39- talihsizlik

255 22 116
                                    

Biraz yorum yaparsanız çok müteşekkir olurum :>

Keyifli okumalar!

-

Yaklaşık otuz dakika önce uyanmış olmama rağmen, uykumun ağırlığına güvenip kendi kendine konuşan Yoongi'ye ses etmemiştim. Yaptığım şey hoş değildi ama eğer yanımda konuşuyorsa duyabileceğimi de göze almış olmalıydı değil mi? Başka çaremiz olmadığı için tek yaptığımız sıra sıra nöbet tutarak herhangi bir aracın geçmesini beklemekti. Arabadaki sınırlı yerden dolayı her yerim uyuşmuş olsa da mırıltıları duyulan köpekle konuşan Yoongi'yi dinlemeye değerdi. Normalde sessiz sayılabilecek bir insanın kendisini dinlemek zorunda olan bir şeyle karşı karşıya geldiğinde dilinin bu kadar açılması şaşılasıydı.

Anlamıştım ki bazı insanların sessiz olmasının nedeni onları dinleyecek kimseye sahip olmamalarıydı.

"Sonra da sırf dikkat çekmemek için ezik rolü oynamaya başladım. Aslında çok sinir bozucuydu ama alışmıştım, şimdi olsa o kadar sessiz kalmam söz konusu bile olamaz ama. Adam resmen markette sıramı çalmıştı, ağzının üstüne çarpmam gerekiyordu. Gerçi beni o cüsseyle her halükarda döverdi ama o zamana kadar ayırırlardı herhalde."

Kendi dediğinin üzerine kısıkça kıkırdadığında karanlık olmasından yararlanarak gözlerim kapalı olmasına rağmen tebessüm ettim. Fısıldayarak konuşsa da yanımda oturduğu için duyuyordum.

"Aslında bazen şaşırıyorum, eskiden neden kendimi o kadar role kaptırmışım diye. Belki de şaşırmam gereken şey şimdi rol yapmayı bırakmış olmam da olabilir sonuçta hep özümün o olduğunu düşünmüşümdür. Ama şimdi Jungkook ile olan çocukluk anılarımı yavaş yavaş hatırlamaya başladığımda nedense kendim gibi davranmak sorun olmuyor. O bana hiç yabancı gelmiyor, sanki herkesten saklandığımı sandığım zamanlarda bile yanı başımda olmuş gibi. Aslında... belki olmuştur. Bunu bilemem. Sonuçta lisede sırf benim için sınıf değiştirmiş. O zamanlar intikam meselesine kafayı taktığı için öyle yapmış olabilir ama sonuç olarak şimdi benimle. Önemli olan da bu değil mi zaten?"

Bir süre sessiz kaldıktan sonra derin bir iç çektiğini duydum. Daha az önce keyfi yerindeyken üzerine bir keder çökmüş gibiydi. Bu beni de huzursuz ettiği için kaşlarımı çattım.

"Önemli olan bu değil, biliyorum. En başında sonuçta benimle Scar'ın intikamını almak için yakınlaştı. Sadece sonucu ele almak yobazlık değil midir..?"

Bu cümleler beni de düşünmeye itmişti. Onunla babam sayesinde(?) tanışmış ve liseden sonra da yakınlaşmış olabilirdim ama bu süreçte ondan nefret ettiğim bir dönemin olmuş olması önemli miydi? Aslında şimdi düşününce ben Yoongi'den hiç nefret etmemiştim, sadece nefret etmeye çalışmıştım. O zamanlar bile, diğer kişi hatta benim bakış açımdan başlı başına mağdur olan kişi babam olmasına rağmen ihtiyaçla Yoongi'nin haklı olması için sebepler aramıştım.

Yoongi'yi daha on dört yaşındayken babama tercih etmeye o kadar hazırdım ki çok uzun bir süre babamı bile suçlamıştım. Çünkü Yoongi öyle durduk yere onu öldürmezdi, illa ki bir şey yapmış olduğunu düşünmüştüm. Bir süre sonra kendimce araştırmalarım sonucu babamın bir suçu olmadığı sonucuna vardığımda bile Yoongi'den nefret etmemiş olmam beni feci korkutmuştu. Resmen öz babamı öldüren kişiye karşı olumsuz bir duygum dahi yoktu. Onu gizlice izlediğimde tıpkı çocukken olduğu gibi içim gidiyordu, hislerimde hiçbir değişiklik yoktu.

İşte ben bu hislerden öyle bir korkmuştum ki kendimi ondan nefret etmeye ittim. İçimden bunu sürekli tekrarladığım için ben bile inamıştım ama gözleri benimkilere değdiğinde, işte o zaman unutuyordum. Ben o zaman ismimi bile unutuyordum.

Scarlett Blue | Yoonkook. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin