Bu bölüm çok önemli sindire sindire okuyun, bir de sizi sevdiğimi unutmayınn
Yorumlarınızı eksik etmeyin,
Keyifli okumalar!-
Darla'yı bir kez daha aradım, yine ulaşılamadığında yatağımda biraz daha kıvrılarak telefonuma sarıldım. Yıllar sonra ilk kez telefonumu titreşim modundan çıkarmış, sesliye almıştım. Belki geri arar diye.
Gözlerimi kapatarak iç çektim ve yaşların yanaklarımdan süzülmesine izin vermedim. Mekandan geldikten sonra evine bir kez daha gitmiş ve bir süre kapıyı çalmıştım. Yine kimse açmayınca yan komşusuna numaramı vererek arada kontrol etmesini, eğer eve gelirse beni aramasını söylemiştim. Adamda endişelendiği için hemen kabul etmişti.
Sorun değil, güvendeydi. Emindim. Bir kez daha iç çektim ve kararan havaya bakmak istemediğim için gözlerimi biraz daha sıktım.
Buydu işte, göğsümü acıtan, beni titreten ve terleten tek gerçek buydu. Haftalardır olduğu gibi gün içinde ne yaşarsam yaşayayım günün sonunda hissettiğim tek şey buydu, acıydı. Gecelerimi zehir eden, karanlıktan korkamı sağlayan ve beni güçsüzleştiren şey buydu, acıydı. Günün sonunda beni yalnız bırakmayan tek şeydi; acı.
-
Chanchul'u havanın aydınlanmasını bekleyemeden aradım. Bu saatte de olsa telefonunu açmıştı. Uykulu sesiyle söylendi.
"Alo? Ne oldu bu saatte Yoongi?"
"Kamera kayıtları diyordun."
"Ah, o mu?" dedi toparlanmaya çalışan sesiyle.
"Aradan neredeyse üç hafta geçti ama dün merak edip yine kontrol ettim. Siktiğimin kayıtlarının bir kısmına ulaşmayı başardım."
"O mesele artık önemsiz. Gerek yok yani."
"Bence gördüklerimi bilmek isteyeceksin ama."
"E-posta adresime gönder."
"Anlaşıldı."
Telefonu kapatarak yanıma bıraktım ve tavanı izlemeye devam ettim. Amaçsızca sosyal medyada gezinmeye karar vermiştim, zihnimi dağıtmam gerekiyordu. Telefonu geri açıp Instagram'a girdim. Yaklaşık yirmi dakika amaçsızca keşfette gezdim, karşıma çıkan portakal videosu kısa bir farkındalık yaşamama neden oldu. Telefonu kapatarak soğukkanlılıkla yanıma bıraktım ve ifadesiz yüzümle parmaklarımı dudaklarımda gezdirdim.
Dün resmen herifin tekiyle öpüşmüştüm.
Yutkunarak dudaklarımın üstünde hissettiğim dudakların hissini silmeye çalıştım ve gözlerimi kapattım. Damağıma çalınan mayhoş tadı arzuladığımı fark ettiğinde hızlıca yataktan doğruldum. Bu sinir bozucuydu.
Üzerimi değiştirmeden sadece mavi bir hırka aldım üzerime. Yavaştan aydınlanmaya başlayan sokaktan geçerek biraz yürüyüşe çıktım. Adımlarım istemsizce sarhoş olduğumda geldiğim parkı bulunca tamamiyle boş olan parka girerek banklardan birine oturdum. Hava almak için çıkmış olsam da oksijen sanki daralan ciğerlerime yetmiyordu. İleride gördüğüm ışıkları yanan büfeye gitmeye karar vererek ayağa kalktım.
Büfeye girdiğimde dolaptaki alkollere çevirdim gözlerimi. Canım, orman meyvesi ve çiçeksi aromasını hissedebileceğim bir rose şarap istese de parkın ortasında şarap içemeyeceğim için üç kutu bira satın alarak az önce oturduğum banka yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scarlett Blue | Yoonkook.
Fanfiction"Pes ettim sanma sakın, ben artık kazanmak istemiyorum." - chris isaak - wicked game 22.02.23-14.07.23 Düzenlenmeye başlandı: 13.08.24