulurlardı. İlk adımda vazgeçmeyi düşleyen o omegalardan olmayacaktı.
İki günün sonunda buna karar verdiğinde yatmadan önce son kez pencereden dışarı baktı ve yine ışıkları kapalı olan alfanın kulübesi onu mutsuz etti.
Yoongi son zamanlarda eve öyle nadir uğruyordu ki endişeleniyordu işte. Çiftleşme evine gitmeden önceki bir haftada da evin ışıkları çok seyrek yanmıştı. Onu geri istiyordu, onu özlüyordu.
Uykuya dalmadan önce zihnini susturmaya çalıştı ve yalnızca güzel şeyler düşündü. Yaşayabilecekleri mutlu bir hayatın hayalini.
-
Ertesi gün erkenden başladığında önce leziz ve sağlıklı bir kahvaltı yaptılar. Jimin ardından ahıra gidip acıkan buzağıyı doyurmak için süt dolu biberonu kaptı. Onunla ilgilenmekten çok hoşlanmıştı, Zeytin son günlerde biricik dert ortağı olup çıkmıştı. "Seni de dertlerimle bunaltıyorum, değil mi? Tek istediğin biraz daha fazla süt ve uyumak. Keşke ben de buzağı olsam,"diye hayıflandı.
"Ne dilediğine dikkat et," dedi birdenbire kapıda beliren Taehyung. İçeri girdikten hemen sonra kollarını göğsüne kavuşturup ona selam verdi. "Eminim mutlu bir şekilde doğup böyle yaşayacağını düşünürken en sevdiğin insanın midesine yemek olmak pek de hoş bir şey değildir."
