İkinci ders bitmiş ve teneffüs zili çalmıştı. Hemen sınıftan çıkıp tuvalete girip boş kabine attım kendimi. Soobini görmek istemiyordum dünkü sözleri kırmıştı beni. Bu sözleri söyleyen başkası olsa fazla umursamazdım ama soobin olunca ne kadar takmamaya çalışsamda takıyor bir o kadar da üzülüyordum. Beni dinleyen, benimle konuşup gülmem için sürekli çabalayan o kişiydi. Böyle biri bile beni kırmaktan çekinmediyse başkalarının beni kırmasına şaşırmamak gerekti.
İlk teneffüs yanıma gelmişti soobin ama ben onunla konuşmaya hazır hissetmiyordum. Nasıl kaçacağımı düşünürken dersimize giren hocanın beni yanına çağırması ile resmen tanrı imdadıma yetişmişti. Şimdi ise bu kabinde zil çalana kadar bekleyecektim.
Biliyorum fazla abartıyorum ama elimde değil. En azından içimdeki kırgınlıkla baş ettikten sonra onu dinler ve sorun olmadığını hala arkadaş olabileceğimizi söylerdim. Gerçi o benimle hala arkadaş olmak ister mi bilemiyorum...
Klozete oturmuş zilin çalmasını bekliyordum. Bir kaç öğrenci vardı benden başka. Onlarda şakalaşarak tuvaletten çıktığında tek kalmıştım. Kabin zaten kilitliydi biri girip bana bir şey yapamazdı ama yine de onlar gidince rahatlamıştım. Daha güvende hissediyordum şimdi.
Zilin sesini duyduğumda rahat bi nefes alıp ayağa kalktım artık sınıfıma girebilirdim. Ayağa kalkıp kilide uzandığım sırada tuvalete birileri girdi.
"Hadi ama San yaptıklarını yanına bırakamayız."
"Kes sesini mingi. Bende Hwangın yanına bırakmak istemem ama şuan yaşadığın için bile şükretmelisin." Sanın nefret dolu sesi kulağıma gelince kilite uzandığım elim korkuyla titreme başladı.
Onların o günden beri görmemiştim ve şuan burada olduğumu belli edemezdim. Kendimi geriye atarak tekrardan klozetin üzerine oturdum. Nefes alış verişlerim korkudan dolayı hızlanırken titreyen ellerimle ağzımı kapattım. Ne olursa olsun beni fark etmemeleri lazım.
"Ne yani hiç bir şey olmamış gibi mi davranacağız?" Minginin öfkeli sesi tüm tuvalette yankılandı. Zil çoktan çaldığı ve herkes sınıfına geçtiği için bu kadar rahat konuşabiliyorlardı.
"Siktirme bana belanı kapat artık çeneni!"
Sanın bağırması ile korkuyla yerimden sıçradım. Kalp atışlarım git gide hızlanıyor kanım çekiliyordu adete. Tüm hüclerim yaşadığım panik ile bağırıyordu.
Biri musluğu açmış elini yıkamaya başlamıştı."Anlaşılan Hwang küçük sürtüğüne değer veriyor. Yoksa ona yaptıklarımızın aynısını bize yaşatmazdı. Ama asıl anlamadığım bu küçük fahişe Hwanga ne yaptıda ona cehennemi yaşatan kişi şimdi koruyucu meleği oldu?" Sanın merak dolu sesi ile diğerleride onu onaylayıp merak ettiklerini mırıldanmışlardı.
"Belkide onun altında kıvranmayı teklif etmiştir, ha?" Wooyoungun kırkırdayarak kurduğu cümlesi ile diğerleri gülmeye başlamış ve lavabodan çıkmışlardı.
Dedikleri ile midem bulanmıştı. Söyledikleri sözlerden dolayı ağzıma gelen mide asidi ile kendimi yere atıp klozetin kapağını açıp kusmaya başladım. Onların tüm iğrençliklerine daha fazla bedenim kaldıramıyordu.
Gözümden yaşlar akmaya başlamış ellerimin titremesine engel olamıyordum. Elimin tersiyle ağzımı silip ayağa kalktım. Kabinin kilidini açıp musluğun yanına adımladım. Çok yorgun hissediyordum adım atmak bile güçtü.
Musluğu açıp elimi yüzümü yıkayarak birazda olsun kendime gelmek istemiştim. Dersin bitmesine daha olduğu için bahçeye çıkıp kendimi ağaçların arasındaki banka attım. Temiz hava belki iyi gelirdi. Boğazım tahriş olduğundan fazla acıyordu, gözlerim yanıyordu.
Bileğimdeki küçük prens bilekliğimi çıkarıp avucumun arasına aldım. Gözlerimi kapatıp bileklikten güç almak istercesine avucumda sıkmaya başladım.
"Neden derste değilsin Yang?"
Yanıma oturan bedene döndüğümde sarı saçlar karşıladı beni.
Omuz silktim. " Sen niye şimdi geliyorsun okula Hwang?" Sesim çatlamıştı. konuşmak acıyan boğazımı daha da acıtmıştı.
O da benim gibi cevap vermeyip omuz silkmişti. Yaptığına tebessüm etmiştim istemeden.
" Neden incilerini döktün? Sana dün incilerini dökmemeni söylemiştim." Sesinde merak vardı. Neden ağladığımı merak ediyordu. Bu tavrı ağrıyan kalbimi adeta iyileştirmiş tekrardan hızla çarpmasını sağlamıştı.
" Sana, beni o gün kurtaran kişinin sen olup olmadığını sorduğumda neden yalan söyledin?" Ondan cevap istiyordum. Neden yalan söylemişti? Neden?
Bir kaç saniye cevap vermesede sonrasında yüzünü ifadesiz tutup bana döndü. Bana bu ifade ile bakmasını sevmiyordum.
"Yine aynı zırvalık mı? Gerçekten seninle konuşulmaya gelmiyor!" Cümlesi biter bitmez ayağa kalktığında bende ayağa kalkıp kolunu tuttum. Bir cevap almadan onu bırakmayacaktım.
"Duydum. Sanın dediklerini duydum. Beni oradan kurtaran sendin. O günden sonra onları görmemiştim çünkü onlara aynısını yapmışsın. Sadece merak ediyorum neden benim yüzümdem onları dövdün? Neden bana yalan söyledin?"
Histarik bir gülüş çıktı dudaklarından. Gözlerini gözlerime sabitledi. Öfke akıyordu gözlerinden. Nefret vardı aşık olduğum gözlerde. Kolunu elimden kurtarıp iki kolumu birden tutmaya başladı. Tutuşu fazla sertti canım acıyordu ama bunu belli etmeye niyetim yoktu.
"Gerçekten onları senin için dövdüğümü mü zannediyorsun? Yapma ama Yang. Neden senin için bunu yapayım? Sana söylediklerinde benim de adım geçiyor diye yaptım. Seni benim yanıma yakıştırdıkları için yaptım! Sen kim, ben kim. Sen benim sürtüğüm bile olamazsın! Sana iyi davranmaya çalışıyorum katlanmaya çalışıyorum ama olmuyor! Sırf şu siktiğimin..." Duraksayıp elini kolumdan çekti. " Her neyse." Diyere zilin çalması ile uzaklaştı bende.
Olduğum yerde kaldım. Bedenim bana ihanet ediyor hareket etmiyordu. Gözümden yaşlar kesilmeksizin akıyordu. İncilerini akıtma diyordu ama en çok o akıtıyordu.
Kalbime hançer saplanmış gibi hissediyordum. Ben sanmıştım ki benim için yaptı. Sanmıştım ki beni önemsedi. Sanmıştım ki birazda olsa beni seviyor. Ama sadece sanmıştım.
Her defasında beni paramparça ediyordu. Hiç düşünmeden hiç üzülmeden hemde.
Bahçe iyice kalabalıklaştığında yüzümü saklayarak okula girmek çantamı alıp gitmek istiyordum buradan.
Kafamı yere eğerek yürümeye çalıştım. Biraz ilerlediğinde biri durdu önümde. Bana sarılan beden ile ilk önce korkudan kaçmaya çalıştım.
"Şşş, korkma benim ekmeğim. Sadece sarıl ve ağla." Dediği ile ona sıkıca sarılıp hıçkırarak ağladım. Artık daha fazla hıçkırıklarımı tutamıyorum içimde.
Saçlarımı narin narin seviyordu."Özür dilerim her şey için. Dün dediğim şeyler için şimdi ağlamana neden olan şeyler için." Elini yanağıma koyup göz yaşlarımı sildi.
"Seninle bir daha aramı bozup yalnız kalmanı sağlamayacağım. Yeter ki üzülme hep gülümse."
_________________
Her bölüm iyeni aplatmaktan vazgeçmicem🤧
KELCLEŞCÖŞEÖCŞEÖCO değil ben Chan yayın açmıyo sanıyodum jyp hi pitch diye ortama giriş yaptı resmen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's not a problem//Hyunin
FanfictionOkulun ucubesi Yang Jeongin ve onun zorbası Hwang Hyunjin.