İçimde iyi bi his var. Daha doğrusu tatlı bi heyecan. Sanki bu gün beni mutlu edicek tatlı bir şey yaşayacakmış gibi hissediyorum ya da onunla olan dün gece ki konuşmamdan dolayıydı bu his.
Konuşmamız bittiği halde fotoğrafına bakıp onu düşünmekten alı koyamamıştım kendimi. O her şeyi ile kusursuzdu. Yüz hattı, dolgun gül kurusu dudakları, kendinden emin bakışları, uzun ipek gibi saçları, bir ressam tarafından özenle dokunulmuş gibi duran gözünün altındaki beni ve ona has lavanta kokusu ile o bir şaheserdi.
Ne ara kendimi ona bu kadar kaptırdım, ne ara kalbim onun adı ile sayıkladı bilmiyorum. Tek bildiğim ona baktığımda hiç var olmayan güvenli yerimde hissettiğimdi.
"Günaydın."
Sıraya geçtiğimde gülümseyerek bana bakıp konuşan hyunjin içimin ısınmasına neden olmuştu.
"Günaydın." Ufak bi gülümseme ile karşılık verdim ona.
Gülümsemem onu daha da mutlu etmiş, daha çok gülümsemesini sağlamıştı.
"Jeongin öğle arası işin var mı?"
"Hayır, yok. Neden sordun ki?"
"Arkadaşlarım ile seni tanıştırmak ve arkadaş olmanızı istiyorum. Malum artık aynı ortamda bulunacağız onlardan çekinmeni istemem." Diyerek göz kırptı.
Ondan kesinlik bunları duymaya alışık değildim. Ne ben ne de kalbim bunları kaldıramazdı.
Gergin bi gülümseme ile, "O zaman öğle arası tanışırız." Dedim.
Cevabım ile mutlu olmuş önüne dönmüştü. Bende sakinleşmeye çalışıyordum. Hem heyecan yapmıştım hemde korkmuştum. Bildiğim kadarı ile yakın olduğu üç arkadaşı vardı. Onlarla beni tanıştırmak istemesi hoşuma gitmişti ama korkmadan da edemiyordum. İnsanlarla konuşup sohbet etmek artık güzel gelmiyordu. Beni sadece paniğe sokuyordu.
Sakin ol jeongin. İyi vakit geçireceksin öğle arası. Korkma. Sakin ol.
Panik tüm vücudumu ele geçirmeden önce kendimi sakinleştirmek adına içimden tekrar edip durdum. Hoca sınıfa girdiğindeyse derin bir nefes alıp verdikten sonra defteri açıp tüm odağımı derse verdim.
______________
Şuan teneffüsteydik öğle arasına ise sadece bir ders kalmıştı. Daha fazla öğle arasını düşünüp durmak yerine Soobinin yanına gidip kafamı dağıtmak daha mantıklı gelmişti.
"Bence kırmızı kadın, siyah erkek."
"Ne?"
"Ama o vibe veriyorlar. Çok taşşaklı bi çift canlanıyor gözümde bu iki renk."
Kesinlikle onun yanına gelerek en doğru kararı vermiştim. Her zaman ki gibi beni şapşal halleri ile güldürmeyi başarıyordu.
"Ne gülüyosun ya! Burada ciddi bir konu hakkında konuşuyorum."
Kendi bana böyle söylüyordu ama benden kalır yanı yoktu. Bir süre sonra kıkırdamayı kesip bana döndü. Aklına bi şey gelmiş olacak ki beklentiyle bakıyordu gözleri.
"Öğle arası birlikte takılalım mı?"
Ona öğle arasında ne yapacağımı söylemeyi geç dünkü konuşmadan bile bahsetmemiştim. Nasıl bi tepki vereceğini az çok kestirebiliyordum ve hiçte hoş olmayan tepki olmayacağını da biliyordum.
Gözlerimi kaçırıp parmaklarımla oynamaya başladım. Şimdiden gerginlik tüm vücudumu ele geçirmişti.
Gözlerini kısarak hareketlerimi inceledi. "Bilmediğim bir şey var değil mi? Söyle bana, ne oldu da bana söylemedin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's not a problem//Hyunin
FanfictionOkulun ucubesi Yang Jeongin ve onun zorbası Hwang Hyunjin.