8- kayıp ceset

259 32 102
                                    

Nabersiniz dostlarım?

Yorumlarınızı eksik etmeyin,
Keyifli okumalar!

-

Taksi Jungkook'un verdiği evimin adresine ulaşmak için caddeden ara sokağa girdiğinde, yeterli olduğunu söyleyip inmiştim. Gerekli ücreti verdikten sonra navigasyona bakarak yine arka sokaklardan, kafenin olduğu caddeye geri gelmiştim. Dikkatlice camdan içeriye baktığımda Jungkook'un olmadığını gördüm. Hoseok Taehyung ile sohbet ediyordu. Jimin ise başını cama yaslamış bir şeyler düşünüyordu. Namjoon yine telefonunda bir şeylerle uğraşıyor, arada Taehyung ve Hoseok'un sohbetine dahil oluyordu.

Jimin ile yanlışlıkla göz göze geldiğimizde gözlerini irice açtı, hızlıca işaret parmağımı dudaklarıma bastırarak sessiz olmasını istedim. Hemen önüne döndü ve beni görmemiş gibi davranmaya başladı.

Kafenin, iki sokak gerisine doğru koşar adımlarla Chanchul'a bahsettiğim küçük butiğe girdim. İlgilenmek için yanıma bir çalışan geldiğinde kibar olmaya çalışarak kendim bakmak istediğimi söylemiştim. Bozulmuştu ama neyse ki beni rahat bırakmıştı. Hızlıca siyah bir kargo pantolon, beyaz botlar, beyaz balıkçı şapkası ve turuncu bir şişme mont kaptım.

Kabine girip hızlıca üstümü değiştirdikten sonra Chanchul'a nerede kaldığını mesaj attım. Butiğin önünde olduğunu söylediğinde ilk kabinde olduğumu, buraya gelmesi gerektiğini yazdım. Birkaç saniye sonra içinde olduğum kabinin perdesi çekildiğinde hemen dışarı çıktım. Çıkardığım pantolonumun cebinden aldığım anahtarı eline tutuşturdum.

"Bu lavabonun anahtarı, kilitli olduğunu birilerinin anladığını sanmıyorum. Çok kullanılmıyor."

Her zamanki gibi kılık değiştirmişti ama ben elbette o olduğunu anlamıştım. Uzun saçlarını, sarı ve kısa saçlara sahip bir perukla saklamıştı. Yüzünde kalemle aceleyle çizildiği belli olan dövme süsü verilmiş birkaç çizim vardı. Gözlerinde beyaz çerçeveli bir güneş gözlüğü vardı. Tarzını da oldukça değiştirmişti. Onu detaylı tanımayan birisi kolay kolay o olduğunu anlamazdı.

Montunun cebinden bir güneş gözlüğü daha çıkardı ve bana verdi.
Muhtemelen biraz önce kenarıya bıraktığı büyük valizi göstererek planı anlatmaya başladı.

"Sen barda yapılması en uzun süren içecek her neyse ondan iki tane paket olacak şekilde sipariş edeceksin. Ama koreli olduğunu belli edemezsin. İngilizce konuş, barista seni anlamazsa işimize gelir. Onlar ingilizce bilen birisi bulana kadar onları oyala. İngilizce konuşarak ayrıca sohbet etmeye de çalış. Canayakın, Kore'yi seven bir turist rolünde olacaksın. Onları kesinlikle oyalamalısın."

Hızlıca başımı sallayarak gözlüğü taktım, çekik gözlerimi görürlerse bu plan işe yaramazdı. Neyse ki gözlüğün camı aynalıydı, gözlerimi göremezlerdi.

"Ama gözlük yeterli olmayabilir, ten rengini biraz kapatmamız gerekiyor."

Montunun iç cebinden pudra kutusu çıkardığında hızlıca az önce taktığım gözlüğü geri çıkardım. Elinden kutuyu alıp kabine geri girdim ve perdeyi çekmeden aynaya bakarak tüm yüzüme, boynumun görünen yerlerine ve hatta ellerime pudrayı sürdüm. Markası kaliteli olmalıydı, tamamen esmer birisine dönüşmüştüm. Elime tutuşturduğu kıskaçlı burun piercingini de burnuma taktım. Gerçekçi görünüyordu. Gözlüğü de taktım ve pudra kutusunu eline tutuşturdum. Cebine koyarken konuştu.

"Sen baristayla konuşurken bende senin arkadaşın rolünü oynayacağım. Başka bir çalışana ingilizce bir şekilde lavabonun yerini basitçe soracağım, lavaboya gidecek ve valize cesedi koyacağım. Geri geldiğimde içecekler olmadıysa bekleyeceğiz. İçecekleri aldıktan sonra çıkıp taksi çağıracağız. Ben cesetten kurtulurken sen eve gidebilirsin."

Scarlett Blue | Yoonkook. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin