36- gökyüzüyle değişmem

192 26 98
                                    

Şöyle soft bir bölüm yazayım dedim ama önemli sahneler ne var efenm!

Yorumlarınızı eksik etmeyin,
Keyifli okumalarr!

-

Jungkook'u sakinleştirmeye çalışmam üzerinden geçen on dakikalık süreçte iki tane itfaiye bir tane de ambulans aracı gelmişti.

Kurdukları asansörümsü vinçlerden birisi bize doğru geliyordu.

"Jungkook, bak geldiler. Aç gözlerini, ineceğiz." dedim.

Söylediğim şeyle sımsıkı kavradığı süngerlerden birini bırakarak elini göğsünün üzerine koydu. Tam önümüzde duran platformdaki adam şöyle bir bedenimize baktıktan sonra ikimizi de alabileceğini söylemişti. Sanırsam gözleriyle kilo kontrol falan yapmıştı.

Adam ilk benim kemerime uzanacakken, "İlk onu alın." dedim.

Başıyla onaylayarak Jungkook'un kemerini açtı. Jungkook adamın koluna asılarak platforma çıktığında ayakta duramadı ve köşelerden birine sinerek demirlere sımsıkı tutundu. Hâlâ ısrarla güçlü olmak için ayağa kalkmaya çalışıyordu ama bir süre sonra pes etti. Ona içim giderken adam benim kemerimi de açtı ve platforma titreyen dizlerimle çıktım. Onun tam yanına eğilecekken benden önce davranarak dizleri üzerinde kollarını boynuma doladı. Bende aynı şekilde göğsüne sarılarak ona güvende olduğunu hissettirmeye çalıştım. Kollarım arasındaki bedenin titremesi içimi her saniye daha da acıtırken elimin birini saçlarına atarak orayı okşamaya başladım.

Adam, "Az önce yaptığınız çok tehlikeliydi sa-" diye cümlesini tamamlamasına kalmadan başımı ona çevirerek susmasını sağladım.

Bakışlarımdan ne istediğimi anlamış olmalı ki yutkunarak başını salladı. Neyse ki Jungkook adamın dediklerini pek umursamıyordu.

"Hemen aşağı inebilir miyiz artık?" dediğimde adam birkaç şey mırıldanıp aletin hareket etmesini salladı.

İçinde olduğumuz üstü açık asansörün hareket ettiğini hisseden Jungkook başını göğsüme gömdüğünde gözlerim doldu.

"İyiyiz Jungkook, aşağı iniyoruz. Sakin ol." dedim yumuşak bir sesle.

Başını sallayarak yumruğu arasında sıktığı kazağımı bıraktı ve onun yerine sırtıma öylece elini bıraktı.

"Sanırım artık benimde yükseklik korkum var." dediğimde sarsılan sırtından güldüğünü anladım.

Dolu dolu gözlerimle bende gülümsedim.

İki dakikanın ardından nihayet yeryüzü bizden bir karış uzaklıkta olduğunda Jungkook'un mis gibi kokan saçlarına bir öpücük kondurdum. İşaretimi anlayarak başını gömdüğü yerden kaldırdığında o etrafa baksa da ben kızarmış olan göz altları, burnu ve yanaklarına dalmıştım.

"Geldik." dediğim anda ikimizinde sırtına, nereden geldiğini bilmediğim battaniyeler örttü birileri.

Şokta olduğumuzu düşündüklerinden olsa gerek yaptıkları mantıklıydı ama yinede refleksle başımı arkaya çevirdiğimde sırtıma siyah battaniyeyi bırakan kızın önündeki kontrol kabininden birisinin çıktığını gördüm.

Anında kaşlarım çatıldı ve ayaklandım. Siyahlar içindeki kişinin şapkası vardı, cinsiyeti bile belli olmuyordu. Bakışlarını üzerimde hissettiğim Jungkook'a dönerek, "Birazdan geleceğim, bir yere kaybolma ve beni bekle." deyip koşarak kişinin peşinden gittim.

Etrafa sürekli baktığı için beni fark ettiği anda onun da koşmaya başlamasıyla gözümde bir numaralı şüpheliydi. Aletin bozulmasının sebebi kesinlikle bu elemandı. Bir yandan nefes egzersizi yaparken bir yandan da delicesine koşuyordum ve son zamanlarda aksattığım spor yüzünden tempoya alışık olmayan bedenim yorulmuştu bile.

Scarlett Blue | Yoonkook. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin