Bugün bölüm atmayacaktım güya ama durmasın taslakta dedim 🤭
Yorumlarınızı eksik etmeyin,
Keyifli okumalar!-
Çok yol katetmiştim. Hem mecazi hemde gerçek anlamda.
Gittim, gittim ve gittim. Yabancı bir dinginlik vardı üzerimde. Hani bir şeyleri kazanınca veya kaybedince, kısaca savaş bittiğinde gelen o hoş dinginlik olur ya. Ondan.
Hiçbir şeyim yoktu üzerimde, bir ceketten bile mahrumdum. İngiltere'de hava ılıktı lakin ben yine de yarım kol giyerdim oradayken. Şimdi de Jungkook'un, biricik sevdiğimin evinin önünde tir tir titriyordum işte. Soğuktan olduğunu düşündüm ama değildi. Kendimde zili çalacak cesareti aradım.
Ne düşünürdü? Onu bıraktığımı düşünmüş müydü onca zaman?
Beni hiç aramış mıydı?
Düşüncelerim daha fazla üzerime gelmeden zili es geçerek birkaç kez kapıyı tıklattım. Tok ses kulağıma ulaştığında kalbim tekledi. Sanki yaptığım suçmuş gibi hızlıca geri çektim elimi. Ama çoktan içeriden gelen adım seslerini işitmiştim.
Yerimde dikleşerek beni bekleyen şeye kendimi hazırladım.
Hazırladım demiştim değil mi? Hazırlayamamışım. Ben Jungkook'u bu şekilde görmeye hazır değilmişim.
Kapı açılırken ağır çekimdeydi sanki. İlk önce omzunu gördüm, oradan gözlerim çehresine değdiğinde benliğimde yeşeren yeni şeylerin farkınaydım. Kabullendiklerimle beraber içime gömdüğüm özlemim de gün yüzüne çıktığında çenem bile titriyordu.
Altlarında halkalar olan kısık gözlerini bana dikti bir süre. Sanki her gün geliyormuşum gibi bir dinginlik hakimdi üzerinde.
Beni unutmuş muydu hakikaten?
Bana böyle bakması karşısında aklımda çöreklenen düşünceler beni hiç olmadığı kadar korkuttu. Ben ağzımı açmaya yeltenemedim ama onun hafif tebessümü beni darmaduman etti.
İşte buydu bana yaptığı en zalim şey. Onu sevmeme izin veriyordu, gülümsemesini beynime kazıyıp hiç eskimemesini sağlamamı istiyordu. O bilmezdi ama ben bilirdim. Onu sevmenin ne kadar acıttığını yalnız ben bilirdim.
"Yoongi?" dedi, sessizliğin içine fısıldayarak. "Sen mi gelmiştin?"
Gözlerindeki boşluktan, benim gerçek olmadığımı düşündüğünü fark ettim. Çünkü biliyordum ki Jeon bana öyle boş bakmazdı. Herkese bakardı ama bana bakmazdı, Yoongi'siydim ben. Onun beyaz çocuğuydum. İlaç almıştı belki de, o yüzden inanmamıştı ben olduğuma.
Hoş, ben bile bu anın gerçekliğini bu denli sorgularken, gözlerine bakıp da rüyalarımdaki iç çekmelerime hakim olamazken, o nasıl inansındı ki?
"Benim Jungkook." dedim titreyen sesimle.
Sesimin titremesini dinginlemeye bile çalışmadım, o sesim titredi diye güçsüz olduğumu düşünmezdi çünkü.
"Ah, Yoongi." dedikten sonra birkaç saniye duraksadı.
Kapı tokmağında asılı kalan eli kayıp düştüğünde aradığımı buldum. Gözlerindeki ışıltılar yok olmamışlardı, saklanıyorlardı yalnızca. Belki de beni bekliyorlardı.
Ne zaman dolduğunu bile saptayamadığım gözümden bir yaş yanaklarıma doğru aktığında tüy gibi bir hareketle elini bana doğru kaldırdı ama yüzünden ne düşündüğünü anlamak zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scarlett Blue | Yoonkook.
Fanfiction"Pes ettim sanma sakın, ben artık kazanmak istemiyorum." - chris isaak - wicked game 22.02.23-14.07.23 Düzenlenmeye başlandı: 13.08.24