Akşam instadan biri bana yb at yavrum yazdı, kimsin dedim okuyucunum dedi. Hesabımı nerden buldun hiçbir yerde paylaşmadım dedim, ben bulurum dedi. Bunu okuyorsa hakkını helal etsin çünkü engelledim HAJWPBDŞSBAPWJSPA Ödümü kopartıyorsunuz dostlarım, şöyle şeyler yapmayın. Yakında kapıma da dayanırsınız diye tırsıyorum. (Özellikle Jeon_breakpoint hayatım direkt mail at öyle belki ikna olurumm)
Yorumlarınızı eksik etmeyin,
Keyifli okumalar!-
-Jungkook'un ağzından-
"Evet, öyle düşünmekte de haklı, piç herif!" diyerek bir saniye daha düşünmeden tetiği çektim.
Arkamdaki sekiz kişiyi de evdekileri tutmaları için binaya yönlendirerek hızlıca Yoongi'ye ilerledim. Elimdeki feneri onun olduğu tarafı görecek şekilde yere bıraktım ve önüne çöktüm. Dizlerinin üzerinde, ellerini gözlerine kapatmıştı. Ondan beklenmeyecek şekilde başı eğikti.
"Yoongi, benim. Buradayım." dedim hemen beni fark etsin, güvende olduğunu anlasın diye.
Kaç saattir burada olduğunu bilmiyordum bile. Haber vermeseler çok geç fark edeceğimi bilmek boğazıma gemiler diziyordu. Başkaları söylemeden onun hakkında hiçbir bilgiye sahip olamıyordum.
Yavaşça gözlerim bileklerine kaydığında nefesim tekledi.
"Bileklerin..." diyerek onlara uzandığımda duyduğum güçsüz hıçkırık ile neye uğradığımı şaşırdım ve duraksayarak parmaklarımın havada asılmasına neden oldum.
"Jungkook, gelmeyeceksin sandım- ben.. Ben çok korktum." dediğinde ölecek gibi hissettim.
"Yoongi, özür dilerim." dedim bir saniye bile düşünmeden ona sarılarak. Kollarını anında boynuma dolamış ve omzuma dayadığı başıyla daha da ağlamaya başlamıştı. Onun canını yakmak istediğimi düşündüğüm zamanlar bile ağlamasına dayanamamıştım, şimdi hiç dayanamıyordum.
İçli hıçkırıkları beni mahvediyordu ve ilk kez ne yapacağımı bilmememe yol açıyordu.
"Ben çok özür dilerim, vaktinde gelemedim. Seni onların elinden alamadım. Benim güçlü Yoongi'm, ben gelmeden kurtulmuşsun onlardan, bak..." dedim.
Bana sandığın kadar ihtiyacın yok.
Onu bu şekilde savunmasız görmek asla alışık olduğum bir şey değildi. İçimden ne geliyorsa söylemek istiyordum.
"Seni buradan götürelim." diyerek onu omuzlarından destekledim ve ayağa kalktık. Savsak adımları her an yolunu şaşacak gibiydi, o yüzden onu elinden tutarak yönlendirdim.
Arabaya vardığımızda arkaya ilk binmesi için ona destek oldum, arkasından ben bindim. Yüzü mahvolmuştu, canı çok yanıyor olmalıydı. Ona ne yapmışlardı, benim Yoongi'mden ne istemişlerdi?
Şoföre başımla hareket etmesini işaret ettiğimde şöyle bir Yoongi'ye baktım. Hiç konuşmamıştı. Başı omzuna doğru düşecek gibi olduğunda anında hafif doğrulum ve başını destekledim.
"Hey, bayılma. Neren acıyor, söyle Yoongi. Canının neresinden yaktılar, söyle acını dindireyim."
Acısını öyle bir acıma katmak istiyordum ki yapamayacağım şeyler vadediyordum. Artık ona karşı çok da dürüst sayılmazdım.
Tamamen bayıldığını elime yasladığı başından anladım. Gözlerimin dolmasına engel olamayarak yavaşça başını omzuma yasladım. Onu biraz tanıdıysam, orada her ne yaptılarsa bayılmamak için elinden geleni yapmıştı, o yüzden güvende olduğunu anladığı ilk an bilinci kapanmıştı. O yüzden uyandırmaya çalışmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scarlett Blue | Yoonkook.
Fanfiction"Pes ettim sanma sakın, ben artık kazanmak istemiyorum." - chris isaak - wicked game 22.02.23-14.07.23 Düzenlenmeye başlandı: 13.08.24