Aradan iki gün geçmişti. Soobin, o günden sonra yanıma gelip benimle konuşup durmuştu. Dedikleri beni güldürüyordu. Numaramı da almıştı bu sayede akşamları ders molası verdiğimde onunla konuşup eğleniyorum. O, gerçekten yakışıklı aynı zamanda tatlı biriydi, vücudu oldukça atletik duruyordu ama en güzeli gamzeleriydi. Gamzeleri kesinlikle ona çok yakışıyordu. Saçları ise sarıydı. Bu ona ayrı bi hava katıyordu ve kesinlikle çekici bi görüntü sağlıyordu. Ama ona yakıştığı kadar, onu çekici gösterdiği kadar değildi
Soobin ile tanıştığım günün ertesi günü Hyunjin sarı uzun saçı ile sınıfa girmişti. Hayran kalmış, büyülenmiştim bu görüntü karşısında.
Sonrasınnda bana bakmasıyla kalbim yeniden atmaya başlamıştı. O, Hwang Hyunjin di bana ne yaparsa yapsın kalbim hala onu istiyordu.
Çantamdan kulaklığımı çıkartıp müzik dinlemeye başladım boş sınıfta. Herkes öğle yemeğindeydi ben hariç. Nedense bu gün yemek yemek istemiyordum bu yüzden müzik dinleyip dışarıyı izlemeye koyuldum. Kısık sesle şarkıyı mırıldanmaya başlamıştım bile.
Kulağımdaki kulaklığın çekilmesiyle kıkırdıyarak,"Soobin sana söylemeyeceğimi söylemiştim." Dedim.
Ses gelmeyince "Soobin?" Diyerek yana dönerken ses geldi. "Yanında ben varken başkalarının adıyla bana seslenmen hiç hoş değil Yang."
Şaşırmıştım ama duygularımı yüz ifade de belli etmeyecek kadar profesyonel olmuştum bu nedenle ifadesiz kalabilmiştim.
"Ne işin var Hyunjin yoksa canın sıkıldı da eğlenmeye mi geldin?"Sordum soruyu görmemezlikten gelmiş ve bana daha da çok yaklaşmıştı. Gözünü benden ayırmayıp üzerime eğilmesi ile panik olmuş kendimi geriye çekmiştim. Kalbim maroton koşmuş gibi hızlı atmaya başlamıştı. Bu halim onu eğlendirmiş olacak ki gülümseyerek yaklaşmaya devam etmişti. Sırtım duvara değdiğinde hareket edemeyeceğimi anlayıp iyice panik olmuştum.
En sonunda yüzüme yakın bi yerde durup, "Söylemeyeceğim dediğin şey ne Yang?" Dedi.
Gözümü ondan kaçırıp cevap verdim.
"Seni ilgilendirmez."Bu dediğime sadece gülmüştü ama bu gülüş buz dağını anımsatan soğuklukta ki bi gülüştü.
"Sana bi soru sordum ya cevap verirsin ya da ben zorla öğrenirim. Nasıl öğreneceğimi merak ediyorsan eğer hafızanı yoklaman yeterli olur."
İşte bu dedikleri beni fazlası ile sinirlendirmişti. Gözümü, gözüne kilitleyip yüzüne yaklaştım aramızda milim kala durdum ve sinirle konuşmaya başladım.
"Sen kimsin Hyunjin? Ne hakla olmayan karakterinle karşıma geçmiş hesap soruyorsun? Merak etme bana yaptığın hiç bir şeyi unutmadım. Unutmam da. Sakın bir daha karşıma çıkıp seni asla alakadar etmeyen yaşantıma burnunu sokma."
Son sözü söylemem ile sinirlendiğini belli eden bakışları beni öldürmek ister gibiydi. Ben geri çekilmek üzeriyken gelen sesle kafamı kapıya çevirdim.
Soobin şaşkınlıkla bana ve Hyunjin'e bakıyordu. Elindeki sandviçi ve çilekli sütü yere düşürmüştü. Gözleri bir süre sonra Hyunjin de takılı kaldı. Ona öfke ve nefretle bakıyordu. Kaşlarımı çatıp Hyunjin'e döndüğümde keyifle Soobin'e bakarken buldum. Burada bir şey dönüyordu ve acilen çözmem lazımdı.
Hyunjin'i umursamadan sıradan kalkıp Soobin'e yöneldim.
"Soobin neden geliceğini haber veren bi mesaj atmadın?"
Yerdekilere yönelerek sandviç ve çilekli sütü elime aldım.
"Öğle yemeği için inmediğini fark ettim ben de aç kalma ve birlikte vakit geçirelim diye bunları getirdim."
Bu sözler bana olsada gözünü Hyunjinden ayırmadan söylemişti.
Hyunjin sonunda sıradan kalmış, eli cebinde yanımıza gelmişti. Bana bakma gereği bile duymadan Soobin'e omuz atıp sınıftan çıktı. Soobin'e sorgulayan bakışlar attığımda bana gülümsemiş, beni sırama yöneltmişti.
"Söyle bakalım tombiş neden yemeğe inmedin?"
Ben söylediği kelimeye suratımı asarken o saçımı karıştırıp sandviçin jelatinini çıkarıp elime verdi.
"Sana demedim mi tombiş deme bana diye."
Yanaklarımı sıkarak "Oy oy büyümüşte kızar olmuş tombişim." Dedi.
Elimi yumruk yapıp omzuma sertçe vurdum ve sandviçi yemeye başladım.
Soobin omzunu tutmuş canı çok acımış gibi sesler çıkarınca gülmeden edememiştim. Benim gülmemle o da gülmüş yanağımdan makas almıştı. Yaptığı hareket ile yüzümü buruşturup ona baktıp.
" Özür dilerim ekmeğim unutuyorum yüzüne dokunulmasını sevmediğini."
Ona gergince gülümsedim.
Sandviçten yerken bi yandan da konuya nasıl giriş yapacağımı düşünüyordum. En sonunda direkt sormaya karar verdim."Soobin."
"Efendim?"
Bana meraklı gözlerle bakmaya başladı vücudunu bana çevirirken. Elimde ki sandviçi bırakıp sordum.
"Hyunjin ile aranızda ne var? Az önce ki durumu fark etmedim sanma. Bi şey var."
Ben ona şüpheci gözlerle bakarken ofladı. Canı bu konuya sıkılmıştı anlaşılan.
" Biliyorsun benim ve Hyunjin in ailesi bu okuldaki diğer öğrencilerden en varlıklı iki aile. Ben bu durumu takmasam da onunla arkadaş olmak istesemde Hyunjin her defasında öfkesine, kibrine yenik düştü ve beni rakip olarak gördü. Onun kadar ilgi görüp popüler olmam hoşuna gitmedi. Sadece hoşuna gitmemekle de kalmadı bazı olaylar yarattı beni yok etmek istedi. Az önce ki olaya gelirsek korktum ekmeğim. Sana yine zarar verecek ve ben geç kalıcam diye. Lütfen dikkat et ona, seninle yakın olduğum için sana daha çok zarar vermek isteyecek. Özür dilerim jeongin senin için her şeyi daha zorlaştırdım."
"Saçmala Soobin. Zorlaştırdığın yok bir şeyi. Ben çok mutluyum seninle arkadaş olduğum için sakın bi daha öyle düşünme bozuşuruz yoksa."
Bu dediğime ikimiz de kıkırdadık. Ona yaklaşıp sıkıca sarıldım. O, benim burda ki ilk ve en iyi arkadaşımdı onu kaybetmek istemiyordum.
Hyunjin ile anlattıklarına gelirsek kırılmıştım. Umutlanmıştım son zamanlarda bana hiç bir şey yapmayınca, derste arada dönüp beni izleyince ya da yanıma gelip benimle konuşma başlatınca. Anlaşılan koca bir aptaldım. Bunları yapmasının sebebi Soobin'e olan hırsıydı.
Keşke dedim, gözümden akan damlaları saklamak için Soobin'e daha sıkı sarılıp kafamı omzuna gömdüğümde. Keşke, bana ben olduğum için yakınlaşsan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's not a problem//Hyunin
FanfictionOkulun ucubesi Yang Jeongin ve onun zorbası Hwang Hyunjin.