23- kırıklar

299 31 138
                                    

Of normalde çok komiğimdir bu kez bölüm başına yazacak ekstra gereksiz bir şey bulamadım niye böyle oldu ki şimdi

Yorumlarınızı eksik etmeyin,
Keyifli okumalar!

-

Sertçe dudaklarıma atlamasına karşın yumuşak ve nahif bir baskıyla öylece durdu. Ne dudaklarını oynatıyor, ne de başka bir hamle yapıyordu. Bende kaskatı kesilince birkaç saniye sonra benden ayrıldı ve yüzümü kavradığı ellerini hareket ettirerek elmacık kemiklerimi okşadı.

Kalbimin sesi kulaklarımda uğulduyor, heyecanım olabileceği en yüksek seviyeye çıkıyordu. Bu anın asla gelmeyeceğine eminken birden bire beni öpmesine tabiri caizse şok olmuştum.

Ayırdığım gözlerimi direkt olarak harelerine diktiğimde buğulu gözlerinin beni dikkatle izlediğini gördüm. Hafifçe dudaklarımı yalayıp onun tadını almaya çalışırken bile gözleri gözlerime sabitliydi.

Öyle yoğun, öyle duygu dolu bakıyordu ki kendimi özel hissetmekten alıkoyamıyordum.

"Böyle..." dedim mırıldanarak. Yutkundum ve devam ettim, "böyle duygu dolu bakma."

"Ben sana hep böyle bakıyordum Yoongi." derin bir nefes vererek gözlerini yumdu. "Beni yeni gören sensin."

Güçsüzce iki elimi bileklerine sararak hafifçe kavradım ve okşadım. Bu hareketimle kendini tutamıyormuş gibi ağzını hafifçe araladı ve alnını benimkine dayadı. Olduğumuz pozisyon beni panikletirken o huzur bulmuş gibiydi. O kadar heyecanlıydım ki, kalbim göğsümü zorluyordu. Bu yoğun hisler bünyeme ağır geliyordu.

"Dayanılmazsın." dedi inlercesine gibi bir ses tonuyla.

"Sana her şeyimi adamadığım her saniye ölecek gibi hissediyorum." dediğinde, onunkinin aksine açık gözlerim daha da irileşti.

Bakış açım bulanana kadar kocaman gülümsedim ve kalbimi çarptıran bu sözleri sindirdim. Ona bu kadar özel mi hissettiriyordum?

Ben geleceğe karşı iyimser bir insan olmamıştım. Öyle ki, hayatımın en güzel zamanlarını çoktan yaşamış olduğumu düşünürdüm ama şu an hissettiklerim çok başkaydı işte. Hayatım ikiye bölünmüş gibiydi; Jungkook'dan öncesi ve Jungkook'dan sonrası.

O Min Yoongi'yi gülümsetmişti. Ketum Yoongi'yi, alaycı Scarlett'i, babasını öldürmüş o çocuğu içten bir şekilde gülümsetmişti.

Sevmek bu kadar güzel miydi sahiden? Böyle hoş mu hissettirirdi herkese? Kalbini böyle acıtır mıydı insanın? Bu kadar canını yakar mıydı herkesin?

Ondan hoşlandığımı değil, ne kadar sevdiğimi bu kadar hissettiğim ilk andı. Ben daha çok sevmek istiyordum.

Zaaflar ve zararlarının canı cehenneme, ben onu seviyordum.

"Bunu nasıl yaptın sen? Senin etkin altına girmeyeceğime dair kendime söz vermişken, bana bunu nasıl yaparsın?"

Onu etkim altına almak istemiyordum, etkim altına kendisi girsin istiyordum.

"Seni hiçbir zaman etkim altına almaya çalışmadım." dedim kırılgan bir ses tonuyla.  Her an patlayacak gibi hissettiğimden, tüm gardım yerlerdeydi.

Daha önce hiç bu kadar huzurlu hissettiğimi hatırlamıyordum.

Çıplak üstümle karların arasına yattığımda, Darla'yı uyurken izlediğimde, yorucu bir gün sonrasında yatağıma girdiğimde... Bunların hiçbiri şu an hissettiğim saf huzurun yanından bile geçmiyordu.

Scarlett Blue | Yoonkook. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin