16.Biz

122 9 4
                                    

Zaman dünyadaki insanları ikiye bölen en önemli unsurdur. Mutluluğunu kısa veren, acısını yıllara yayan bir oluştur. İyileşmeyen acılara göre kötü,acısına alışınca ise iyidir. Bugün ,dün, yarın ,yıl, ay, gün, saat ,dakika, saniye, salise ve daha niceleri yardımıyla altüst eder hayatlarımızı. Kimini ödüllendirmek için, kimini ise öldürmek için? Yaraları iyileşmeyen Ela'ya göre zalimken şimdi en büyük yardımcısıydı. "Her nasip kendi vaktine esirdir" cümlesi kulağında çınlarken o yaptığı poğaça hamurunu yoğuruyordu.

Dün nişanlısının ona kurduğu cümleler kırık ruhuna merhem olmuştu. O an karşısındaki adamı sadece arkadaş olarak görmemiş ve bu düşünceyle beraber heyecanlanmıştı.

Dün akşam küçük de olsa kalbi bir sevgi parçasıyla çarpmıştı. Bugün ise akşam üzeri yapılacak piknik için hazırlık yapıyorken, şarkı söylemeyi de ihmal etmiyordu.

Annesi ise bu gece o telefon sesini ısrarla duyup kızının odasına girince onu derin bir uykuda olduğunu gördü. Telefonu defalarca kez çalarken o huzurla uyuyordu. Öncesinden o aptal çağrılara geç kalmamak için kurduğu alarmların ilk çalışında uyanırken böyle değişmesi çok hoşuna gitmişti.Bir an o telefonu açmak istese de Ela'nın buna nasıl bir tepki vereceğini bilmediği için vazgeçmişti. Azatın yürümemesi artık gözüne çok büyük bir sorun gibi gelmiyordu. Emel hanım damadını sevmeye başlamıştı. Kızının yüzünü güldüren adamı kim sevmezdi ki?

Yanına yanaştığı kızının saçlarını okşadığında, karşılığında ona gülümseyen kızı ellerindeki hamuru sıyırıp dans eder gibi hareketler etti.

"Yardım etmiyorsun bari dans et?"

Annesi de onun gibi gülüyordu. "Hiç kusura bakma, kızım ben Günay'la kahve içmeye gideceğim"

"Anne,ben ne zaman iş yapsam senin Günay teyzeye gitmen gerçekten tesadüf olamaz."

Emel hanım teslim olur gibi ellerini kaldırıp,kızına gülümsedi."Yakalandığıma göre kahvemi daha keyifle içebilirim."

Ela kaşlarını çatınca annesi yanağını sıkıp mutfaktan çıktı. Üzerine aldığı ince ceket ve evin anahtarıyla kapıyı açtığında kızının şarkı eşliğinde gelen sesine kahkaha atmıştı. Kızını üzen adamdan sonra ilk defa gerçekten mutlu görüyordu. Yan taraftaki kapıda aynı anda açılınca bugünün mimariyle göz göze geldi. Genç adam kayınvalidesinin bir anda bu kadar neşeli bir gülümsemeyle görünce şaşırmıştı.

"Emel hanım, merhaba."

"Merhaba, oğlum ne yapıyorsun?"demesiyle kendisine ilk defa böyle hitap eden kadına bakakaldı.

"Hava almaya çıkıyordum."

Kayınvalidesi daha kapatmadığı evin kapısını biraz daha açarak Azat'a gösterdi.
"Bizim mutfak balkonunun havası da çok iyidir. "
Genç adam şaşkınca bakarken o yanından geçip komşusunun evine girmişti.
"Ne oluyor şimdi? "
Kendi kendine konuşan adam, açık kapıdan içeri girdi. Yüksek müzik sesini takip edip mutfağa yönelirken nişanlısının adını sesleniyordu. Mutfağın kapısına gelince olduğu yerde kalakaldı. Ela, eşofmanlarıyla dağınık topuz saçlarıyla tezgahta hamuru yoğuruyordu. Bağırarak şarkı söyleyen nişanlısını gözlerini kırpmadan izliyordu. Genç adam , ilk karşılaştıkları anda ondan etkilense de bu bir ayda kapılmıştı. Özellikle birkaç gündür yüreği kanat çırpan bir kuş gibiydi. Azat unuttuğu duyguları içinde tekrardan uyaran kıza bu sefer daha yüksek seslendi. Ela korkuyla hemen arkasını dönünce ona bakan adamla şoka uğradı. Müziği kapatırken şaşkınlık dolu sesiyle konuştu

"Sen ne zaman geldin?"

Genç adam koltuk değneğinin yardımıyla ona birkaç adım daha yaklaştı.
"Annenle karşılaştık. Sizin balkonun havasının güzelliğinden bahsedip ,beni buraya yolladı."

SALINCAK BELASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin