İnsanın kendisine yaptığı kötülüğü hiç kimse başkasına yapmıyordur.Geçip giden en güzel çağlarını harcadığı kadar kimse zarar veremiyordur.Eli kalbinde kendi sonuna yürürken,bu kadar sakin olan başka bir canlı da yoktur.Takıntılar,inat edilmiş zamanlar en kötüsü ise bir adım ileri gitmek yerine ,geçmişin kaldırımında oturup yas tutmasıdır.Genç kızda bu döngüden bıkmıştı.
Ayaklanmak istiyordu,Ela.Hiçbir sonu olmadan gelip geçen telefonlar,uzun zamandır onu rahatsız ediyordu.Bırakmak için verdiği çaba bir türlü içine sinmediği için çoğu zaman kendisini suçluyordu.Bir öğretmendi hemde mesleğine aşık bir öğretmen.Çocukların masum bakışlarıyla gülümseyen onları üzmemek için herşeyi yapan biriydi.Ama o telefonlar o kadar çok dengesini bozuyordu ki ,bu kez yapmayacağı şeylerden birini yapmıştı.Dün bir başka arkadaşına istemeden de olsa zarar veren öğrencisine bağırıp onun kalbinçi kırmıştı.Yaptığı hatayı fark ettiğinde ise minik öğrencisi çoktan ağlıyordu.Asla yapmayacağı bu hareketi yüzünden kendisi de sadece donakalmıştı.Sınıfın önünden geçen öğretmen arkadaşı Bilge sesleri duyup olaya el koyuncaya kadar Ela, sadece izlemişti.Çalıştığı okul özel olduğu için zengin ve herşeyi kontrol altında tutmak isteyen velilere hizmet veriyordu.Genç kız işte bu yüzden işini kaybetme korkusu duymuştu.Daha önceden müdürleri bir velisinden çekindiği için ve kendisini savunmadığından bir arkadaşı işinden olmuştu.Genç kızın tek şansı o anki iş arkadaşı Bilge'nin onun yerine çocuklarla ilgileneceğini söylemesiydi. Bu sayede müdürden izin alıp ,salıncağına gitmişti.İşten atılma ihtimalini düşünerek saatlerini geçirmiş en sonunda da evine gidebilmişti.
Gecenin bir yarısı gelen telefonu açmamıştı.Çünkü herşeyin suçlusu olan aramalar , masum bir kalbi kırmasına sebep oluyordu.Bu takıntıları olmasa asla açmazdı telefonları ama yinede bir geceliğine kendisini durdurabilmişti.Evet,yine uyuyamamıştı. İçinde büyüyen panik duygusu,kalp atışının ritim bozukluğu ellerinde ki titremeyle sabaha kadar odasında tur atmasına sebep olsa da direnebilmişti..En sonunda iki saatlik bir uykuyla cumartesi sabahına uyanabildiğinde mutfaktaydı.
"Günaydın,kızım.Erkencisin."diyen annesi boş mutfak masasını izleyen kızı, kendine getirdi.Annesine gülümseyerek baktı.
"Günaydın,annelerin gülü."
"Uykusuz bir geceydi anlaşılan."
Ela tekrar yalandan mutluluk maskesine sığındı.
"Dün akşam bir film izledim,o bitince uykum kaçtığı için erken kalktım."Yalanlar,yalanlar..Annesi kızını tanıyordu,bu mutluymuş gibi gülümseyen suratının aslında bir maske olduğunu biliyordu.Tek bilmediği şey arayan kişinin adıydı.Kızının asla ona anlatmadığı tek şey sevdiği adamdı.Her ne kadar Ela kabul etmese de sevmediğini sadece alışkanlık olduğunu söylese de ,annesi bir insanı bu kadar uzun süre beklemesini anlamıyordu.Hemde bir kez bile adını anmadan.Kızının evlenmesini istiyordu,hatta şimdi bile istemeye geleceklerini söylemeye hazırlamıştı kendisini.
Mahalle de Ela'yı isteyen o kadar kişi varken kızı bir köşe de kurumayı bekleyen bir çiçek gibiydi..Kahvaltı hazırlığı yapmaya başlarken konuya bir anda girdi."Önümüzdeki hafta seni istemeye gelecekler."
Genç kız iki eliyle ağrıyan başını sımsıkı tutarken sakince konuşmaya özen gösterdi.
"Anne istemediğimi kaç defa söyleyeceğim.Lütfen reddet."Annesi de bu gelen kişiyi istemiyordu ama kızının bazı şeyleri anlaması için kabul etmişti.Ayrıca en yakın arkadaşını kıramazdı.
"Bu sefer Günay teyzen yani reddedemeyeceğim birisi ,zaten bir o istemeye gelmemişti ." demesi genç kızın nefesini kesmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALINCAK BELASI
Teen FictionGeçmişine takıntılı genç bir öğretmenin,koltuk değneği olan eski bir araba yarışçısıyla yaptığı Salıncak kavgasının hikayesi.. Kahverengi olan Ela ve Umut yeşili olan Azat'ın arkadaşlıkla başlayıp,kendilerini bile aşan hikayeleri... 🍀🍀 Genç kız y...