Okul çıkışı bu günde proje için hyunjinin evine gitmiştim. Ne kadar proje için gelsemde hyunjin sürek mızmızlanıyordu. Aynı ilgi isteyen küçük çocuklar gibi.
"çok sıkıldım jeongin mola verelim."
Gözlerimi telefonun ekranından ayırmayıp, "Az kaldı hyunjin. Hem devam edersek bu gün bitirmiş oluruz. Sende öyle istemez misin?" Dedim
"Hayır istemem. Eğer şimdi biterse seninle tekrar buluşamam. Ayrıca ben hyunum hyunjin değil." Dedikleriyle olduğum yerde kaldım. Yanaklarımın git gide ısınmasıyla kızarmaya başladığımı anladım. Kalbim resmen dedikleri ile bayram yapıyo, beni etkisi altına almaya çalışıyordu.
Çenemden tutup ona bakmam için nazikçe çevirdi. Pembenin tonlarını alan yanağım ve heyecandan aldığım titrek nefes seslerimle ona bakıyordum. Bana gülümserken daha da yaklaşıyordu. Beni etkisi altına almış hiç bir şey yapamıyor, hiç bir tepki veremiyordum. Aramızda yaklaşık bi on santim kala durdu. Boştaki elini hala elimde tuttuğum telefona götürüp masaya bıraktı, çenemdeki elini ise yanağıma yerleştirdi.
Göğüsüm hızla inip kalkarken diğer elini baldırıma koyması ile bakışlarım eline kaydı. Elimin altındaki yastığı destek almak amacıyla tutunduktan sonra tekrardan gözlerine baktığımda bana çapkın bi gülüş sundu.
"Ne yapıyorsun hyunjin?" Sesim titremediği için tanrıya teşekkür borçluydum. Kızaran yanaklarıma ek titreyen bi ses hiçte iyi olmazdı.
Baldırımda ki eli olduğu yere daireler çizmeye başladı sorumla. "Ne yapıyormuşum? Ayrıca bana hyun demeni istemedim mi, hmm?" Fısıltıyla çıkan sesi beni daha da kendimden geçiriyor ne kadar çabalasamda gül kurusu dolgun dudaklarına bakmadan kendimi alı koyamıyordum.
Bakışlarım gözü ve dudağı arasında mekik dokurken dudağını yavaşça yaladı. Bilerek yapıyordu. Ondan etkilendiğimi çok iyi biliyordu.
Elimin altında ki yastığı daha çok sıkarak kendime hakim olmaya çalışıyordum. Vücudum adete ateş topu olmuş dokunuşları altında kül oluyordu. Bedenim ona çekiliyor onu arzuluyordu.
Yanağımda ki elini çekip belime koyup bel oyuntumu yavaş hareketlerle okşamaya başladı. Bir yandan belimi okşuyor bir yandansa baldırımı okşuyordu.
Gözleri yavaş hareketlerle dudağıma kaydı. İstemsizce dudağımı yaladığımda yutkunması ile yaptığım aptallığı fark ettim. Aramızdaki mesafeyi kapatmak adına daha yaklaşmaya başladığında ne olacağını gayet iyi biliyordum.
Ben gözlerimi kapatmış olacak baskıyı beklerken evin zilinin çalmasıyla gözlerimi açıp kendimi geriye attım.
"Siktir. Çala çala şimdi mi çalınır kapı." Diye söylenerek sinirle oturduğu yerden kalkıp kapıyı açmaya gitti.
Kendime gelmek adına masada ki suyu bardağa döküp kafama diktim. Ellerim titriyor, nefesim düzene girmiyordu bir türlü. Bedenim istediğini alamadığındansa isyan ediyor o dolgun gül kurusu dudakların tadına bakmak istiyordu.
"Ay tilkim de burdaymış. Nasılsın bakalım." Neşeli sesi ile bana doğru gelen jisunga olabildiğince gülümseyip ayağa kaktım. Anında yanıma gelip kollarını bedenime doladığında sarılmasına karşılık vermeye çalıştım.
Onun ardından gelen Felix ve minhoyada selem verdikten sonra yerime oturup Hyunjine kaçamak bakışlar attım. Benim aksine o bana sırıtarak bakıyordu.
Bizi geldiğinden beri pür dikkat izleyen Felixin 'hassiktir' diye bağıran kalın sesi tüm salonda yankılandı.
"Noldu lan ne bağrıyorsun?" Diyerek kafasına vuran minhoya yandan baksada tekrardan bize bakmaya başladı Felix.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's not a problem//Hyunin
Fiksi PenggemarOkulun ucubesi Yang Jeongin ve onun zorbası Hwang Hyunjin.