13

4.1K 487 925
                                    

🧵🪡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🧵🪡

İki gün boyunca yağan yağmurun ardından güneş nihayet kendini göstermiş, ortalık canlı, berrak bir hale bürünmüştü.

Yağmur demek bereket demekti fakat öte yandan gelecek kara kışın habercisi de sayıldığından insanlar yağmur yağdığında pencerelerini sıkı sıkıya örter kışın ağır geçmemesi için dua ederlerdi. Ama Jimin hiç de böyle düşünmüyordu, yağmur onun için büyülü bir şeydi ve iki gün boyunca aralıkla atıştıran yağmur bir nevi yenilenme ayini olmuştu. Bu iki günde pek bir iş yapamadıkları gibi tüm aile sıcacık evlerinde oturup elektrikler gittiği için soluk mum ışığının eşliğinde birbirlerine hikayeler anlatmış, lezzetli yemekler hazırlayıp şarkılar söylemişlerdi. Tabii Jimin, gecenin bir vakti Yoongi'yle verandadaki gizli buluşmalarını ve kokusunu da düşünüp durmuş, içi kıpır kıpır oluvermişti.

Jimin bu iki günde ailesiyle de yüzleşmeye vakit bulmuştu. Doktor Namjoon'un dediklerini ailesine anlatırken annesinin evhamlamasını izlemişti. "Keşke seni daha önce doktora bakıtabilseydik,"demişti pişmanlıkla. "Çok üzgünüm."

Genç omega bu ve bunun gibi özürleri duymak istemiyordu, ailesinin elinden gelseydi zaten en iyisini yapacaklarını biliyordu, kendilerini üzmeleri bir şeye fayda etmez aksine onu yaralardı. Böylece hepsi anlaşarak yola devam ettiler. Jimin, hastalığının nüksetmesini engelleyecek ilaçların gelişini gözler oldu. Biliyordu ki adı, dedikoduların baş konusuydu artık, herkes ondan bahsedip abartarak konuşuyordu ama artık bunu o kadar da takmıyordu çünkü Yoongi onu hastalığını umursamıyordu.

Kahvaltıdan sonra, dün şehirden gelen ürünlere göz atmak için meydana inen Jimin orada küçük bir kalabalık gördü. İki haftada bir trenlerle yapılan mal sevkiyatları sonucunda köylerindeki pek çok eksik ortadan kalkmıştı. Akla gelebilecek her türlü malzemenin nakli sağlanırken bu malzemeler köy binasının yanındaki iki katlı marangoz kulübesinde toplanıyordu. İsteyenler oraya gidip alfaların gözetiminde alışveriş yapabiliyordu.

Annesinin sabah eline tutuşturduğu listeye şöyle bir bakan Jimin ufak adımlarla dükkana yürüdü ve çok geçmeden küçük dilini yutacak kıvama geldi. Genç omegalar, makyaj ürünlerinin yer aldığı stantta heyecanla vakit harcarken Jimin şaşırmış gözlerini her rafta ilgiyle gezdiriyordu. Işıltılı takılara bakarken neredeyse buraya ne için geldiğini unutmuştu. Elindeki şık kolyeyi gönülsüzce yerine koyduğunda onda biraz gözü kalmıştı ama buna ihtiyacı yoktu ve zaten bu tür şeyler parayla satılıyordu. Savaştan önceki gibiydi her şey, artık takas usulü ortadan kalkmış lüks tüketim malları gibi görülen şeyler parayla alıp satılır olmuştu.

"Parayı nasıl kazanacağım ki?"dedi elindeki bozukluklara bakarken. Annesinin alması için eline tutuşturduğu listede yetişkin bezleri, bir kutu pil ve  dikiş iğnesi takımı vardı. Jimin daha fazla paraları olmasını isterdi ama köyleri senelerdir kendi içlerine öyle kapanmıştı ki yaşamak için yeni yöntemler geliştirmeye ve herkesin onları unuttuğuna emin olmaya başlamıştı. Bu köy, zaman geçtikçe diğer uzak köyler gibi kaderine terk edilirken hayatta kalmaya odaklanmıştı.

Baby Blue | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin