13- iki tane yek

258 32 108
                                    

YOONGİ AZ MUTLU OL AQ OLMAYAN HAYAT ENERJİMİ SÖMÜRDÜN

Yorumlarınızı eksik etmeyin,
Keyifli okumalar!

-

Eski bir arkadaşım olan Meredith'in gönderdiği adrese yani numarama yolladığı ekran resmine baktım. Sinyalin takibi yapılmıştı, doğru olduğunu kanıtlar nitelikte direkt olarak ekran resmi yollamıştı.

Siktiğimin adresi Afrika'da saçma salak bir yerdeydi, bu işin altındaki kişi her kimse kendini gizlemeyi iyi biliyordu, elbette bu adresin sahte olduğunun farkındaydım.

Aynı numarayı yolladığım bir diğer arkadaşım da bu kez Brezilya'da rastgele bir adres olduğunu telefondan söylemişti.

Sinyali her takip ettiğimizde dünyanın başka bir ucu çıkıyordu, şaşırtmak için sık kullanılan bir yöntemdi. IP adresini gizlemek zor değildi zaten.

Bu tür şeyler beni durduramazdı, polise gitmeyi Jungkook teklif etmişti ancak yapamazdım. Eğer söz konusu olan kişiyi bulurlarsa ve bu kişi beni tanıyor ise her şeyimi öteceği barizdi. Ayrıca polis beni asla kendi halime bırakmaz ve o herif yakalanırsa canımın istediğini ona yapmama izin vermezdi. Kendim bulabilirdim.

Aramayı yaptığım sabah üzerinden geçen iki gün içerisinde elimde koca bir hiç vardı. Akla gelip gelebilecek her şeyi araştırmıştım, bana kin güdebilecek herkes ile iletişim kurmuştum ama şüpheli olan hiç kimse yoktu. Aklımı sıyırmak üzereydim.

Haftalar sonra ilk kez bir dal sigara yaktım ve zehirli tadının damağımdan ciğerlerime ulaşmasına izin verdim. Sigara severdim ancak üzerime ve parmaklarıma sinen  kokusundan nefret ettiğim için nadiren içerdim.

Bir elimde yarısına gelen sigara, diğer elimde sımsıkı tuttuğum Darla'nın en sevdiği süveteriyle odamda öylece ayakta durmuş pencereden dışarıyı izliyordum.

Jungkook'ta artık evimin anahtarı vardı ve son iki gündür yaptığı gibi sabahın köründe gelmiş ve bugünde beni toparlamaya çalışmıştı. Marketten geldiğini belirten, aşağıdaki kapının açılma sesini duyduğumda çoktan biten sigarayı komodinin üzerindeki bardağın içine atarak bardağı da elime aldım ve aşağı indim.

Her koşulda uyuyabilirdim ama evim dışında bir yerde uyumak hiçbir zaman tercihim olmamıştı. Son iki gündür ise geceleri de dahil gözümü bile kırpamıyordum.

Yanan gözlerime sigara dumanı da temas edince iyice kızarmış olmalıydılar. Elimdeki bardağı bulaşık makinasına yerleştirdim ve elindeki poşeti boş tezgahın üzerine bırakan Jungkook'a baktım.

Dikkatimi çeken bir şey vardı. Jungkook sürekli yanımdaydı, en az benim kadar dağılmıştı ama kabullenmiş gibiydi. Kabullenmesini gerektirecek hiçbir şey yoktu ama bana onu bulacağımızı değilde onu aşmam gerektiğini hissettiriyordu. Bunu fark etmediğimi sanıyordu ama ben farkındaydım ve bu içimde bir şeyleri harekete geçiriyordu.

Onunla ilgili şüphelerimin çoğunu kendi kafamda onaylamış ve açıklığa kavuşturmuştum. Buna rağmen hâlâ onu yanımda tutuyordum, bencilce de olsa ona ihtiyacım vardı.

Benimkinden katlarca fazla olan sosyal hayatını boş vermişti ve üç gündür tüm dikkatini üzerimde tutuyordu. Çok fazla arkadaşı vardı, onunla yürüyüş yapmaya çıktığımızda bile rastgele bir yerlerde sürekli birileri onunla selamlaşıyor ve hatır soruyordu.

O kimliğini insanlar arasına karışarak gizliyordu, ben kimliğimi insanlardan uzaklaşarak gizliyordum.

İkiside makul birer seçenekti, bu yolun başındayken bile bu iki seçeneğinde farkındaydım. On altı yaşında, mekana ilk girdiğim gün kimliğimi nasıl saklayacağım hakkında biraz düşünmüş ve ya sosyal ya da asosyal olarak bunu saklayacağıma kanaat getirmiştim. O gün bir seçim yapmak zorundaydım ve o seçim hayatım boyunca bürüneceğim rolümü kapsıyordu.

Scarlett Blue | Yoonkook. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin