ÖZELLİKLE BU BÖLÜM FİKİRLERİNİZİ İÇTENLİKLE MERAK EDİYORUM AHAJHAAJHAHAGSODN
Eğer yapabilecek durumda olursanız yorumlarınızı eksik etmeyin,
Keyifli okumalar!-
Jeon beni özlemden cayır cayır yakıyordu.
Öyle bir ateşin içindeydim ki, öyle bir susuzluk vardı ki üzerimde sanki kuruyordum.
Kollarımın arasında huzurla uyuyor, kalbim onun nefes sesleriyle çarpıyordu. Ama bunlar özlemimin geçmesine yardımcı olmuyordu. Bu yüzden sanki tüm vücudum ona dayalı değilmiş gibi yatakta ona biraz daha sarıldım. Dolunayın yansıması dışında bir ışık odayı aydınlatmazken, omzu ile boynu arasındaki bölgede olan yüzüm sayesinde onu da göremiyordum. Saat gece yarısını geçiyordu fakat yanı başımda olan Jungkook'a olan özlemim beni uyutmuyordu. Asla ezberleyemeyeceğim kokusundan ısrarla vazgeçmiyor, kendimi uykunun sıfır gardına teslim etmiyordum. Çünkü yetmiyordu, daha farklı, daha değişik bir şey gerekti.
Saatler önce uykuya dalmış olan Jungkook'un tek eli ensemde, diğeri ise gevşekçe belimdeydi. Aslına bakarsanız, bir eli neredeyse daima belimdeydi. Sanırım orayı çok seviyordu.
Olabilecek en yüksek seviyede olan temasımızı korumak amacıyla bir bacağımı onunkilerin üzerine atmış, iki kolumu da sardığım gövdesini kendime yaslamıştım. Kabarık olmayan saçlarıma daldırdığı burnu yüzünden nefesleri saç diplerimden azda olsa enseme ulaşsa da bu beni ürpertmektense huzur veriyordu. Bana kendimi güvende hissettiriyordu.
Şaşırtıcı bir biçimde neredeyse iki saattir hareket etmeyen Jungkook uykusunda mırıldandığında ona nefes alanı tanımak amacıyla başımı biraz aşağı çektim. Saç diplerim arasındaki nefeslerinin soğuk boşluğu beni bir süre ürpertse de bedenine daha da gömülen yüzüm nefeslerimi titretmiş, güç uygulamayan dizlerimde derman bırakmamıştı. O sadece uyuyordu, özel hiçbir şey yapmıyordu ve ben deliriyordum.
Mırıldanmaları arasında uykusunda kollarını bedenimden çekip bana arkasını döndüğünde birkaç saniye bön bön sırtını izledim.
Bunu hakikaten yapmış mıydı?Tam yaklaşık beş saniye sonra unutacağım bir triplenmeyi başlatacakken arası boş kollarını hareket ettirerek belli belirsiz ismimi sayıkladı. Bu hareketi adeta içimi akışkan bir jöleye çevirirken birden bire doğruldu ve arkasında olan bedenime bakmayı akıl edemeyerek biraz etrafına baktı. Uykusundan dolayı zar zor çıkan sesiyle tekrardan, "Yoongi?" dediğinde gülmemi tutamadım.
Bu sevimliliğine karşın midemde adeta havai fişekler patlıyordu. Sesimi işitmesiyle başını arkaya çevirdi ve hızlı bir nefes verdi.
"Ödüm koptu, nerdesin sen ya?" diyerek üzerime atladı ve başını göğsüme koydu.
Sonunda uyanık bir Jungkook ile beraber olduğum için içimdeki zafer nidalarını görmezden gelerek, "Beni kaybeden sensin." dedim.
Tamamen dalga geçmek için söylediğim bu üç kelime birkaç saniye sonra yüzüme tokat gibi çarptığında şimdiye kadar bana huzur veren sessizlik birden sağır etmeye başlamıştı.
Göğsümdeki başını kavrayarak hafifçe doğruldum ve saçlarından göremesemde gözlerimi yüzüne çevirdim.
Sessiz bir fısıltıyla, "Özür dilerim. O gün seni bırakmamalıydım." dediğinde söylediğim şey için anında pişman oldum.
Bunu ima etmek istememiştim.
"Hayır hayır, senin suçun değildi. Seokjin yerimizi zaten hep biliyordu, illa ki yalnız kalacaktık Jungkook. O an olmasa başka bir an olacaktı. Senin hiçbir hatan yoktu." dedim ikna edici bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scarlett Blue | Yoonkook.
Fanfiction"Pes ettim sanma sakın, ben artık kazanmak istemiyorum." - chris isaak - wicked game 22.02.23-14.07.23 Düzenlenmeye başlandı: 13.08.24