Lütfen

356 45 45
                                    

4 gün geçmişti. Hyunjin hala hiç bir şey olmamış gibi yanımda oturuyordu. İkimizde birbirimizi yok sayıyorduk. Gerçi o benimle iletişim kurmayı az çok denemişti ama ben onu görmemezlikten gelmiştim. Onu görmemezlikten geldiğim için bana kızar bağırır diye düşünürken tam tersi beni rahat bırakmış zorlamamıştı konuşmam için.

Soobinleyse aramızı düzeltmiştik. O günkü olaydan sonra sürekli yanıma gelip beni ondan uzak tutmuş mutlu olmam için çabalamıştı. Haftasonu ise sürekli mesaj atıp nasıl olduğumu sormuştu. Ona gerçekten çok şey borçluyum. Yaşadıklarımı bana unutturup gülümsememi sağlayan tek kişi.

Bu gün günlerden pazartesi. Yeni bir hafta daha. Normalde yeni bir haftaya başlamak beni heyecanlanırdım. Belki diğer haftadan daha güzel geçer belki bir umut beni fark eder diye. Ama artık bu heyecanların hiç biri yoktu. Evet, beni fark etmişti ama ben böyle fark edilmek istemezdim. Sanırım eksik dua ettiğim için tanrı beni cezalandırmıştı.

Okulun içine girdiğimde sınıf kapısının önünde sohbet eden Minho ve Hyunjin vardı. Beni ilk fark eden Minho oldu ve anında kafasıyla beni işaret etti. Minhonun beni işaret etmesiyle adımlarım durdu ve Hyunjin dönüp bana baktı. Minho onun omzuna eline koyup bir şeyler söyledikten sonra sınıfa geçti. Hyunjinin bakışları hala bendeydi. Önceden olsa heyecanlanırdım ama şuan sadece korkuyu hissediyordum. Bana doğru adım atması ile tırnağımı avucuma geçirip etrafa baktım. Kaçıçak bir yer bul jeongin diye emir veren iç sesimi dinlemek mantıklı gelmişti.

Etrafıma bakarken merdivenlerden aşağı inen kurtarıcım ile anında yanına koştum.

"Soobin!" Sesim panikten fazla yüksek çıkmış olmalı ki irkilerek bana baktı.

"Korkuttun beni. Bir şey mi oldu?"

Yanına biraz daha yaklaştığımda kafamı hyunjin çevirip baktım. Olduğu yerde durmuş kaşları çatık bi şekilde bizi izliyordu.

"Hayır olmadı sadece.." Tekrardan Soobine dönüp, "seni görünce yanına gelmek istedim." Diyerek yüzüme sevimli bi gülümseme koyup cümlemi tamamlamıştım.

Soobin ilk önce anlamaz bakışlar attı. Geri benim baktığım yere bakıp onu gördü. Gördüğü sırıtıp ona bakarak kolunu omzuma attı ve beni iyice kendine yanaştırdı.

"İyi yapmışsın ekmeğim. Hemde çok iyi." Ne kadar bana desede hala sırıtarak Hyunjine bakıyordu.

Kolunun altından rahatsız olduğum için çıkmaya çalıştığımda bana bakmış ve özür diliyerek kolunu çekmişti.

"Zil çalar birazdan gel seni sınıfına bırakayım." Kafamı aşağı yukarı sallayıp onu onayladım.

Sınıfa gittiğimizde zil çalana kadar kısa bi sohbet edip vedalaşmıştık. Tabii sohbet boyu sınıfa gelip sıraya oturduktan sonra pür dikkat bizi izleyen hyunjini fark etmiştim ama umursamamıştım.

Ona olan hislerimi artık bitirmem gerekiyordu. Yoksa kalbimde ki enkaz kabuk bağlamadan her defasında daha kötü kanıyacaktı.

Sırama oturdurup hocayı beklemeye başladım. Hyunjin kafasını çevirmiş beni izliyordu ama onu yok saymakta kararlıydım.

Aferin jeongin böyle yok say onu daha fazla üzülmemek için bunu yap.

İçimden kendime dediklerim ile istemsizce dudaklarımda gülümseme belirmişti.

"Durduk yere neden gülümsüyorsun?" Meraklı çıkan sesini duysamda asla oralı olmayıp çantamdan defterimi çıkarmak için diğer tarafa yöneldim.

"Gerçekten konuşmayacak mısın benimle?"

Çantamdan çıkardığım defterimi önüme koyup sayfaları karıştırmaya başladım bu sefer.

it's not a problem//HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin